12 YILDA İŞÇİNİN BAŞINA NELER GELDİ?
2003 yılında esnek çalışmanın bütün biçimlerini 4857 Sayılı İş Yasası´na soktular.
2003 yılında esnek çalışmanın bütün biçimlerini 4857 Sayılı İş Yasası’na soktular.
Özel İstihdam Büroları açılmasına izin verdiler.
30 kişinin altındaki işyerinde çalışan işçiye iş güvencesini yasakladılar.
"Toplum Yararına Çalışma Programı" adıyla, İŞKUR aracılığıyla gönderilen işçilerin, yandaş işveren tarafından 6 ay boyunca asgari ücretle sömürülmesini sağladılar.
İşçilerin parasıyla ve özel yasayla kurulan SSK’yı gasp ettiler.
İşçiye parasız ilaç veren SSK eczanelerini kapattılar.
Muayeneden, tedaviden ve ilaçtan katkı payı alınmaya başlandı.
Yüzlerce kamu kurumunu sattılar. Kamu ve özel sektör yabancıların eline geçti. Yüz binlerce işçi işini kaybetti.
Mahkeme kararı ile satışları iptal edilmiş ama işgal altında olan kurum sayısını 59’a çıkardılar.
Sattıkları fabrikalardaki işçilerin iş güvencesini ve sendikal haklarını gasp ettiler. 4-C diye köle işçiliği başlattılar.
Kamudaki kadroları hızla tasfiye ettiler. Kadrolu işçi sayısını 297 bine, taşeronlarda çalışan sayısını 850 bine çıkardılar.
Belediyelerde kadrolu işçi sayısını 120 bine, taşeron işçi sayısını 1,5 milyona çıkardılar.
Taşeron sistemini bütün kurumlara yaydılar. Taşeron işçi sayısı 4 milyona yaklaştı.
Kamuda ve belediyelerde taşeronları arka bahçeleri haline getirdiler. AKP yandaşı olmayan şirket ihale alamaz, AKP’li olmayan işçi iş bulamaz hale getirildi.
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nü kapattılar. İşçilerin gönderildiği İl , Özel İdareleri taşeronlarca ele geçirildi, eski Köy Hizmetleri işçileri başka kurumlara sürüldü.
Karayolları Genel Müdürlüğü’nün 103 Bölge Şefliğini kapattılar. 7 binden fazla taşeron işçisi bile iş olanağını kaybetti.
On binlerce belediye işçisi, sendika, toplusözleşme ve daimi işçilik hakları gasp edilerek, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Milli EĞİTİM Bakanlığı’na sürüldü.
"Denetimli Serbestlik" adıyla serbest bırakılan 28 bin mahkûmun, hiç para ödenmeden, yemek ve yol parası verilmeden, gönderildikleri işveren tarafından, cezalarının kalan sürelerinde azgınca sömürülmesini sağladılar.
"Ek Ücretliler" adıyla, İş Kanunu’nun işletilmediği güvencesiz istihdam biçimini, belediyelerde başlattılar.
"Serbest Bölge" sayısını 19’a, devletin bile giremediği bu cehennemlerdeki işçi sayısını 56 bine çıkardılar.
Çoğu yabancılara ait olan bireysel emeklilik şirketlerine, prim başına yüzde 25 destek olmaya başladılar.
İşsizlik Fonu’nu yağmalama kanunu çıkarıldı, Fon yağmalanıyor.
Sendikaları barajlarda boğacak yasa çıkardılar. İşçinin örgütlenme ve sendikalı olma hakkına darbe vurdular.
Türkiye’yi işsizler ve dilenciler ülkesi haline getirdiler. İşsiz sayısı 6,5 milyon oldu. Devlet yardımı alan aile sayısı 15 milyon, kömür yardımı alan 2 milyon, belediyenin verdiği gıdaya muhtaç aile 1,5 milyon oldu.
Esnek çalışmayı yaymayı, taşeron sisteminin önündeki son engelleri kaldırmayı, kıdem tazminatını kaldırmayı ve Özel İstihdam Büroları eliyle işçi kiralamayı "stratejik plan" haline getirdiler. Adına "Ulusal İstihdam Stratejisi" dediler.
İşte AKP’nin 12 yılı. …
Sendikacılar 30 Mart’ta verecekleri oylarla, işçi önderi olup olmadıklarını da gösterecekler. İşçilerin sorunlarını umursuyorlar mı, işçi sınıfına sahip çıkıp çıkıyorlar mı, yoksa oturdukları koltukların sıcaklığı ile işçi sınıfından kopup başka dünyaların insanları haline mi geldiler, görülecek. DİSK "Yolsuzluğa batmış işçi düşmanı AKPYE OY YOK!" kampanyası başlattı. Ama Türk-İş’ten ses yok, bağlı sendikalardan ses yok. KESK, T. KamuSen ve diğer sendikalardan ses yok. Türk-Metal Sendikası’nm, binlerce işçiyi toplayarak AKP Belediye Başkan Adayı’na açıkça destek veren Ereğli Şube yöneticileri hakkında ne yapacağı da merak konusu? Sessizlik, işçinin başına çuval geçirilmesini onaylamaktır. Çuvalcıları desteklemek ise, işçinin başına çuval geçirilmesine ortak olmaktır.