Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
06 Eylül 2021
ABD’NİN TÜRK SENDİKACILIĞINI ETKİLEME ÇABALARI (SOROS VE DAYANIŞMA MERKEZİ)

ABD, Asya Amerika Hür Çalışma Enstitüsü’nün (AAFLI) Türkiye’deki faaliyetlerinin sona erdirilmesinin ardından, Türkiye’de sendikacılık hareketi konusunda istihbarat toplamak ve sendikacılık hareketini yönlendirmek amacıyla, başarılı olmayan iki girişimde bulundu.

ABD’NİN TÜRK SENDİKACILIĞINI ETKİLEME ÇABALARI  (SOROS VE DAYANIŞMA MERKEZİ)

TEKGIDA-İŞ SENDİKA AKADEMİSİ

Bunların birincisi, George Soros ve Açık Toplum Vakfı’dır. İkincisi, Dayanışma Merkezi’dir. Her iki girişimin de sendikalarla ilişkisi son derece sınırlı kaldı ve başarısızlıkla sonuçlandı.

GEORGE SOROS VE AÇIK TOPLUM VAKFI

George Soros, Macaristan kökenli milyarder bir ABD vatandaşıdır ve Açık Toplum Vakıflarının kurucusu ve yöneticisidir. Soros, “sivil toplum örgütleri” ne yardım amacıyla önce Açık Toplum Vakfı adıyla örgütler kurdu. Bu yapılar 1993 yılında Açık Toplum Enstitüsü adı altında birleştirildi. Bu örgüt 2010 yılından itibaren Açık Toplum Vakıfları adını kullanmaya başladı.

Soros ve Açık Toplum Vakıfları çeşitli ülkelerde ABD’nin dış politikasının bir aracı olarak faaliyet gösterdi. Bu çabaları nedeniyle de bazı ülkelerdeki faaliyetleri son yıllarda durduruldu.

Rusya Federasyonu, Açık Toplum Vakıflarının faaliyetlerinin ülkedeki anayasal sistemin temelleri açısından tehdit oluşturduğunu ileri sürerek, 2015 yılında bu örgütün çalışmalarını yasakladı.

Pakistan Hükümeti 2017 yılında Açık Toplum Vakıflarının faaliyetlerine son verdi.

Macaristan Hükümeti 2018 yılında aynı tavrı benimseyerek, Açık Toplum Vakıflarının çalışmalarına engel oldu.

Türkiye’de ise Georgo Soros ve Açık Toplum Vakıfları aleyhinde oluşan hava üzerine, bu örgütün Türkiye’deki faaliyetleri 2018 yılı Kasım ayında sona erdirildi.

SOROS’UN TÜRKİYE’DE SENDİKAL ALANDAKİ ÇALIŞMALARI

ABD, gelişmekte olan ülkelerde sendikacılık hareketinin de içinde yer aldığı toplumsal hareketlere müdahalede 1993 yılından itibaren George Soros’un Açık Toplum Enstitüsü’nü (daha sonraki adıyla, Açık Toplum Vakıfları) de kullandı. Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu 2002-2004 döneminde Soros’un Türkiye’deki örgütlenmesi olan Açık Toplum Enstitüsü’nün danışma kurulu üyeliğini yaptı.

Soros’un Açık Toplum Enstitüsü, 2001-2004 döneminde ilişkin çalışmalarını Kısacası, Mutlak ve Doğrular Dışında Farklı Olana Açık, Çoğulcu, Demokratik, Özgür Toplum adı altında bir kitapta yayımladı. Bir dönem Türkiye’deki Açık Toplum Enstitüsü’nün danışma kurulunda Can Paker, Nebahat Akkoç, Şahin Alpay, Murat Belge, Özlem Dalkıran, Üstün Ergüder, Osman Kavala, Ömer Madra, Nadire Mater, Oğuz Özerden ve Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Salim Uslu bulunuyordu.

Sözü edilen raporda Soros’un Türkiye’deki faaliyetlerinin çeşitliliği görülmektedir. Yer alan ilginç bilgilerden biri DİSK’e bağlı Dev.Maden-Sen’e ilişkindir. Raporda şöyle denmektedir: “Dev.Maden-Sen’in ‘Özel Sektör Madenciliği Alanında Ekonomik ve Sosyal Haklar Uygulamalarının Araştırılması ve Geliştirilmesi’ projesine destek veriyoruz. Bu projenin amacı, özel sektör madenciliğinde çalışan işçilere yönelik ekonomik ve sosyal hak ihlallerinin önlenmesi ve çalışma hayatında eşitsizliğin giderilmesi yönünde kamuoyunda bir duyarlılık yaratmak. Türkiye’de sendikal faaliyetin yeni koşullara uyum sağlayacak biçime dönüşmesi ve bu dönüşümün çalışma hayatını Avrupa standartlarına ulaştırmasını önemsiyoruz.” (Open Society Institute Assistance Foundation Türkiye İrtibat Bürosu, Kısacası, Mutlak ve Doğrular Dışında Farklı Olana Açık, Çoğulcu, Demokratik, Özgür Toplum, İstanbul, 2004, s.58 ve Open Society Institute Assistance Foundation Türkiye Temsilciliği, Açık Toplum 2001-2006, İstanbul, Aralık 2006, s.72)

Aynı sayfada, Dev.Maden-Sen Genel Başkanı Çetin Uygur’un söz konusu projeyi anlatan altı satırlık şu açıklaması da yer almaktadır: “Bu proje, ülkemizde çalışma koşulları açısından en dezavantajlı konumda olan özel sektör maden işçilerinin ücret, sosyal güvenlik, çalışma saatleri, işçi sağlığı ve iş güvenliği gibi yaşamsal alanlarda maruz bırakıldıkları olumsuzlukların giderilmesini kapsamaktadır. Ayrıca ulusal ve uluslararası normların hayata geçirilmesinin hızlandırılması bakımından farklı, kolektif ve müdahil olan dönüştürücü bir ilk çaba olma özelliği göstermektedir.”

Dev.Maden-Sen Genel Başkan Vekili Tayfun Görgün ise, Referans Gazetesi’ne yaptığı açıklamada, Soros’a ait vakfa başvurarak 20 bin Dolar civarında para aldıklarını söyledi: “Soros Vakfı’na başvurmak için ilk başta tereddüt ettiklerini belirten Görgün, bu endişelerine rağmen Açık Toplum Enstitüsü’nün kendilerine proje ile ilgili hiçbir müdahalede bulunmadığını söyledi. Görgün, ‘hangi finansör olursa olsun, hepsi kapitalist bunların zaten; bizim için Avrupa Birliği de İsviçre Kalkınma Ajansı da Soros da aynı; biz kendimizi biliyoruz,’ dedi.”

George Soros 2006 yılı Haziran ayında İstanbul’a geldi ve İstanbul Arkeoloji Müzesi bahçesinde 320 kişinin katıldığı bir kokteyl verdi. “Olayların İçinden” köşesinde Güngör Uras, 22 Haziran 2006 günlü Hürriyet’te yayımlanan “Ben Soros ’tan Korkarım” başlıklı yazısında şunlara değindi:

“Ben Soros ‘tan korkarım. Dış ve iç politikada çalkantının başladığı, ekonomide sorunların yaşandığı şu günlerde Soros’un ‘pattt’ diye sahneye çıkması beni endişelendiriyor.

“Soros günümüzün en büyük spekülatörü ve de manipülatörü.

“Gözüne kestirdiği ülkelerde siyasi, sosyal yapıyı ve ekonomiyi etkiliyor. Bunu yapabilecek parasal güce sahip. Ekonomiyi, değişik ülkelerin para ve sermaye piyasalarında etkili olan yatırım fonlarıyla yönlendiriyor. Ülkelerdeki sosyal ve siyasi yapıyı ‘Açık Toplum Enstitüleri’ adıyla kurulan ‘örümcek ağı’ modeliyle ülkelere yapılan vakıflar/dernekler çevresine topladığı insanlarla ‘biçimlendiriyor.’

“Macar Yahudisi 76 yaşındaki George Soros’un bugüne kadar değişik ülkelerin ekonomilerini nasıl salladığını, sosyal ve siyasi yapılarının değişmesinde nasıl etkili olduğunu bilmeyen, görmeyen kalmadı. Soros da yaptıklarını, yapacaklarını gizlemiyor. ‘Paramı ideallerim uğruna harcıyorum’ diyor. Beni korkutan da işte bunlar. Soros’un Türkiye’ye ilgisi giderek artıyor. Türkiye’deki ‘örümcek ağı’ giderek güçleniyor. Dikkat çeken bir gelişme, Türkiye’de ‘Soros yandaşlarının’ sayılarının hızla artması. Herhalde Soros’un zenginliği ve gücü belli insanları etkiliyor olmalı ki, insanlar Soros için çalışmaya, üniversiteler, dernekler, vakıflar Soros fonlarından para alarak Soros’un bekleyişleri doğrultusunda çalışmalar yapmaya çabalıyor.

“Soros basın toplantısında bu çabaları mükafatlandırmak için Türkiye’de 5 yılda 8 milyar dolar harcadığını açıkladı.” (Güngör Uras, “Ben Soros’tan Korkarım,” Milliyet, 22.6.2006)

Soros’un Türkiye’deki faaliyetlerine ilişkin ilginç bir iddia Altemur Kılıç’tan geldi. Altemur Kılıç 17 Nisan 2008 tarihinde “Soros-Fethullah İş birliği!” başlıklı bir yazı yazımladı:

“Bir AB-ABD, Soros-Fethullah ittifakı var, karşımızda ve içimizde! Soros denilen adam neden Türkiye’ye, muhtelif adlar altında, bu kadar büyük paralar döker- ve kurduğu TESEV vakfı ve de onunla birlikte AB neden TSK hakkında- aleyhinde, araştırmalar yaparlar? Yaptırırlar, kitaplar, raporlar yayınlar ve burslar dağıtırlar! (…) Ve Fethullahçılar, neden ülkenin bütün kesimlerine, hatta Ordu’ya sızmak isterler? Ve şimdilik, gizli Ordu-Atatürk milliyetçiliği düşmanlıkları nedendir?”

http://(http://www.biroybil.com/showthread.php?6472-Soros-Fethullah-i%FEbirli%F0i)

Bir Rus gazetecisi 11 Temmuz 2013 gün yayımlanan yazısında Sabah Gazetesi yazarı Mehmet Barlas’la yaptığı konuşmadan bir bölümü aktarıyordu: “’Fethullah Gülen kim? Türkiye üzerindeki etkisi ne? Erdoğan ile arasındaki ayrılığın sebebi ne?’ diye soruyorum. Uzun molada Bay Barlas sigarasını yakıyor. ‘Gülen’e Müslüman Soros diyebilir miyiz?’ diyorum. Gülerek, ‘Diyebilirsiniz. Doğru bir tanım.’”

http://(http://t24.com.tr/haber/barlas-fethullah-gulen-musluman-soros,234108)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Osman Kavala ilgili bir açıklamasında Soros ile ilgili olarak şu değerlendirmeyi yaptı: “Gezi olaylarında teröristlerin finans kaynağı olan bir kişi şu an içeride. Onun arkasında meşhur Macar Yahudi’si Soros. Bu adam dünyada milletleri parçalamakla adam görevlendiren parası bol biri.”

https://tr.euronews.com/2018/11/26/soros-un-kurdugu-acik-toplum-vakfi-turkiye-deki-faaliyetlerini-sonlandiriyor

Açık Toplum Enstitüsü ve George Soros, kamuoyunda oluşan hava ve tepkiler üzerine, Türkiye’deki faaliyetlerini 2018 yılı Kasım ayında sona erdirdi.

Açık Toplum Vakıfları Türkiye birimi 2018 yılı Kasım ayında yayımladığı duyuruda kendisini şöyle tanıttı:

“George Soros tarafından kurulan ve yıllık bütçesi 1 milyar doların biraz üzerinde olan Açık Toplum Vakıfları, dünya genelinde insan hakları, adalet ve hükümetlerin hesap verebilirliği konularında çalışan gruplar için dünyanın en büyük özel fon sağlayıcısıdır. Dünya genelinde, her biri önde gelen yerel uzmanlardan ve kanaat önderlerinden oluşan bir yönetim kuruluna sahip 20’den fazla ulusal ve bölgesel vakıftan oluşan bir ağ aracılığıyla 120’nin üzerinde ülkede faaliyet gösteriyoruz.

“Açık Toplum, 2001’den bu yana Türkiye’de çalışmalar yapmaktadır ve 2008’de İstanbul’da ulusal bir Türkiye vakfı kurmuştur. Çok geniş bir yelpazedeki yerel ortaklarla birlikte çalışan vakıf, Türkiye’yi uzun zamandır devam eden ve şu anda dondurulmuş olan AB’ye giriş sürecinde desteklemek için yoğun çalışmalar yürütmüştür. Diğer öncelikleri arasında, eğitim standartlarının güçlendirilmesi, kadın haklarının korunması, ayrımcılıkla mücadele ve Suriyeli mülteciler krizine müdahale konusunda yardımcı olmak yer almıştır.

“Açık Toplum Vakıflarının Türkiye’deki tüm faaliyetleri hem İçişleri Bakanlığı hem de Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından düzenli olarak denetlenmiş ve onaylanmıştır.

“Vakıf, Kasım 2018’de Türkiye’nin toplumsal ve ekonomik kalkınmasına olumlu katkılarını yanlış tanıtan temelsiz hükümet kampanyası nedeniyle faaliyetlerini sonlandırdığını duyurmuştur.

“Açık Toplum ’un Türkiye’de Sağladığı Fonlar

“2018’de kapanmadan önce, Türkiye vakfımız sivil toplum kuruluşlarına yaklaşık 2 milyon dolar bağışta bulunmuştur.

“Açık Toplum, 2001’den bu yana Türkiye’deki projelere 35 milyon doların üzerinde yatırım yapmıştır.

“Küresel politikamız doğrultusunda, sağladığımız fonlar, yardım alanların toplam bütçesinin üçte birini aşmamıştır.

“Birlikte fon sağladığımız ortaklarımız arasında Birleşik Krallık, İsveç, Almanya, Hollanda ve Avrupa Birliği’nden birçok ulusal, çok taraflı ve özel gelişim enstitüsü yer almıştır.”

Açık Toplum Vakıflarının Türkiye’deki sendikalarla ilişkileri Salim Uslu ve Dev.Maden-Sen ile sınırlı kaldı.

DAYANIŞMA MERKEZİ

Merkezi ABD’de bulunan Dayanışma Merkezi, 2021 yılında yayımlanan 2020 Yılı Raporu’nda (Solidarity Center, Promoting Worker Rights Worldwide, 2020 Annual Report, 2021) kendisini şöyle tanıtmaktadır:

“Dayanışma Merkezi, işçilerin güvenli ve sağlıklı işyerlerine, ailelerinin geçimini sağlayacak ücretlere, işlerinde itibara ve işyerinde ve toplumda daha büyük bir eşitliğe kavuşabilmeleri için işçilere yardım eden ABD merkezli en büyük uluslararası işçi hakları örgütüdür. Dayanışma Merkezi, AFL-CIO ile ittifak halinde, yeryüzünün her tarafında ayrımcılığa ve sömürüye ve yoksulluğu pekiştiren sistemlere karşı mücadelelerinde, küresel ekonomiden paylarına düşen refahtan yararlanmak için mücadele eden işçilere yardımcı olmaktadır. Dayanışma Merkezi, çalışan insanların, örgütlenme özgürlüğü ve sendikalar ve demokratik işçi hakları örgütleri kurma hakkını kullanarak, işyerlerini ve işlerini topluca geliştirebilecekleri, yasalara uyma ve insan haklarını korumaları için hükümetlerine çağrı yapabilecekleri ve demokrasi, sosyal adalet ve yararlanabilecekleri ekonomik kalkınma için bir güç olabilecekleri temel ilkesine dayalı olarak faaliyet göstermektedir. Misyonumuz; işçilerin işyerlerinde onurlu ilişkiler, yaşadıkları toplumda adalet ve küresel ekonomide daha büyük bir eşitlik için seslerini çıkaracak biçimde güçlendirilmeleridir.”

Amaçları bu şekilde ifade edilen Dayanışma Merkezi, Amerikan Sendikalar Federasyonu’yla yakın ilişki içinde ve ancak hemen hemen tümüyle ABD’nin federal devleti tarafından sağlanan kaynaklarla çalışma yürüten bir kuruluştur.

Amerikan Sendikalar Federasyonu’nun (AFL-CIO) yönetimi 1995 yılında değiştirilirdi. Bu değişiklik sırasında gündeme gelen tartışma konularından biri, AFL-CIO’nun uluslararası ilişkileriydi.

Ancak, yeni yönetim, deşifre olmuş eski enstitüleri kapattıysa da onların yerine kurduğu Dayanışma Merkezi’ni (Solidarity Center) aynı anlayışla finanse etti ve çalıştırdı.

AFL-CIO’da yönetim değişikliği, Amerikan sendikacılık hareketinin ABD devletiyle ilişkilerinde öze ilişkin bir değişime yol açmadı; yalnızca Soğuk Savaş döneminin iyice yıpranmış yöneticileri gitti; ancak geleneksel anlayış kararlı bir biçimde devam etti.

Dayanışma Merkezi, AFL-CIO’nun yan kuruluşu niteliğindeydi. Ancak, bir başka kuruluş (NED) daha Dayanışma Merkezi’ni kendi yapısı içinde ele alıyordu.

Ulusal Demokrasi Vakfı (NED: National Endowment for Democracy), Vietnam Savaşı’nda yaşanan yenilgiden çıkarılan dersler sonrasında, 1983 yılında kuruldu. Amaç, düşmanın askeri güçlerini yenmenin yanı sıra, insanların kafalarını da değiştirmekti. Bu süreçte, her ülkenin kendine özgü kültürü, duyarlılıkları ve tarihi de dikkate alınacaktı. Her dış politika operasyonunda o ülkenin koşullarına uyan bir model geliştirilecekti. ABD düşmanlarının yok edilmesi yetmiyordu; onların yerine ülkeyi ABD çıkarlarını dikkate alarak yönetecek yetenekli ve becerikli kadrolara gereksinim vardı. Yeni tür siyasal yapılanmalar gerekiyordu.

Ulusal Demokrasi Vakfı, ABD devlet parasıyla, bu amaçlara hizmet etmek amacıyla, oluşturuldu ve işletildi. Ulusal Demokrasi Vakfı (NED), bugün de aynı biçimde çalışmalarını sürdürmektedir.

AFL-CIO, 1983 yılındaki kuruluş hazırlıklarından itibaren Ulusal Demokrasi Vakfı ile iş birliği yaptı.

Daha AFL-CIO’nun 1983 yılında yapılan Genel Kurulu’na sunulan Yönetim Konseyi raporunda, Ulusal Demokrasi Vakfı ile yakın ilişki içinde olunacağı belirtiliyordu. (AFL-CIO, Report of the Executive Council, Washington, D.C., 1983, s.232)

AFL-CIO’nun enstitüleri 1995 yılında kapatılıp, 1997 yılında Dayanışma Merkezi oluşturulunca, Dayanışma Merkezi de Ulusal Demokrasi Vakfı içindeki dört yapıdan biri oldu. (Lowe, D., “Idea to Reality: NED at 20,” http://www.ned.org/about/medhistory. html) 1980’li yıllarda, AFL-CIO Başkanı Lane Kirkland ve Amerikan Öğretmenler Federasyonu’nun eski başkanı Albert Shanker, Ulusal Demokrasi Vakfı’nın yönetim kurulunda yer aldılar. Ulusal Demokrasi Vakfı, günümüzde dört çekirdek enstitüsünden birisinin Dayanışma Merkezi olduğunu açıkça ifade etmektedir. (Scipes, K., “AFL-CIO and Venezuela: Return of Labor Imperialism, or a Mistaken Reaction,” http://www.zmag.org/content/Labor/sipesaflven.cfm)

Ulusal Demokrasi Vakfı, ABD devleti tarafından finanse edilmektedir. Yönetim Kurulu’nda da Amerika Birleşik Çelik İşçileri Sendikası Başkan Yardımcısı Leon Lynch görev yapmaktaydı. Yönetim Kurulu’nun diğer üyeleri arasında Morton Abramowitz, Francis Fukuyama, ABD Senatosu ve Temsilciler Meclisi’nden üyeler, emekli subaylar, işverenler ve öğretim üyeleri bulunmaktaydı. Ulusal Demokrasi Vakfı’nda çalışanlar arasında bulunan Filiz Esen, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan sorumluydu.

Ulusal Demokrasi Vakfı’nın para verdiği kuruluşlar arasında, 2001 yılında, Amerikan Kürt Derneği (40 bin Dolar), Kürdistan İnsan Hakları Örgütü (22 bin Dolar), 2002 yılında ise Amerikan Kürt Derneği (74 bin Dolar), Türkiye’de Helsinki Yurttaşlar Meclisi (35 bin Dolar), Türkiye Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı ve KADER ile çalışma yapmak üzere Uluslararası Cumhuriyet Enstitüsü (299.999 Dolar), Türkiye’de çalışma yapmak üzere Uluslararası İlişkiler için Ulusal Demokratik Enstitü (286.318 Dolar) bulunmaktaydı. (NED, 2002 Annual Report ve NED, 2001 Annual Report)

Dayanışma Merkezi de çeşitli ülkelerdeki projeleri için Ulusal Demokrasi Vakfı aracılığıyla ABD devlet parası almaktadır.

Hem AFL-CIO’nun, hem de Ulusal Demokrasi Vakfı’nın bir parçası olan Dayanışma Merkezi’nin çalışmalarının finansmanında devlet parası ağırlıklıdır. 2001 yılında yayımlanan bir araştırmaya göre, Dayanışma Merkezi, ABD devletinin AID (Uluslararası Kalkınma Teşkilatı) biriminden beş yıllık süre için 45 milyon Dolar almıştı. Ulusal Demokrasi Vakfı’ndan her yıl 4 milyon Dolar alınmaktaydı. ABD Devlet Bakanlığı’ndan iki yıllık süre içinde 1 milyon Dolar ve Çalışma Bakanlığı’ndan da 300 bin Dolar alınmıştı. AFL-CIO’nun katkısı yılda 1 milyon Dolarla sınırlıydı. Ayrıca, bazı özel vakıflar ve uluslararası örgütler de para katkısında bulunmaktaydı. (Kelber, H., “Solidarity Center Still Relies on Federal Funds and Secrecy to Conduct Labor’s Global Struggle,” Inside the AFL-CIO, 15 May 2001; www.laboreducator.org/inside9.htm. Ayrıca, Vann, B., “The AFL-CIO’s Role in the Venezuelan Coup,” 3 May 2002, www.wsws.org/articles/ 2002/may2002/vene-m03_prn.shtml)

Dayanışma Merkezi’nin 2011 yılı Yıllık Raporu’na göre, örgütün 2011 yılı gelirleri toplamı 30,5 milyon dolardı. Bu toplam paranın 28,6 milyon doları Amerikan devletinden alınıyordu. Ayrıca 1,1 milyon dolarlık bir kaynak da yine Amerikan devletinden aynî yardım olarak alınıyordu. Sendikaların katkısı yalnızca 492 bin dolar düzeyindeydi. Diğer gelirler de 307 bin dolardı. Diğer bir deyişle, Dayanışma Merkezi denilen kuruluşun toplam gelirlerinin yüzde 97,4’ünü ABD devleti sağlıyordu.

Dayanışma Merkezi’nin 2020 yılına ilişkin Yıllık Rapor’unda, kuruluşun 2018 ve 2019 yıllarına ilişkin gelir kaynakları belirtilmektedir.

2019 yılında Dayanışma Merkezi’nin toplam geliri 39,6 milyon dolardı. Bu paranın 36,4 milyon dolarlık bölümü Amerikan Federal Devleti’nden nakit olarak, 1,3 milyon doları da ayni olarak alınmıştı. Sendikaların ve diğer kurum ve kişilerin katkısı ise yalnızca 1,3 milyon doları buluyordu. Diğer gelirler ise 618 bin dolardı.

2018 yılında Dayanışma Merkezi’nin toplam geliri 34,4 milyon dolardı. Bu paranın 31,9 milyon dolarlık bölümü Amerikan Federal Devleti’nden nakit olarak, 1,2 milyon doları da ayni olarak alınmıştı. Sendikaların ve diğer kurum ve kişilerin katkısı 1,4 milyon dolarla sınırlıydı. (Solidarity Center, 2020 Annual Report, 2021, s.10.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin gündeme gelmesiyle birlikte, Dayanışma Merkezi, Türkiye sendikacılık hareketiyle ilgilenmeye başladı.

Dayanışma Merkezi’nden Lynn Macdonald ve Shawna Bader, 2003 yılı Haziran ayında ILO Uluslararası Çalışma Konferansı sırasında Cenevre’de Türk-İş’ten bir yetkiliyle bir görüşme yaptılar ve TÜRK-İŞ’le iş birliği olasılığını görüştüler. Ancak kendilerine Türk-İş’in 1992 yılındaki genel kurulunda alınan karar anlatılarak, bunun pek mümkün gözükmediği söylendi.

Daha sonraki aylarda da AAFLI’nin Türkiye’deki bürosunda geçmişte çalışmış olan David J. Kopilow Dayanışma Merkezi adına Türkiye’ye gelerek, bazı işçi ve kamu çalışanları konfederasyonlarının başkanlarıyla ve bazı ilgililerle olası iş birliği konularında görüşmeler yaptı.

Dayanışma Merkezi Avrupa ve Orta Asya Bölge Program Direktörü Rudy Porter ve Hükümet İşleri Direktörü Mark Hanken 2012 yılı sonbaharında Türkiye’de çeşitli sendikaları ziyaret ederek ilişki geliştirmeye çalıştı. Dayanışma Merkezi’nin amacı, Ortadoğu’daki çalışmalarında Türkiye’yi bir üs olarak kullanmaktı. Ancak görüştükleri sendikalar Dayanışma Merkezi ile yakın bir ilişki geliştirmeyi kabullenmedi.

ABD, 1950’li yıllardan itibaren Türkiye’de sendikacılık hareketi konusunda istihbarat toplamak ve sendikaları yönlendirebilmek amacıyla çeşitli araçlar kullandı ve önemli miktarda para harcadı. Ancak Türk sendikaları, milli çıkarlarla çelişen önerileri kabullenmedi ve sendikal politikalarını da Amerikalıların isteklerine göre değil, kendi tercihlerine göre belirledi ve uyguladı.

DİĞER HABERLER
FAİZ İNDİRİMİ İÇİN ARALIK AYI YORUMU NE KADAR DOĞRU?
FAİZ İNDİRİMİ İÇİN ARALIK AYI YORUMU NE KADAR DOĞRU?

Merkez Bankası politika faizini yüzde 50’de sabit tutmakla birlikte Para Politikası Kurulu metninde önceki metinlere göre epeyce bir değişiklik yaptı. Merkez Bankası’nın açıklamasındaki değişiklikler ağırlıklı olarak faiz indirimi için aralık ayına işaret edildiği şeklinde yorumlandı.

LİPTON FABRİKASINDA ÜYE EĞİTİMLERİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ
LİPTON FABRİKASINDA ÜYE EĞİTİMLERİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ

20-21 Kasım 2024 tarihlerinde, Fındıklı ve Ardeşen’deki Lipton Çay Üretim Fabrikalarında çalışan üyelerimize yönelik eğitim programı düzenlendi. Programın açılışı, Genel Eğitim Sekreterimiz Engin Öz ve Dosan Şube Başkanı Mustafa Yüksel tarafından gerçekleştirildi.

ÜCRETLER NİYE Mİ ÖNGÖRÜLEN ENFLASYONA ENDEKSLENEMEZ?
ÜCRETLER NİYE Mİ ÖNGÖRÜLEN ENFLASYONA ENDEKSLENEMEZ?

Yıl sonuna yaklaştıkça giderek daha çok tartışılan bir konu var. “Ücretler gelecek dönem için öngörülen enflasyona endekslenerek mi belirlense, yoksa geride kalan dönemin enflasyonu dikkate alınarak mı?”

“ASGARİ” İNSANCA OLMALI
“ASGARİ” İNSANCA OLMALI

Türk-İş, DİSK ve Hak-İş başkanları, emekçilerin temel hak ve taleplerini Meclis’e taşıdı.