Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
14 Ekim 2009
VERİMLİLİK VE YAŞAM DİZİSİ NO.4 / VERİMLİLİK VE TASARRUF KAVRAMLARI NEREDE BULUŞUP NEREDE AYRILIYOR

VERİMLİLİK VE TASARRUF KAVRAMLARI NEREDE BULUŞUP NEREDE AYRILIYOR

VERİMLİLİK VE YAŞAM DİZİSİ NO.4 / VERİMLİLİK VE TASARRUF KAVRAMLARI NEREDE BULUŞUP NEREDE AYRILIYOR

VERİMLİLİK VE TASARRUF KAVRAMLARI NEREDE BULUŞUP NEREDE AYRILIYOR

Verimlilik ve tasarruf kavramlarının zaman zaman karıştırılması veya birbirlerinin yerine eş anlamlı olarak kullanılması oldukça yaygın bir yanlış anlamanın sonucudur. Her eğitim düzeyinde, her yaşta kişilerce, sık sık tutumlu davranan insanın verimli olduğu ileri sürülüyor, verimlilik ile tasarruf neredeyse özdeşleştiriliyor. Oysa bu ikisi birbirleriyle kuşkusuz ilgisi olan, ama çok farklı kavramlar.

Her birimiz hem tüketici, hem de üreticiyiz. Tüketim sırasında tutumlu davranmanın kesemize de, sağlığımıza da yararı var. Ama bunun verimlilikle pek bir ilgisi yok. Verimlilikle ilgili olan tutumluluk, toplum içindeki üretici konumumuzla birlikte ortaya çıkıyor. Üretim yapabilmek için mutlaka birtakım kaynaklardan yararlanmamız gerekiyor. İşte bu kaynakları tutumlu olarak kullandığımızda verimlilik artabiliyor. Ancak, rasgele bir tutumluluk değil bu : “Ne kadar az kullanırsak o kadar iyi” , ya da “Ne kadar artırırsak kardır” değil. Çünkü her işte, her üretim çabasında bir “yapım bilgisi” söz konusu. O bilgiye sahip olmadan tutumlu olmaya kalkmak, hatalı ve birçok bakımdan sakıncalı ürünler üretmeye yol açabilir. O yüzden, verimliliği artıracak olan “akılcı tutumluluk”tur.

VERİMLİLİK ÇOK ÇALIŞMAK DEĞİLDİR

Ne yazık ki ülkemizde kavramların çoğunun halen yerli yerine oturmadığı ve bir kavram kargaşasının yaşandığı gerçeği ile de karşı karşıyayız. Özellikle verimlilik kavramı üzerindeki yanlış algılamalar daha da fazla. Örneğin yüksek verimliliğin işsizliği de beraberinde getirdiği veya verimlilikte artış sağlamak için daha çok çalışılması gerektiği gibi büyük yanlışlar da söz konusu olabiliyor.

Eğer yüksek verimliliğin işsizliğe neden olduğu doğru olsaydı, bugün dünyanın verimlilik düzeyi yüksek gelişmiş ülkelerindeki işsizlik oranları ülkemizdekinden daha yüksek olurdu. Aynı şekilde, yalnızca çok çalışmakla verimlilik artırılamaz, yada artırılırsa bile kalıcı ve sürekli olamaz. Yani günde 8 saat yerine 10 saat çalışmak değildir anlatılmak istenen. Önemli olan 8 saatlik çalışma süresinin içini iyi doldurabilmek, planlı ve akılcı çalışmaktır. Verimlilik tabii ki çalışmaktan geçer; ancak burada anlatılmak istenen, dur durak bilmeden, gözü kapalı çalışmak değil; ne yaptığını bilerek, gerektiğinde durup dinlenerek, akıllıca çalışmak. Çünkü verimliliği artırmak için yalnızca çalışma saatlerini artırma sonucu yeterli bir dinlenme sağlanamazsa, bir süre sonra verimlilikte düşüş meydana gelmesi kaçınılmaz olur. Üstelik, akıllıca çalışmak sonucu verimlilik arttıkça, insanın yaşamını sürdürebilmesi için zorunlu çalışma süresinin azalacağı ve böylece sanat ve spor gibi etkinliklere ayırabileceği boş yada özgür zamanın artacağı da bir gerçek.

TASARRUF VE VERİMLİLİK  AMA KALİTEYİ UNUTMADAN

Tasarruf kelimesinin hukuksal, ticari veya bankacılıkla ilgili çok çeşitli anlamları olmasına karşılık, burada dikkate alacağımız anlamı “tutumluluk”tur. Buna herhangi bir tüketim maddesini, örneğin elektriği, suyu, gazı, yakıtı vb. gerektiği ölçüde, iyi ve akılcı kullanma düşüncesi diyebiliriz. Tasarruf daha az harcamak gibi bir eğilimi yansıtıp tüketimle ilgili bir kavram olarak algılanması gerekirken, verimlilik daha az tüketerek daha çok ve kaliteli üretim sağlamayı da kapsayan -bir kavram olarak düşünülmelidir. Biraz daha teknik bir tanımla verimlilik, bir üretim sürecinde daha az girdi (işgücü, hammadde, malzeme, enerji, su, toprak vb.) kullanarak, daha fazla çıktı ya da ürün elde etmektir. Aynı sürede, aynı kaynakları kullanarak, insana uygun bir çalışma ortamında çevreyi kirletmeden daha çok ve kaliteli ürün elde edebilirsek, verimliliği artırmış oluruz. Tabii ki burada çıktının miktarı kadar kalitesinin de önemli olduğunu özellikle vurgulamak gerekir.

Demek ki tasarruflu davranmak verimlilik kavramının içinde yer alır, ancak verimliliği oluşturan unsurlardan yalnızca birisidir. Verimlilikten söz edebilmek için, eldeki kaynakları daha tutumlu ve akılcı biçimde kullanarak, daha çok ve daha kaliteli, başka bir deyişle kullanıma daha uygun ürünler elde etmek zorundayız. Örneğin bir inşaat yapımı sırasında çimento, demir vb. girdilerden daha az kullanarak tasarruf ettiğimizi düşünürsek verimlilikte artış mı olacaktır?

Kesinlikle hayır! Çünkü tasarruflu olmayı savurganlık yapmamak olarak tanımlarken böyle bir inşaat yapımı sırasında tekniğin ve bilimin, yapım bilgisinin öngördüğü kadar, iyi hesaplanmış malzemeyi de mutlaka kullanmak durumundayız. Eğer öngörülenden daha az miktarda malzeme kullanılırsa, o işin çıktısı olan bina kalitesiz olacağı gibi, aynı zamanda oturanların can güvenliğini de tehlikeye düşürecektir.

Ülkemizde sürekli gündemde olması gereken bir konu da enerji tasarrufudur; yani üretimimizde, konforumuzda ve işgücümüzde herhangi bir azalma olmadan enerjiyi verimli kullanmaktır. Kısaca, aynı işi aynı sürede, çevreyi kirletmeden, daha az enerji kullanarak yapmaktır. Böylece, enerji kaynaklarının temini konusunda büyük ölçüde dışa bağımlı bir ülke olarak, enerjiyi savurganlık yapmadan kullanırsak, daha az döviz öderiz. Diğer taraftan dünyamızı tehdit eden sera etkisine karşı da duyarlı davranmış oluruz.

O halde tasarruflu olmayı tutumluluk, savurgan olmamak şeklinde ifade edersek daha doğru olur. Kıt kaynakları gerektiği ölçüde ve akılcı bir biçimde kullanarak bugünün gelişmiş ülkelerin düzeyine çıkabiliriz. Ekonomik açıdan gelişmiş, refah düzeyi yüksek ülkelerle geri kalmış, gelişememiş ülkeler arasındaki temel fark, kaynakların verimli kullanılıp kullanılmadığına bağlıdır.

Ancak kalitenin, sadece üretim sürecinin sonunda elde edilen ürünler için değil, üretimin gerçekleştiği çalışma hayatının kendisi için de geçerli olması gerekir. Örneğin, bir üretim atölyesinde giderleri düşürebilmek ve tasarruf sağlamak amacıyla aydınlatmayı ve ısıyı azaltmak veya bir öğrencinin ders çalıştığı ortamın aydınlatmasını aynı amaçla kısıtlamak gibi davranış biçimleri sonucunda, verimlilik düzeyi düşerek belki de daha fazla çalışma gereği ortaya çıkacak, yani astarı yüzünden pahalıya gelen bir iş yapmış olacağız. O halde çalışma hayatında da, tasarruflu olmayı, sağlıklı bir çalışma ortamından ödün vermeden tutumlu olmak şeklinde ifade edersek daha doğru olur.

VERİMLİLİĞİ NASIL ÖLÇERİZ?

Verimliliği dar ve geniş anlamı ile iki şekilde değerlendirebiliriz:
Dar anlamı ile verimlilik, bir üretim sürecinden elde edilen çıktıların(ürünlerin) aynı süreçte kullanılan girdilere(işgücü, hammadde , makine, enerji vb.) oranlanması ile elde edilen bir değerdir. İşgücünün , makinelerin, sermayenin verimliliğinden söz edilebilir. İşgücü verimliliğine bir örnek vererek konuyu daha anlaşılır kılmaya çalışalım:

Örneğin, 5 çalışanın bulunduğu bir atölyede günlük 8 saatlik mesai boyunca A ürününden 100 adet üretilmektedir. Bu noktada işgücü verimliliğini bulmak için toplam üretim miktarı olan 100’ü girdi miktarına (işgücü sayısına) yani 5’e bölerek kişi başına verimlilik 20 adet bulunur.

Bu rakam tek başına hiçbir anlamı olmayan bir değerdir. Bir şeyler ifade edebilmesi için aynı şekilde ölçümü yapılmış başka bir dönemle karşılaştırılması gerekir. Makinelerde ve çalışma koşullarında yapılan iyileştirmelerle , çalışan sayısı aynı olmak koşuluyla bu rakam 120’ye çıktığında kişi başına verimlilik 24’e yükselecektir.
 
Diğer bir deyişle işgücü verimliliği % 20 artmış demektir. Bu durum çok şeyi ifade eder. En önemlisi, birim zamanda daha fazla ürün elde ederek birim başına maliyetleri de düşürmüş oluruz. Daha düşük maliyetle üretilen ürünün satış fiyatını düşürerek işletme rekabet gücü kazanırken, tüketici de daha az ödeme yapar. O halde yüksek verimlilik, bir anlamda hayat pahalılığına , enflasyona karşı bir çare olarak da kullanılabilir. Aynı zamanda, ülkelerin dışsatım başarısında yüksek verimlilik düzeyi belirleyici bir konumdadır. Çünkü daha düşük maliyetlere sahip olunacağı için düşüreceğiniz satış fiyatınız da rekabet gücünüzü artırmış olacaktır, tabii ürününüzün kalitesini ihmal etmeden.

Geniş anlamda verimlilik, her yapılan işin nasıl daha iyi yapılacağı düşünüldüğü zaman gerçekleşir. Verimlilik sürekli olarak ilerleme sağlayan, mevcut ile yetinmeyip daha iyisini araştıran bir dünya görüşünün benimsenmesi demektir. Her şeyden önce bir anlayış, hayata bakış ve davranış sonucudur. Bu anlayış, sürekli olarak ilerleme sağlamayı, bugünü dünden iyi, yarını bugünden daha mükemmel yapmayı, içinde bulunulan şartlar ne olursa olsun onlarla yetinmeyip daha iyisini araştırmak için çaba göstermeyi gerekli kılar.

Özetle , bir toplumda insanlar, her günkü yaşantılarında, birçok kaynağı kullanıp tükettiklerinin, başka türlü yaşayamayacaklarının farkında iseler; işlerini görürken, amaçlarını gerçekleştirirken yararlandıkları, hem kendileri hem de toplum açısından çok değerli olan bu kaynakları saçıp savurmadan, titizlikle, bilgiyle, gerektiğince kullanmayı bir alışkanlık, bir davranış ilkesi durumuna getirebiliyorlarsa, o toplumda bir verimlilik kültürü oluşmuş, gelişme ve kalkınmanın önü açılmış demektir.

DİĞER HABERLER
ÇARESİZ KALAN EMEKLİ İŞE DÖNÜYOR
ÇARESİZ KALAN EMEKLİ İŞE DÖNÜYOR

Açlık sınırı altında aylıklarla yaşamaya mahkûm edilen emekliler, çalışma yaşamına geri dönmek zorunda kalıyor. Sosyal Güvenlik Destek Primi ödeyerek çalışan emekli sayısı son 4 yılda 1 milyon 125 bin 131 kişi arttı.

HALK BIKANA KADAR YÜKSEK FAİZE DEVAM
HALK BIKANA KADAR YÜKSEK FAİZE DEVAM

Politika faizini yüzde 50 seviyesinde sabit bırakan TCMB, liraya geçişi özendirmek için bankaları mevduat faizini artırmaya zorluyor. Bankalar mevduat faizini düşük, kredi faiz oranını ise daha yüksek hızda artırıyor.

İŞÇİYE İŞ SÖZLEŞMESİ VERİLMESİ ZORUNLUDUR
İŞÇİYE İŞ SÖZLEŞMESİ VERİLMESİ ZORUNLUDUR

5 yıldır özel bir iş yerinde çalışıyorum. Geçen hafta iş sözleşmesi verip imzalamamı istediler. Anlayabildiğim kadarıyla şartlar hep işverenin lehinde. Sözleşmeyi imzalamazsam ne olur, işveren işten çıkarabilir mi?

FAİZİ ARTIRMAK İYİ OLURDU DA, ANLAYIN İŞTE!
FAİZİ ARTIRMAK İYİ OLURDU DA, ANLAYIN İŞTE!

Bizler, yani kamuoyu, enflasyonda buzdağının su üstündeki kısmını görürüz. Merkez Bankası ise suyun altında kalan kısmı da görür, görmelidir, zaten gördüğünü de dile getiriyor.