İnsanlar çeşit çeşit. Hele Türkiye’de bu çeşitlilik daha da fazla.
Türk milleti çok farklı etnik kökenlerden insanlardan oluşuyor. Bu bütünlüğe damgasını vuran Türk kimliği; bu kimlik, diğer kökenlerden insanların katkılarıyla zenginleşmiş ve “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkı, Türk milleti” olmuş. Ancak bu zenginliğin kaynağı olan farklılıkları bölünme aracı olarak kullanmak isteyen güçlerin çabalarını küçümsemeyin. Emperyalist güçler, özellikle 1878 yılından itibaren, bu toprakları parçalamada etnik köken farklılıklarını hep kullandılar. Halk arasında da sorunları arttığında etnik köken ilişkilerini kullanarak sorunlarını çözmeye çalışan insan sayısı epeyce fazla. Etnik kimlik aşılmadan halkımızın birleşmesi mümkün değildir.
Türk milleti farklı inançlardan oluşuyor. Bugün artık bazı önyargılar büyük ölçüde aşıldı; ancak hâlâ inanç temelli düşmanlıkları tahrik etmeye çalışanlar az değil. Tarikat ve cemaat örgütlenmeleri de başlı başına bir bölücülük kaynağı.
Türk milleti farklı siyasal tercihlere bölünmüş durumda. 12 Eylül öncesinin akıldışı saflaşma ve düşmanlıklarını yaşamamış olanlar, bugünkü saflaşmaları abartma eğiliminde. 12 Eylül öncesiyle kıyaslandığında, AKP’nin yaratmaya çalıştığı saflaşmalar pek önemli değil. Ancak yine de insanlar siyasal tercihlerine göre birbirine karşı düşmanlık besleyebiliyor.
BİRLEŞTİRMEYE VATANSEVERLİK YETMİYOR
Bu insanları nasıl birleştireceksiniz?
Vatan tehdit altında olduğunda belirli bir birlik sağlanabiliyor. Ancak emperyalistlerin yıllardır süregelen çabaları, bazı kesimlerin düşman safında yer almasına yol açıyor. Vatan sevgisinin en önemli göstergelerinden biri, askerliktir. Vatanseverlik konusunda mangalda kül bırakmayanların mihenk taşı, bedelli askerlik. Bedelli askerlik konusunda insanların epeyce bir bölümünün tavrı da ortada. Ayrıca, güvenlik güçlerinin PKK’ya indirdiği büyük darbeler ve 15 Temmuz ayaklanma girişiminden beri sürmekte olan Fethullahçı casusluk ve terör örgütü operasyonları, insanlarda bir rehavete yol açtı. ABD emperyalizminin, siyonist İsrail ve diğer ortaklarıyla birlikte Türkiye’ye karşı sürdürdüğü saldırı genellikle görmezden geliniyor.
GEÇİM KAYGISI VE EKMEK MÜCADELESİ BİRLEŞTİRİR
Diğer taraftan ekonomik krizin etkileri giderek daha da artıyor.
Daha önce birçok kez yazdım; ancak yeterince kavrandığını sanmadığım için tekrar tekrar hatırlatmakta yarar görüyorum.
“Türk milleti” dediğinizde, akla gelmesi gereken kesim, ücretliler, ücretli olabilmek için kıvranan işsizler ve işçi ve memur emeklilerdir. Bu insanlar, gelir getirici bir işte çalışanların yüzde 70’ini, aileleriyle birlikte tüm nüfusun ise daha yüksek bir oranını oluşturuyor.
Ekonomik krizin derinleştiği koşullarda bu insanları birleştiren geçim kaygısı veya ekmek kavgası.
Kitleler sıradan insanlardan oluşur. Sıradan insanımız, haklı olarak, beladan kaçar, risk almaya kolay kolay yanaşmaz. Bireysel çıkış yolları arar. “Adamını bulmaya” çalışır. Bu işte son derece yeteneklidir; ancak ekonomik krizin derinleştiği koşullarda artık “adamını bulabilen” insan sayısı giderek iyice azalmaktadır.
2015 yılında Türk Metal’e karşı Bursa’da başlayan ve onbinlerce işçinin katıldığı eylemleri hatırlayın. Ekmek kavgası, her kökenden, her inançtan, her siyasi görüşten işçiyi birleştirdi. Bugün sürmekte olan işçi eylemlerine de bakın.
Ekonomik kriz derinleşiyor; sınıf mücadelesi sertleşiyor; halkımız birleşiyor.
Bu mücadeleden ortaya çıkan enerjinin emperyalistler ve yandaşları tarafından kullanılmaması, bağımsız ve demokratik bir Türkiye ve sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya mücadelesine yönlendirilmesi ise öncü siyasi yapının görevidir.