Cuma günü yaşanan kur hareketinin nedenleri sorgulanıyor. Birçok ekonomist konuya ilişkin farklı açılımlar getirdiler. Geçen yıl Ağustos ayında yaşanan kur şoku sonrası atılan faiz adımı piyasaları bir süre tatmin etti. Ancak sermaye akımlarının tersine dönmesi nedeniyle ülkeye yeterli döviz girişinin sağlanamadığı ve iç tüketimin bu nedenle çöktüğü, milli gelir verileri ve ödemeler dengesi tablosunda ortaya çıktı. Son üç aydır ihracatta izlenen mütevazı artış, ÖTV ve KDV indirimlerine rağmen iç pazarın toparlanamaması, bankalara yapılan örtülü faiz indirim baskısı ve seçim sonrası beklenen zamlar nedeniyle enflasyondaki gerilemenin kalıcı olmayacağına yönelik beklentiler, vatandaşların ve kurumların dövize yönelmesine neden oldu.
ARTACAK BEKLENTİSİ!
Aydınlık sayfalarında sizlere aktardık. Döviz mevduatları, Türk lirası mevduatları aştı. Döviz mevduat tutarı tarihi seviyeye çıktı. Seçimden sonra kurda hızlı artış olacağına yönelik spekülasyonlar, önceki kur şokunda döviz alarak elinde tutanların beklentileri, ekonomiden sorumlu bakanların piyasaları tedirgin eden açıklamaları, ABD ile yeniden gerilen ilişkilerin yarattığı algıya ve en büyük ihracat pazarımız Avrupa cephesindeki durgunluk sinyallerinin de eklenmesiyle kurun ateşi arttı. Ekonomi Yazarı Uğur Gürses, DW Türkçe’deki analizinde Türk lirasının istikrarını sağlaması gereken Hükümet’in, tersine baskı ile bankalara faiz düşürterek ve düzenlemeler yaparak vatandaşı dövize ittiğini, bunun vahim bir hata olduğunu yazdı.
NEDİR BU İMKANSIZ DURUM?
Gürses, cuma günü kurun 5.84 TL seviyelerine erişmesi sonrası da Twitter’daki yorumunda Ankara’nın deneysel adımlarına piyasanın pahalı bir ‘imkansız üçlü’ dersi verdiğine dikkat çekti. Gürses’in dikkat çektiği imkansız üçleme; sermaye hareketlerinin serbestliği, sabit döviz kuru ve bağımsız bir para politikası uygulaması aynı anda varolamaz kuralıydı. Buna göre sermaye akımlarının serbest olduğu bir ekonomide hem kur hem faiz aynı anda kontrol edilemez. Ancak Hazine ve MALİye Bakanı Berat Albayrak’ın “Kur artacak diye bekleyenler çok beklerler” mealindeki açıklamaları piyasada ateşi tetikledi. Fakat gelişen ülke para birimleri, dolar karşısında son bir aydır geriliyor. Başı Arjantin pesosu çekerken Türk lirası onu izliyor. Hindistan, Rusya, Meksika para birimleri ise son bir aylık seyirde dolar karşısında değer kazandılar. Cuma günü ise tüm gelişen ülke paraları dolar karşısında değer kaybederken, Türk lirası iki yüzde puan farkla en çok gerileyen oldu. Yapılan yorumlara göre, bu durum Türkiye’ye yönelik olumsuz senaryolave Hükümet’in piyasaları tedirgin eden adımlarından kaynaklandı. Benzer bir süreç Ağustosta ayında da yaşanmış, reel ekonomide Türk lirasında bu denli sert erimeye neden olacak bir gelişme yokken spekülasyonlar yüzünden para birimimiz olumsuz ayrışmıştı.
EKONOMİK ÜÇ NEDEN!
Perşembe günü Bloomberg’te yer alan haberde Merkez Bankası rezervlerinde 6.3 milyar dolarlık erimeye dikkat çekilerek, Merkez’in TL’ yi desteklemek için döviz sattığı öne sürüldü. Cuma günü atılan repo ihalesi iptali haberi ile ilgili Capital Economics’in geçtiği raporda, "Merkez Bankası doğrudan faiz artırmak yerine dolambaçlı faiz koridoruna başvurduğu için piyasa güven sorunu yaşıyor" şeklinde yorumlandı. Financial Times haberine göre de TL’ deki sarsıntının nedeni haftalardır dolar satıp TL alan kamu bankalarının cuma günü piyasadan çekilmesi. Bu üç gelişmeye işaret eden T24 ekonomi yazarı Barış Soylan, dünkü yazısında, Golan Tepeleri ve S400 alımı konularının da piyasalarca, ABD ile Türkiye arasında yeni bir krizin ateşleyicisi olarak değerlendirildiğini hatırlattı. İsmi açıklanmayan Merkez Bankası yetkilisi, 5.3 milyar dolarlık rezerv erimesi konusunda Bloomberg’e yaptığı açılamada, erimenin dış borç ödemesi ve enerji ithalatçısı kurumlara döviz satımı yapılmasından kaynaklandığını bildirdi. Buna göre geçen yıl ağustosta başlayıp kasıma kadar süren dönemde olduğu gibi bir dış finansman sorunu yaşandığı açık.