Türkiye işçi sınıfı tarihinde özel bir yere sahip olan 15- 16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi’nin 49’uncu yıldönümündeyiz. 15-16 Haziran, farklı konfederasyonlara bağlı sendikalarda örgütlü, çeşitli işkollarında ve farklı illerde çalışan 100 bin dolayında işçinin ücret dışı haklar için ortaklaşa ilk eylemi olma özelliği taşıyordu. Dönemin hükümeti Adalet Partisi’ne korku salan 15-16 Haziran, grev ve sendikalaşma haklarının gasp edilmek istenmesine karşı gelişmişti. Öyle ki bu yürüyüşe Adalet Partisi taraftarı işçiler de katılmıştı. Maden-İş Tarihi Çalışma Grubu tarafından hazırlanan “Derinden Gelen Kökler” kitabında buna ilişkin şöyle bir olay anlatılıyordu: “Direniş sırasında Maden-İş üyesi bir işçi, aynı fabrikada çalışan Adnan Menderes hayranı ve Adalet Partisi taraftan arkadaşını yürüyüşün ön saflarında görmüştü. Bu işçi “Ne iş” diye soran arkadaşına şu yanıtı vermişti: “O iş ayrı, bu iş ayrı.”
İŞÇİ SINIFI NEDEN HEDEFTEYDİ?
1968-1970 döneminde fabrika işgalleri yaygınlaşmıştı. Kamil Ateşoğulları tarafından yazılan “İki Uzun Gün ve Bir Uzun Yürüyüş 15-16 Haziran 1970" adlı kitapta, 1965- 70’li yıllarda kamu ve özel sektörde 425 grev gerçekleştiği, bu grevlere 91 bin 387 işçinin katıldığı bilgisi veriliyordu. Verilere bakıldığında. 1970 yılında 274 sayılı Sendikalar Yasası ile 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası’nda değişiklik yapılarak grev ve sendikalaşmaya ilişkin hakların neden gasp edilmek istendiği anlaşılıyordu. Uzun yıllar sendika uzmanlığı yapmış olan ODTÜ öğretim Görevlisi Yıldırım Koç, 2009 yılında Yeni Harman Dergisine verdiği röportajda mevzuata ilişkin değişikliklerin neden gündeme geldiğini şöyle anlatıyordu: “1968-1970 döneminin belirgin özelliği işyeri işgalleriydi. 1968 yılında İstanbul Üniversitesi’nde başlayan işgaller, birkaç hafta sonra işyeri işgallerini de tetikledi. 1968-1970 dönemi işgalleri ve işçi sınıfımızın İstanbul-İzmit bölgesinde özel sektörde çalışan kesimlerinin militanlaşma eğilimi, hâkim sınıflar ve Türk-İş tarafından engellenmek istendi. 15-16 Haziran olaylarına yol açan mevzuat değişiklikleri bu çerçevede gündeme geldi.”
DEV YÜRÜYÜŞ KOLU
Kamil Ateşoğulları’nın kitabında ayrıca dönemin Çalışma Bakanı Seyfi Öztürk’ün “Yeni değişiklik tasarısı ile DİSK’in çanına ot tıkanacaktır. DİSK varken genel grev’ hakkım tanımamız mümkün değildir" dediği hatırlatılarak DİSK’in nasıl hedefe konulduğu ifade ediliyordu. 274 sayılı Sendikalar Yasası’nı değiştiren tasan 12 Haziran günü Millet Meclisi’nde kabul edilmişti. DİSK gelişmeler üzerine 14 Haziran günü Lastik-İş binasında toplanmış. 17 Haziran Çarşamba günü Taksim’de bir miting ve yürüyüşün yapılması kararı almıştı. 1970 yılının 15 Haziran sabahında İstanbul, Kocaeli ve Ankara’da fabrika işgalleri başlamıştı. Yürüyüşler dört ana kol üzerinden gelişmişti. Eylemler DİSK’in örgütlü olduğu işyerleriyle sınırlı değildi. Kamil Ateşoğulları kitabında eylemlere toplam 168 işyerinde çalışan işçilerin katıldığını ve bu işyerlerinin 121’inde ise Türk-İş’e bağlı sendikaların örgütlü olduğunu yazıyordu. Kitapta, Anadolu yakasındaki eylemlerden şöyle bahsediliyordu: "Bütün yollar tutuldu. Trafik durdu. 2(X) kadar büyük fabrikadan 150 bin kadar iş bırakmış işçi yürüyordu. Ankara-İstanbul trafiği kesilmişti. Haberleşme aksamıştı. Gebze’den başlayan Kartal mıntıkasının işçilerini de alarak dev bir yürüyüş kolu oluşmuştu. Aynı anda İzmit’te de bütün fabrikalarda direniş başlamıştı. Ankara’da direniş hızla yayılıyordu (…)”
‘BAĞIMSIZ TÜRKİYE’ SLOGANLARI
16 Haziran günü Kartal-Kadıköy bölgesinde yaşananları İşçi Köylü Gazetesi şöyle aktarıyordu: “Kartal bölgesinde çalışan on binlerce işçi Kartal’dan Kadıköy’e doğru yürüyüşe geçtiler. Tank barikatları yarıldı. Bu arada bir kısım askerin barikatları terk ettiği ve ağladığı görülüyordu. Halk düşmanları son çareyi işçinin üzerine kurşun sıkmakta buldu. On binlerce işçi gürleyerek polis barikatının üstüne yürüdü. Polis ateş açtı. Ön saflardaki işçilerin birçoğu yere yığıldı. İşçi sınıfının üç yiğit evladı daha şehit olmuştu. Bundan sonra daha büyük bir hınçla Kadıköy’e inildi. Adalet Partisi binası ve polis arabaları tahrip edildi. Polis, Kaymakamlık önünde tekrar ateş açtı, birçok kişi yaralandı. Kaymakamlığı basan işçiler, ‘Bağımsız Türkiye’ diyerek geri döndüler (…)”
Eylemin önemli merkezlerinden biri olan Kocaeli’de de “hükümet istifa” sesleri yükselmiş, 15. Kolordu Karargah bahçesine giren işçiler, “Demirel istifa, ordu çok yaşa” şeklinde slogan atmıştı.
ÖNCÜSÜZ YARIM KALAN BÜYÜK EYLEM
15-16 Haziran eylemlerini daha sonra “ayaklanma” olarak nitelendirecek olan Adalet Partisi ikinci gün alelacele toplanmış. İstanbul ve Kocaeli’de 1 ay süreyle sıkıyönetim ilan etmişti. Olaylar başka illere de yayılmıştı. Sıkıyönetim 15 Temmuz’da iki ay daha uzatılmıştı. 15-16 Haziran eylemleri sonrasında 4 bin 300 dolayında işçi önderi de işten çıkarılmış ve kara listeye alınmıştı. Bu işçiler uzun bir süre herhangi bir fabrikada çalışma olanağı bulamamıştı. Büyük İşçi Direnişi. 274 sayılı Sendikalar Yasası’nın değişmesini önleyememiş ancak 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nu değiştirecek tasarının Meclis gündemine girmesini engellemişti. Geçen yıllarda “Büyük İşçi Direnişi”nin yıldönümünde bir değerlendirme yapan Yıldırım Koç, siyasi örgütlülüğün ve öncülüğün bulunmaması nedeniyle, bu büyük eylemin istenen sonucu sağlayamadığına dikkat çekmişti.