Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
25 Haziran 2014
KAPİTALİZM VE KÜRESEL KRİZİN MALİYETLERİ

İktisat bilimi “potansiyel üretim düzeyini” bir ülkede verili sermaye, emek ve diğer doğal kaynakların tam istihdam düzeyinde kullanılarak, enflasyon baskısı yaratmayacak olası en yüksek çıktı elde edilebilecek miktar olarak tanımlıyor.

KAPİTALİZM VE KÜRESEL KRİZİN MALİYETLERİ
İktisat bilimi “potansiyel üretim düzeyini” bir ülkede verili sermaye, emek ve diğer doğal kaynakların tam istihdam düzeyinde kullanılarak, enflasyon baskısı yaratmayacak olası en yüksek çıktı elde edilebilecek miktar olarak tanımlıyor. Bu tanım, kuşkusuz, ulaşılmak istenen “ideal” bir üretim düzeyi; ve tanımın içine sadece “iktisadi” öğeler değil, teknolojik ve kurumsal düzenlemelerin etkinliği de girmekte. Tarihi veriler, potansiyel büyüme hızının ABD ekonomisinde 20. yüzyıl boyunca ortalama yüzde 2.1’lik bir artış içinde olduğunu hesaplamaktaydı. 
Ta ki 2008 krizi patlak verene değin.
 
***
 
Küresel kapitalizmin “merkez” ekonomilerine ait güncel veriler 2007’den bu yana ilk defa bir bütün olarak pozitif büyüme içine girebileceğini işaret ediyor. ABD’de istihdam düzeyi yedi yıllık aradan sonra geçen mayıs ayında ilk kez 2007 düzeyini yakaladı. İngiltere’nin de 2008 üretim düzeyini içinde bulunduğumuz yılın sonuna doğru elde edeceği ve küresel krizin “kötü bir kâbus” anısı olarak artık geride kalacağı öne sürülmeye başlandı. 
Ancak, 2008 sonrası yaşananlar krizin sadece gelip geçici, konjonktürel bir iş çevriminden ibaret olmadığını; küresel kapitalizmin işleyiş ve yönetişim dinamiklerinin yapısal olarak tahrip edilmiş olduğunu belgeliyor. Kriz boyunca söz konusu kayıpların sadece yıllık üretim ve istihdam daralmalarıyla sınırlı olmadığını, kayıpların potansiyel üretim eğilimlerini de derinden etkilediği anlaşılıyor. İngiltere’de yayımlanan The Economist dergisinin aktardığı verilere göre potansiyel üretim trendi ABD’de yüzde 4.7; İngiltere’de yüzde 11 düzeyinde çökmüş durumda. Potansiyel üretim trendindeki tahribat Yunanistan, İspanya ve İrlanda gibi Avrupa’nın çevre ülkelerinde ise yüzde 20’yi aşıyor. Bir bütün olarak bakıldığında kapitalizmin “merkez” kuzeyindeki potansiyelin ortalama yüzde 8.4 tahrip edilmiş olduğu hesaplanmakta. 
Dolayısıyla, söz konusu kayıpların sadece günlük bazda gelip geçici maliyetleri değil, küresel ekonominin potansiyel üretim trendlerinin tahrip edilmiş olduğu yapısal nitelikli sorunları da içermekte olduğu anlaşılıyor. Krizin etkilerinin iktisadi süreçlerle sınırlı kalmayıp, uluslararası güvenlik ve siyaset dengelerini de yerinden oynatarak uzun süreli bir büyük durgunluk şeklinde tezahür etmesi de bu gözlemleri doğruluyor.
 
***
 
Krizin ardında yatan en önemli etkenin spekülatif finans sermayesinin reel ekonomiden bağımsız, kendi başına bir güç haline dönüşmesi ve son derece kısa vadeli, aşırı akışkan parazit yapısından kaynaklanmakta olduğu sıkça dile getirilmekte. Finans dünyasının spekülatif ve kısa dönemci rantiyer-tipi birikim kararlarının sürdürülemez balonlar, köpükler yarattığı ve kapitalist pazarlarda dengesizliklerin ana nedenini oluşturduğu biliniyor. Dolayısıyla, finans sermayesinin dizginlenmesi ve yeniden rasyonalleştirilmesi sayesinde kapitalizmin daha akılcı ve adaletli bir düzene kavuşacağı inancı yaşatılmakta. 
Ancak söz konusu savlar finans dünyasının söz konusu spekülatif tahribatının bilinmesine karşın, reel üretici sermaye diye adlandırılan sermaye gruplarının niçin bu tahribatı engelleyici ve finans akımlarını düzenleyici politikaları benimsemediğini açıklamakta yetersiz kalıyor. 
Reel üretici sanayi sermaye grupları neden finans dünyasının akıldışı, israf dolu spekülatif tahribatına karşı önlemler geliştirmekten aciz kalıyor? Bu sorunun yanıtı, aslında “üretici sanayi sermayesi” ile “spekülatif, parazitik finans sermayesi” gibi bir ayırımın yanıltıcı ve yapay bir tasvir olduğundan geçiyor.
Gerçek şu ki, 20 yüzyılın son çeyreğinden başlayarak dünya kapitalist sisteminde gözlenen dönüşümler, finansallaşma sürecinin aslında kapitalist sistemin zorunlu bir dönüşümünü nitelendirmekte olduğunu ve reel üretici sanayi sektörlerinde kâr oranlarındaki azalışların finansal rant oyunları ile takviye edilmesinin doğal bir sonucu olduğunu belgeliyor. Küresel sermayenin 1970’lerin ikinci yarısından itibaren kuralsızlaştırma, serbestleştirme, özelleştirme saldırılarıyla başlatılan karşı saldırısı, ülkemizin de yer aldığı çevre ülkelerinde imar rantları, taşeronlaştırmalar ve giderek askeri iç çatışmaları da körükleyerek küresel artık değere el koymanın araçları olarak işletiliyor. 
Dolayısıyla, bu akıldışı sistem “üretici” sanayisi, rantiyer finansal akımları ve uluslararası savaş sanayisi ile birlikte bir bütün olarak kapitalist sistemin ana parçalarını oluşturuyor. 
Üretim potansiyellerini tahrip eden küresel büyük durgunluk süreci spekülatif finansallaşması, taşeronlaştırması ve savaş konjonktürleriyle bir bütün olarak kapitalizmin genel adıdır. Ve bu yüzden de günümüzde kapitalizm dünya ekonomisini artık savaş konjonktürü olmadan idare edemez konumdadır.  
DİĞER HABERLER
İŞGÜCÜ KITLIĞI BÜYÜMEYE FREN OLMASIN
İŞGÜCÜ KITLIĞI BÜYÜMEYE FREN OLMASIN

Türkiye’de en fazla ‘açık iş’ sanayide, en çok aranan eleman konfeksiyon makine işçisi.

TOPRAKLARI İŞLEME DÜZENİNİ SORGULAMALIYIZ
TOPRAKLARI İŞLEME DÜZENİNİ SORGULAMALIYIZ

Kalkınma üzerinde çalışanların ortak görüşlerinden birini şöyle özetleyebiliriz: Elinin menzilindeki kaynaklarını etkin ve verimli kullanamayan toplumlar, dışardan sağlanacak kaynakları da gerektiği gibi değerlendiremez.

1 MAYIS’TA GAZZE İÇİN DE MEYDANA
1 MAYIS’TA GAZZE İÇİN DE MEYDANA

Filistin Sendikalar Konfederasyonu, 1 Mayıs’ta tüm dünya emekçilerini İsrail işgali altındaki Gazze için meydanlara inmeye çağırdı. Açıklamada diğer ülkelerdeki işçilere İsrail’e silah sevkiyatını engelleme çağrısı yapıldı.

ZAM YOK, AÇLIK VAR
ZAM YOK, AÇLIK VAR

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, “Asgari ücrete temmuzda ara zam gündemimizde yok” dedi.