Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
14 Şubat 2018
TARIMA SAHİP ÇIKARAK YETERLİ GIDAYA ERİŞEBİLİRİZ

Yeterli ve güvenilir gıdaya ulaşım en temel insan hakkıdır. Fakat bu hak günümüz dünyasında herkes için yeterince kullanılamamaktadır.

TARIMA SAHİP ÇIKARAK YETERLİ GIDAYA ERİŞEBİLİRİZ

Yeterli ve güvenilir gıdaya ulaşım en temel insan hakkıdır. Fakat bu hak günümüz dünyasında herkes için yeterince kullanılamamaktadır. Şu an 7,5 milyar olan dünya nüfusu çok hızlı bir şekilde artmakta ve 2050 yılında 9,5 milyarı bulacağı tahmin edilmekte. İleride gıda sorunu olmaması için tarımsal üretimin en az %40 oranında arttırılması gerekmekte. Gıda sanayinin büyümesi ve rekabet gücünün arttırılması tarım sektörünün gelişmesi ile çok yakından ilgilidir. 

Tarım sektörüne bakıldığı zaman, Cumhuriyet’in ilk yılları nüfusun %75’i kırsalda, %25’i kentlerde yaşamaktaydı. 2017 yılında ise kent nüfusu %92,3, köy nüfusu ise %7,7 oldu. İstihdamda tarım sektörüne bakıldığı zaman; 2002 yılında %34,9 iken, 2017 yılında %20 ,3’e düşmüştür. Maalesef desteklenmeyen, yaşam alanı geliştirilemeyen, yaptığı emeğin karşılığını alamayan, değeri anlaşılamayan çiftçi üretimden vazgeçip, kentlere daha iyi bir yaşam umuduyla göç etmektedir. Daha doğrusu ettirilmektedir. Ekilen alanlarımıza baktığımız zaman: 2002 yılında 179 milyon dekar alan iken 2006 yılında 159 milyon dekar alana inmiş ve toplamda 23 milyon dekar alan ekilmemektedir. Tarımda istihdam ve ekilen alanlar azaldığı zaman ucuz ve sağlıklı gıdaya ulaşım elbette zorlaşacaktır. Milli Tarım Politikası 1 Ocak 2017 tarihi itibariyle uygulamaya konuldu. Ancak tarım ve gıda sektörü gündeminde ilk sırada kuşkusuz ithalat var. 
 
Türkiye 1980’li yıllara kadar büyük ölçüde kendini besleyebilen bir tarım ülkesiydi. Daha sonra uygulanan neoliberal politikalarla tarımı çökertme süreci başladı. O yıllarda başlatılan "üreticiyi ithalatla terbiye etme" politikası,günümüzde çok daha vahşi bir şekilde uygulanmakta; arz eksikliği nedeniyle fiyatı artan her ürünün fiyatının ithalatla düşürme kolaycılığına başvurulmakta. İthalatın çözüm olmadığı, defalarca görülmesine rağmen bu politika ısrarla sürdürülmektedir. Gıda fiyatlarının düşürülmesi için gümrük vergilerinin düşürülerek ithalat kapılarının açılması çözüm değildir. Çözüm ithalatta değil, üretimde aranmalıdır. Tarımda en önemli sorun yüksek girdi maliyetleridir. Türkiye, tarımsal üretimin en önemli girdileri olan tohum, gübre, tarım ilacı ve mazot bakımından ithalata bağımlıdır. Bu nedenle dövizdeki yükselme üretim maliyetlerini artırmaktadır. Yabancı çiftçilerin refahı için ödenen ithalat rakamları ise endişe verici boyutlara ulaşmıştır. Mesela 2002 2017 yılları arasında; tahıl ithalatına 17,4 milyar dolar, buğday ithalatına: 12,8 milyar dolar, kuru baklagil ithalatına 3,3 milyar dolar, nohut ithalatına: 341 milyon dolar ödendi. ABD ve Avrupa Birliği’nde kişi başına günlük hayvansal protein üretimi sırasıyla 70 ve 61 gram, Türkiye’de ise 36 gramdır. Türkiye hayvansal protein üretiminde dünyada 174 ülke arasında 90’ıncı sırada yer almakta. 1980 yılından bu yana Türkiye nüfusu 45 milyondan 79 milyona yükseldi. Buna karşılık, toplam hayvan varlığı (sığır, manda, koyun ve keçi) 85 milyondan 56 milyon başa düştü. Bir başka ifade ile nüfus yılda yaklaşık yüzde 1,5 artarken hayvan varlığı yılda yüzde 1,1 azaldı. Kişi başına yıllık toplam (kırmızı ve beyaz) et üretimi Avrupa Birliği’nde 86 kg, Türkiye’de ise yüzde 60’tan fazlası tavuk eti olmak üzere 36 kg’dır. 
 
Gıda sektöründeki sorunlar, yalnızca hammaddenin temini konusunda değildir. Aynı zamanda üretilen ürünlerin hammadde, üretim aşamaları, depolama, muhafaza, hijyen gibi unsurlarının da denetlenmesi gerekmektedir. Gıda işletmelerinde, sorumlu yöneticilik uygularımın değiştirilmesi ile üretim yapılan işyerlerinde çalışan, çok sayıda ziraat ve gıda mühendisi işsiz kaldı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nda denetim yapan personelinin yetersiz olması, gıda işletmelerin kontrolsüz, başına buyruk üretim yapmalarına yol açmış ve sonuçta halk sağlığı tehdit altındadır. Son bir ay içinde ise ekmekte israfın önlenmesi bahanesiyle başlatılan tartışma meyvesini verdi ve gerçekler gizlenerek ekmeğe zam yapıldı. Sağlıklı ekmek tüketebiliyor muyuz derken üstüne birde gizli zam geldi. Türkiye, bereketli toprakların su ve güneşle buluştuğu, biyoçeşitlilik açısından eşsizdir. 8 gen merkezinden 3’ü Anadolu’dadır, 3 bin’den fazla endemik olmak üzere 13 bin bitki çeşidi bu topraklarda yaşamakta. Yeter ki doğru tarım politikaları ile çiftçimiz desteklensin, tarım arazilerimiz rant uğruna beton yığınlarına dönmesin, yerli üretim artırılsın ki gıdamız sağlıklı ve ucuz olsun. 
 
Sonuçta 2018 yılının da tarım ve gıda sektörümüz açısından çokta parlak olmadığını öngörebiliriz. Ucuz gıdaya özelliklede kırmızı et e ulaşım için uygulanan politikalar fiyatları çokta düşürmediği gibi, ülkemizdeki üreticiyi üretimden koparmıştır. 2017 yılına ilişkin şunu ifade edebiliriz ki; Kırmızı et üretimi ilk 9 ayda, geçen yıla göre yüzde 12 gerilemiştir. Üçüncü üç aylık dönemde kırmızı et üretimindeki gerileme yüzde 23 oranına ulaşmıştır. Yine bir önceki yılla kıyaslandığında geçen yılın ilk 9 ayında 902 bin ton kırmızı et üretilmişti. Bu yıl 794 bin ton üretildi. Kırmızı et üretimindeki bu düşüşü, yıllık ortalama 1 milyon nüfus artışına sahip ülkemiz açısından değerlendirildiğinde önümüzdeki yıl daha fazla et ithalatı yapılacağını söylemek zor olmasa gerek.. 
 
2018 yılının zorlu geçeceğine dair bir önemli sorun alanı da, şu anda çok ta açıktan yaşadığımız kuraklık gerçeğidir. Bazı bilim insanları ve meteoroloji uzmanlarınca, meteorolojik kuraklıktan öte tarımsal kuraklığında yaşanmaya başladığını ifade etsellerde, yetkililerce bu durum göz ardı edilmektedir. Ancak görünen bir gerçek var ki Türkiye şu ana kadar geçen süreçte ciddi bir kuraklıkla karşı karşıyadır. Kuraklığın bu şekildeki seyri, ürün miktarında azalmaya gideceği mutlak gerçektir. Bu durumda gıda fiyatlarında bir artışın olacağını göstermektedir.
DİĞER HABERLER
EN TEMEL GIDAYA ERİŞMEK BİLE LÜKS
EN TEMEL GIDAYA ERİŞMEK BİLE LÜKS

47 aydır artan gıda enflasyonu nedeniyle sağlıklı beslenmek lüks oldu.

PATRONLAR İÇİN YAŞAMAYACAĞIZ
PATRONLAR İÇİN YAŞAMAYACAĞIZ

1 Mayıs, 8 saatlik iş günü mücadelesinin bir sonucuydu. ABD’de daha kısa çalışma saatleri tekrar sendikaların gündeminde. Otomobil İşçileri Sendikası (UAW) 32 saatlik iş haftasını grev ve örgütlenme talepleri arasına aldı.

HALKIN ENFLASYONU YÜZDE 95.7
HALKIN ENFLASYONU YÜZDE 95.7

Türkiye’de 47 aydır yükselen gıda fiyatları ile halkın enflasyonu nisanda yüzde 95.7’ye ulaştı.

RASYONEL ZEMİN SLOGAN DÜZEYİNDE KALDI
RASYONEL ZEMİN SLOGAN DÜZEYİNDE KALDI

Mehmet Şimşek’in “Rasyonel zemine dönmek zorundayız” anlayışı iyi niyetli ve gerekli bir yaklaşımdır. Ne var ki Türkiye’de bugünkü koşullarda slogan düzeyinde kalmak zorundadır.