07 Mayıs 2020
KAÇAK İŞÇİLİK
Yaklaşık 9.5 milyon işçi… Yani sigortasız, sözleşmesiz, yani hayalet işçiler…
Yaklaşık 9.5 milyon işçi… Yani sigortasız, sözleşmesiz, yani hayalet işçiler…
TÜİK, 2020 yılı Ocak döneminde işgücünün, önceki yılın aynı dönemine göre 196 bin kişi azaldığını, 31 milyon 629 bin kişi olduğunu saptıyor. İşgücüne katılma oranı 1.2 puan azalarak yüzde 51.0 olarak gerçekleşmiş. TÜİK aynı dönemdeki kaçak işçiliği ise yüzde 31.0 olarak saptıyor.
Hesapların, istatistiklerin, oranların dediği şu ki, 9.5 milyon işçi kaçak olarak çalıştırılmaktadır. Yani, toplam işgücünün üçte biridir.
Ürkütücü…
Yani 9.5 milyon işçi kayıtlarda yok. Yani sigortasız, vergisiz ve kaçak çalıştırılıyor.
İleride emekli olmaya kalksalar bu süre hesapta yok!
Hastalansalar, sağlık sigortaları yok!
Meslek hastalığına yakalansalar, iş kazasına uğrasalar, neredeyse tedavi olmaları şansları yok!
Hastaneye gitse, başka bir bela… İşvereni şikâyet etmiş olacak, işinden olacak. En iyisi işverenin verdiği sus parasını alıp sineye çekmek. O zaman da hastalıkla ya da sakatlıkla baş başasın.
Vergi de verilmiyor. Hoş devlet de istemiyor belki.
İşverenin de defteri yok. Ya da defter eksik… O da vergi vermiyor ya da eksik veriyor.
Velhasıl hayalet dünyasındayız.
Oysa kanun açık…506 sayılı SSK Yasasının 6. maddesi, “Sigortalılığın başlangıcı ve mecburi oluşu” başlığını taşımaktadır. Şöyle diyor;
“Çalıştırılanlar, işe alınmalarıyla kendiliğinden "sigortalı" olurlar.
Sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümleri sigortalının işe alındığı tarihten başlar.
Bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.
Sözleşmelere, sosyal sigorta yardım ve yükümlerini azaltmak veya başkasına devretmek yolunda hükümler konulamaz.”
Cezası da var. İşverene, kaçak işçi başına bir yıl için 29 ile 38 asgari ücret tutarında ceza da kesiliyor.
Bütün bunlara rağmen nasıl oluyor da işgücünün üçte biri kaçak olabiliyor? SGK’nın prim, devletin vergi kaybı cabası.
Kapitalizmin dünyası karmaşık. Sorunun cevabı tek değil ne yazık ki.
Ekonominin kriz zamanlarında, sadece merdiven altı işletmeler değil, kayıt içindeki ciddi işletmeler de maliyet hesabı yaparlar. İlk akıllarına gelen de işçilik giderleridir. En ucuz işçi ise, kaçak işçilerdir. Sömür sömürebildiğin kadar.
Asgari ücretin bile altına razı olurlar.
Maaş kartları dahi işverendedir.
Maaşa zam istemez, isteyemezler.
SGK’ya prim, devlete vergi gibi yükleri yoktur.
Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı isteyemezler.
Sendikalaşmaya kalkmaz, kalkamazlar.
Bırakalım sendikalaşmayı, üç kişinin bir araya gelmesi dahi engellenmiştir.
İstediğin anda sokağa atabilir,daha kötü koşullara razı olacak başkasını, kaçak olarak başlatabilirsin.
Başına vur elinden ekmeği al türünden milyonlar…
Velhasıl, kaçak işçilik, işsizlerle birlikte kapitalizme paratonerlik ya da bastonluk yapmaktadır. Kapitalizmin üzerine gelen sorunları emmekte, emekçi sınıflara iletmektedirler.
Kapitalizm, daha çok işgücüne ihtiyaç duyduğu refah dönemlerinde, bu paratonerlerin gücü azaltılabilir. Ama bütünüyle ortadan kaldırılmaz. İşçiler sendikalaşmak isteyebilir, sonra bunun sözleşme dönemi, eylemleri, belki grevi var. O sırada lazımdır bunlar.
İşsiz, işçi, kaçak işçi demeden, aynı sınıfın bütün unsurlarının bir gün birleşebileceğini hesap etmez mi kapitalizm? Eder elbette. O zamana kadar yükümü ne kadar tutarsam o kadar kar diyor.
YABANCI KAÇAK İŞÇİLİK
Suriyeli, Afgan, İranlı, Kırgız, Sudanlı başta olmak üzere, Afrika, Kafkasya ve Balkan uyruklu, çalışma izni olmayan yabancı kaçak işçiler… Üç milyonun üzerinde bir kitle…
Ağırlıklı olarak lokanta, kafeterya, kahve, otel, bar, birahane gibi turizm ve eğlence sektöründe, inşaat, deri ve tekstilde çalışıyorlar. Kaçak Türk işçisine göre sömürüye daha açık, daha korumasızlar.
Yabancı ve yerli kaçak işçilik, derinleşen krizin, batmaya yüz tutan işletmelerin can simidi olarak sarıldığı kitledir. Zora düşen işletmelerin bir süre daha ayakta kalmasını sağlayan kölelerdir.
Kaçak işçilik, virüsün daha da derinleştirdiği ekonomik krizin büyüyen yarasıdır.
İktidar da, işveren ve işçi örgütleri de, gözlerini kapatıyorlar. Oysa göz kapandı diye sorun ortadan kalkmıyor. Sorun, her geçen gün daha da büyüyerek önümüze gelmektedir.