Yediğimiz içtiğimiz hemen her şeye zehir karıştırılıyorsa, sanayide ve ticarette ahlaksızlık patladı ise, kalp ve damar hastası çoğaldı, her evde bir kanser vakası yaşanır oldu ise, durup dururken olmadı bütün bunlar.
Süreci anlamak için başa dönelim:
Devlet, sağlığı ve eğitimi özel sektöre bırakamayacak kadar önem veriyordu vatandaşına.
Devlet, aç ve açıkta kimse kalmasın diye seferberlik ilan etmişti. Kimsesizlerin kimsesiydi Cumhuriyet.
Cumhuriyet, sadece milli sanayi, mili tarım değildi. Köylü efendi, üretici baş tacı idi o zaman. Hormonsuz ve zehirsizdi, sağlıklıydı gıdalar.
Süt, et, deniz ürünleri ve tahıl başta olmak üzere, temel gıdalan devlet destekliyor, bizzat devlet üretiyordu. Bu amaçlarla her ile işletmeler kuruldu.
Süt içemiyor, süt ürünlerini yiyemiyordu millet. Süt hayvanı besiciliğini geliştirmek ve millete sağlıklı süt ye süt ürünleri sunabilmek için Süt Endüstrisi Kurumunu kurdu, işletmelerini, tesislerini inşa etti. Sağlıklı süte de kavuştu millet, sağlıklı süt ürünlerine de.
Et yiyemiyordu millet. Azdı, pahalıydı. Koyun ve sığır üretimini destekledi devlet. Üreticiyi örgütledi, birlikler kurdu. Sağlıklı ve ucuz et ve balık üretimi için Et ve Balık Kombinalarını kurdu. Et yenebiliyordu artık ve sağlıklıydı hepsi.
Örneğin bizim aile, yedi kardeş, anne ve baba ile dokuz nüfustu. Babam işçi idi, ev kira idi. Ama bizim evde her yıl küpler dolusu kavurma yapardı annem. Cumhuriyetin kamuculuğu, devletçiliği sayesindeydi.
Besiciye yem lazımdı. Ucuz ve sağlıklı yem sağlamak için Yem Fabrikaları inşa edildi dört bir yana.
Gübre lazım köylüye… Devlet üretmeli, sağlıklı, ucuz olmalı. Gübre Fabrikaları kuruldu, ucuz gübreye kavuştu köylü.
Köylüyü karasabandan kurtarmak, modern tarıma geçmek lazımdı. Herkes alet ve makine alamıyordu. O halde tarım aletleri için kooperatifler lazımdı. Zirai Donatım Kurumları kuruldu, yayıldı her yere.
Ve tütün… Emperyalist Reji sistemi, 20 bin tütün köylümüzü katletmişti. Reji’yi söküp atmak, tütünü de millileştirmek lazımdı. Öyle de yapıldı. Ulusal tütün sektörü kuruldu. Fabrikalar ve dağıtım ağı inşa edildi, ihracata bile başlandı.
Şeker yoktu ülkede. Sıcak suyun üzümle tatlandırıldığı savaşlardan çıkıştık. Pancar ektirildi köylüye. Eğitildi, desteklendi, Pankobirlikler kuruldu, örgütlendi köylü. Üreticiyi ve ürünü güvenceye almak için Şeker Sigorta kuruldu. Ve tabii pancarı işleyecek fabrika lazımdı. Yurdun dört bir yanına Şeker Fabrikaları kuruldu. Her biri yöre halkını da eğiten, geliştiren fabrikalar. Sektörü desteklemek için bir de Şekerbank kuruldu. Böylece yabancı şekerine son verildi. Katkısız, zehirsiz şekere kavuştu millet.
Sadece pancar, tütün için değil, adım adım üretici birlikleri kuruluyor, örgütleniyordu köylü. Zeytinci, pamukçu, çaycı ve daha nice üretici birlikleri…
Cumhuriyet bankayı, üreticiyi ve sektörleri desteklemek için kuruyordu. Ziraat, Şekerbank, Şeker Sigorta, Çaybank, Sümerbank, Tütünbank, Denizbank…
Aracı vurgununu engellemek, üretici ile tüketici arasında köprüler kurmak için, GİMA’lar, Tansaş’lar kuruldu, mağazaları açıldı. Üreticinin ürünü ucuza gitmiyor, tüketici sağlıklı ve ucuza alıyordu ürünleri.
Pamuk üretimi desteklendi, üretici örgütlendi. Köylünün pamuğu devletin Sümerbank fabrikalarında ve Köytaş tesislerinde işlendi. Ucuz ve sağlıklı kumaş, ayakkabı ve ev tekstili sahibi oldu yurttaş.
Tifo, kızamık gibi hastalıklar hâlâ vardı o sıralar. Ama gıdaya bağlı, yemeye ve içmeye bağlı hastalıklar görülmezdi. Tek vaka, zaman zaman duyulan at-eşek kesimi idi. Her şey sağlıklıydı. Hormon yoktu, zehir yoktu.
Sonra 12 Eylül Amerikan darbesi geldi. Özal hükümeti ve devamındaki hükümetler, devletin yaptığı her şeyi yıkmaya koyuldular. Biri bıraktı, diğeri devraldı yıkımı.
1999’da Anayasayı da değiştirerek özeleştirmeyi Anayasaya soktular. DYP-SHP (Tansu Çiller-Murat Karayalçın) Hükümeti, özelleştirme yasasını Meclis’ten geçince akşam Meclis’te salepli, pastalı kutlama yaptılar. Çiller, oradaki konuşmasında gerçek amacı şöyle itiraf etti:
"Bugünü çocuklarınıza, torunlarınıza anlatırken… ‘Türkiye, coğrafi bölgesindeki son sosyalist devlet olmuştu. Bütün bankaları, üretim alanlarına girmesiyle her yerde devletin egemenliğiyle coğrafi bölgesindeki son sosyalist devletti. Biz onu yıktık’ diyeceksiniz."
Böylece Özal ve sonrasındaki hükümetler, Cumhuriyetin tarımını, gıda sektörünü yerle bir ettiler, sattılar, kapattılar birer birer. Ve sanayide ahlaksızlık patladı. Zehir yedirdiler millete, zehir içirdiler millete.