Datassist Yönetim Kurulu Başkanı Ayşe Nazmiye Uça, "Asıl korkulması gereken yaşanacak olası bir seri iflas ve kitlesel işten çıkarma salgını olur. Bu durumun ortaya çıkması, orta ve alt gelir grubunun tüketiminin daha da daralması anlamına gelmektedir" dedi. Datassist Yönetim Kurulu Başkanı Ayşe Nazmiye Uça, "İşverenin istihdamı koruma konusundaki fedakarlığı devlet desteklerindeki iyi niyetli çabalarla artacaktır" diyor. Koronavirüse işveren yaklaşımlarını DÜNYA için değerlendiren Ayşe Nazmiye Uça’nın yorumları şöyle: "Dünyayı saran koronavirüs salgını nedeni ile evlerimize kapandık. Hepimizin hayatını alt üst eden bu yeni durum karşısında neredeyse her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Siyasetçiler, bürokratlar, iş insanları, komplo teorisyenleri ve psikolojik danışmanlar görüşlerini açıklıyorlar. Sosyal medyada dolaşan komplo teorilerinin neredeyse hiçbiri şu anda gelişen durumu açıklamıyor ve bilim insanlarının gerçek ve açık görüşü ise şu; "Bu durumun ne kadar süreceğini bilmiyoruz."
Belirsizlik en kötü işkence
Belirsizlik işkencelerin en kötüsüdür’ der Alexander Dumas. Şu anda dünyanın dört bir yanında evlerine kapanmış, kendini sosyal ve ekonomik buhranlara kapılmak üzere hisseden herkes bu sözü onaylayacaktır. Bu insani durumların ötesinde bir de kurumsal belirsizlikler var elbette. Salgının ilerleyişinden doğrudan etkilenen perakende, turizm, kara ve havayolu taşımacılığı gibi sektörlerin yanında; dolaylı etkilenen sektörler de var. Birçok şirket devlet destekleri, kanunlardaki ve iş yaşamındaki bir takım başka araçları kullanarak işçi çıkarmadan bu dönemi geçirmeye çalışıyor. Bazı istisna alanlar haricinde diğer krizlerde yaşanan keskin işten çıkarmalar şimdilik görünmüyor, ancak bekleyişin belirsiz olması ya da devlet desteklerinin işverenlere beklenen ölçüde kullandırılmaması ya da bu konuda bir samimiyetsizlik görünmesi halinde hızlı işten çıkarmalar da başlayacaktır. Bu anlamda özellikle İşkur’un Kısa Çalışma Ödeneği başvurularını karşılamadaki iyi niyeti çok büyük önem taşıyor. Korkulması gereken kitlesel işten çıkış salgınıdır. Salgın, eşitlikçi bir salgın; göründüğü kadarıyla zengin fakir ayırmıyor. Bu anlamda küçük sermayeleri ile bir şekilde yaşayan işletmeler kadar, büyük kurumsallar da etkileniyor. Ama asıl korkulması gereken yaşanacak olası bir seri iflas ve kitlesel işten çıkarma salgını olur. Bu durumun ortaya çıkması orta ve alt gelir grubunun tüketiminin daha da daralması anlamına gelmektedir ki bu da dönüp yine kurumsal firmaları etkileyecek ve ekonomide çok hızlı bir daralma yaşatacaktır."
Hangi sektör nasıl etkilendi?
"Temel gıda, sağlık ve hijyen sektörleri için şu an oldukça yoğun bir mesai ve durmak bilmeyen bir talep döngüsü olduğu apaçık. Bir diğer salgından az etkilenen (hatta Zoom gibi birçok oyuncunun pozitif etkilendiği) sektör ise henüz bir kısmından haberdar dahi olmadığımız ihtiyaçlarımızı karşılamak üzere çalışan yüksek teknoloji sektörü. Sıkışıp kalan ve çıkış yolu şimdilik çok parlak olmayan sektörler de var elbette. Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan hizmet sektörünün, birincil olarak etkilenen sektör olduğunu söylemek mümkün. Bu da 16 milyon kayıtlı çalışana denk geliyor. Türkiye’de doğrudan üretim yapmadan, büyük oranda hizmetler ile ayakta kalıyorduk. Virüs, bu anlamda bize bir kez daha reel üretimin önemini vurguluyor."
Kayıt dışı en büyük sorun
"Hepimizin bildiği bir gerçek daha var ki, biz üzerine konuşmayınca yok olmuyor. Türkiye hala kayıt dışı ekonomi ve istihdama sırtını yaslıyor. Kayıt dışı istihdam oranı 2019’dan bildiğimiz üzere yüzde 40’ın üzerinde. Şu anda yıkılmaya yüz tutan ekonominin içinde sokakta satış yapan, gündelik yaşayan, sigortasız ve güvencesiz çalışan kesim de var. Asgari ücretin çok altında ücretlerle kayıt dışı çalışan ve bu çalışan grubun geçindirdiği 5 milyona yakın hane halkının durumunun ne olacağı meçhul. Üstelik bu sayı sadece İstanbul için. Geçirdiğimiz bu küresel ve toplumsal kriz dayanışmayı, insan olmayı, en temel ihtiyaçlara dönmeyi bize hatırlattı ve yaşattı. Büyük kurumsalların, global devlerin istihdama yönelik kararları da devlet desteklerindeki iyi niyetli yaklaşıma bağlı görünüyor. Bu iyi niyet karşısında onlar da kendilerinden fedakarlık etmeye hazır olacaklar."
Alt ve orta gelirli korunmalı
"Geçtiğimiz hafta gündeme gelen yasa taslağı ise devlet desteklerini arkasına alarak çalışanlarla birlikte bir sürdürebilirlik niyetinde olan işverenin karar sürecini kesintiye uğrattı. İlk anda mevcut iş ilişkisinin sürmesini hedefleyen bir amaca hizmet etse de işverenin tek taraflı ücretsiz izin hakkı işverende başka olasılıkları düşünmeme olasılığı yaratıyor. Ücretsiz izin sırasındaki günlük 39,24 TL bir açlık sınırıdır. Devlet tarafında mağduriyetleri önleme adına iyi niyetli bir çaba olsa da koruyucu bir sonuç doğurmuyor. Yapılması gereken kısa çalışma mücbir sebep kapsamının genişletilmesi ve tabana yayılmasıdır. O zaman işveren gerekli fedakarlığı gösterecektir. Orta gelir grubunu koruyan bir önlem alınmazsa, salgın şartları rahatladığında ekonomide toparlanma hızlı olamaz."