12 Kasım 2018
2019 BÜTÇESİ: HİZMET ÜRETİMİNDEN YOKSUN VE EMEK KARŞITI (2)
Cumhurbaşkanlığı tarafından Meclise sunulan 2019 Yılı Bütçesi kamu hizmeti üretimi açısından önceki bütçe önceliklerinin ve uygulamalarının aynen sürdürüleceğini gösteriyor.
Geçen hafta kaldığımız yerden devam ediyoruz. Cumhurbaşkanlığı tarafından Meclise sunulan 2019 Yılı Bütçesi kamu hizmeti üretimi açısından önceki bütçe önceliklerinin ve uygulamalarının aynen sürdürüleceğini gösteriyor. Geçmiş bütçe uygulamaları, bütçenin ait olduğu yılı izleyen iki yılın öngörülerinin OVP ve OVMP örneklerinde olduğu gibi kağıt üzerinde kaldığını gösteriyor. Örneğin 2017 yılı bütçesinin 2018-2019 öngörüleri, 2018 yılı bütçesinin 2018-2019 ve 2019 yılı bütçesinin 2019 öngörüleriyle hiçbir şekilde örtüşmüyor. Bütçe yılı sonrası iki yılın öngörülen yasal zorunluluk nedeniyle hazırlandığı için ciddiye alınmıyor. Kriz döneminde ise öngörüler tümüyle çökmüş oluyor. Nitekim 2008-2009 krizinde öngörüler yerle bir olmuştur, içinde bulunduğumuz kriz koşullarında 2019 Yılı Bütçesi’nin 2020-2021 döneminin öngörülerini ciddiye alıp üzerinde tartışma yapılması anlamlı değil. Gerçi bu tespit, bir kriz yılı olacak 2019 için de geçerli. Ancak bütçe önceliklerinin tespiti için 2019 bütçe büyüklüklerinin masaya yatırılması gerekiyor. Dolayısıyla,seçilmiş bütçe kalemleri itibariyle değerlendirmemiz 2019 yılıyla sınırlı olacaktır.
2019 yılında bütçe giderlerinde 2018 yılı gerçekleşme tahminlerine göre yüzde 16,9, faiz hariç giderlerde ise yüzde 13,2 lık bir artış öngörülüyor YEP( OVP) ‘ye göre 2019 enflasyon ve büyüme hedeflerinin sırasıyla yüzde 15,9 ve 2,3 olduğu düşünüldüğünde, bütçe giderlerinde yüzde 1 ‘lik reel artışa rağmen faiz ipoteği nedeniyle kamu hizmeti üretiminde yüzde 2,7’ye ulaşan ciddi bir reel gerileme olacağı açıktır. Benzer şekilde, faiz hariç bütçe giderlerinin GSYH’ye oranında da ciddi bir gerileme söz konusu. Bu oran 2018de yüzde 19,9 iken 2019’da 19,0’a geri çekiliyor.2019’da gelinecek düzeyin donemin başlangıç yılı 2002’deki düzey kadar olmasıfyüzde 18,9) düşündürücüdür. Kaldı ki, tablo nüfus artışı dikkate alındığında daha da vahımleşıyor Kışı başına düşen faiz hariç bütçe giderleri açısından 2019’da gelinecek düzey 2002’deki düzeyin de gerisinde kalacaktır. Bu veriler geçmiş bütçe uygulamalarından devralınan "kamu hizmeti üretimi yetmezliği veya kamu hizmeti üretimindeki tıkanmıştık" sorununun 2019’da daha da katmerleşeceğini gösteriyor. Bu durum, büyük ölçüde faiz ipoteğinin 2017 sonrasında yeniden önemli hale gelmesinden kaynaklanıyor.2017’de faiz giderlerinin bütçe ve GSYH içindeki payları sırasıyla yüzde 8,4 ve 1,8 iken bu paylar 2018 ve 2019’da yukarı çıkıyor. 2018’de 9,3 ve 2,0 olarak gerçekleşeceği tahmin edilen bu oranların 2019’da yüzde 12,2 ve 2,6 düzeyinde olması öngörülüyor. Seçilmiş kalemlerden ikincisi personel giderleridir. SGK prim ödemelerinin içerildiği personel giderlerinin GSYH’ye oranı 2018 yılında yüzde 6,3 iken bu payın 2019’da 6,6 olması öngörülüyor. Bu payın 2002’deki düzeyin (yüzde 6,3) çok az üzerinde olması düşündürücüdür. Benzer şekilde, söz konusu kalemin faiz hariç bütçe giderlerindeki payında da bir artış öngörülüyor. Bu pay 2018’de 31,5 iken 2019 da yüzde 34,4 e yükseltiliyor. Bu yükseliş personelin gelirinden ziyade sayısının artışından kaynaklanıyor. Çünkü, taşeron işçilerin bir kısmının işçi kadrosuna alınmasıyla personel sayısında ciddi bir artış kaydediliyor. Söz konusu oranın personel şişirilmesi zoruyla ancak 2002’ye(yüzde 32,3) göre 2 puanlık bir artış gösterebilmiş olması düşündürücüdür. Bu, personel yetmezliği sorunun, 2019’da devam edeceğini gösteriyor. Öte yandan, geçmiş bütçe uygulamalarıyla bugüne kadar bir hayli mesafe kat edilmiş olan kamuda istihdamın esnekleştırılmesı süreci, YEP’te "kamu kurumlarının esnek çalışma ile iş tatmini ve verimi yüksek işgücüne sahip olmaları sağlanacaktır" diye ifade edilen (s 17) düzenlemeyle daha da hızlanacaktır. Kamuda istihdamın esnekleştirilmesinin son aşaması, 657’ye tabı istihdamın tümüyle tasfiye edilmesi olacaktır Önce "belirli süreli sözleşmeli çalışma" esas hale getirilecek ve devlet memurluğu güvencesi çok küçük bir kesim için (polis, asker, savcı, hakim vb) geçerli olacaktır. Sonrasında kadrolu çalışma uygulaması adım adım tasfiye edilecektir. Sözleşmeli personel, performansa dayalı ücret, döner sermaye, hizmet alımları vb. uygulamalarla bugüne kadar bir hayli mesafe kat edilen bu süreç tamamlandığında geçen haftaki yazımızda değindiğimiz yeni kamu işletmeciliği modeli tümüyle tesis edilmiş olacaktır. Böylece kamu çalışanı kamu hizmet üreten kurumuna (işletmesine) ne kadar kazandırırsa o kadar kazanacak ve ücret alacaktır; kazandıramadığında ise tasfiye edilecektir. Çünkü artık bu modelde 657’nın iş güvencesi söz konusu olmayacaktır. Ayrıca,devletin tepe isimlerinin aylık maaşlarına rekor zam uygulaması tasarruf söylemine rağmen geçmiş yıllarda olduğu gibi devam ediyor. Memur ve memur emeklilerin aylık maaşına Ocak 2019 itibariyle yüzde 4, temmuzda da yüzde 5 olmak üzere toplamda yüzde 9,2 zam yapılırken, cumhurbaşkanı, emekli cumhurbaşkanları, emekli başbakanlar ve emekli milletvekillerinin aylık maaşlarına zammım bu zammı yaklaşık üçe katlaması (yüzde 26,18) düşündürücüdür.