ILO UZMANLAR KOMİTESİ 2022 RAPORUNDA TÜRKİYE
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 110. Uluslararası Çalışma Konferansı 2022 yılı Haziran ayında toplanacak.
TEKGIDA-İŞ SENDİKA AKADEMİSİ
Her yıl olduğu gibi, bu yıl da ILO Yönetim Kurulu tarafından görevlendirilen Uzmanlar Komitesi, Uluslararası Çalışma Konferansı’na sunulmak üzere kapsamlı bir rapor hazırladı. Kısa bir süre açıklanan 870 sayfalık bu raporda, Uzmanlar Komitesi’nin, çeşitli ülkelerde onaylanmış Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmelerinin uygulanmasına ilişkin şikayetler ve ilgili hükümetlerin yanıtları konusundaki gözlemleri yer almaktadır.
Uzmanlar Komitesi’nin bu raporu, Uluslararası Çalışma Konferansı sırasında işçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşturulan Standartların Uygulanması Komitesi (Aplikasyon Komitesi) tarafından ele alınır. Raporda, çok sayıda ülke ve Sözleşmelere ilişkin yüzlerce gözlem yer aldığından, Standartların Uygulanması Komitesi, her yıl 20-25 dolayında başvuruyu incelemeye alır. Bir ülke ve Sözleşmenin incelemeye alınabilmesi, Standartların Uygulanması Komitesi’nin işçi ve işveren gruplarının mutabakatıyla kararlaştırılır. Ele alınacak ülke ve Sözleşmelerin belirlenmesinde, farklı bölgelerden ülkelerin ve farklı Sözleşmelerin seçilmesine özen gösterilir.
Ele alınan ülke ve Sözleşmenin incelenmesinde, önce ilgili hükümetin temsilcisine söz verilir. Ardından işçi grubu ve işveren grubu sözcüleri konuya ilişkin görüşlerini açıklarlar. Daha sonra da konu tartışmaya açılır. Çeşitli ülkelerden işçi, işveren ve hükümet temsilcileri söz alarak, Uzmanlar Komitesi raporunda yer alan gözlemlere ilişkin görüşlerini belirtirler. Konuşmalar sırasında başka Sözleşmelere ilişkin görüş belirtilemez. Böyle bir durumda oturum başkanı konuşmacının sözünü keser.
Bu tartışmaların ardından, işçi ve işveren gruplarının sözcülerinin üzerinde anlaştığı bir öneri metni oylamaya sunulur ve kabul edilir. Öneri metni ancak işçi ve işveren gruplarının mutabakatıyla hazırlanabilir.
Eğer bir ülke, onaylamış olduğu Sözleşmeyi, tüm uyarılara rağmen, ısrarlı bir biçimde tekrar ihlal ediyorsa, bu taktirde, bu durum, Standartların Uygulanması Komitesi’nin Uluslararası Çalışma Konferansı genel kuruluna sunulan raporunda “özel paragraf” ta belirtilir. “Kara listeye girmek” biçiminde belirtilen durum, “özel paragraf” tır. Ülkenin ve ihlal ettiği ileri sürülen Sözleşmenin Standartların Uygulanması Komitesi’nde incelemeye alınması, “kara liste” değildir.
Standartların Uygulanması Komitesi’nin incelediği ülke ve Sözleşmeye ilişkin kararı ve önerileri, işçi ve işveren grupları sözcülerinin mutabakatıyla biçimlendirildiğinden, genellikle yumuşak bir ifadeyle formüle edilir. Bir ülkenin bu karar ve önerilerde ele alınması ve hatta “özel paragraf “ta yer almasının herhangi bir ciddi ve somut yaptırımı yoktur. En önemli sorun, başka uluslararası platformlarda ülkenin eleştirilmesinde bu durumun da kullanılmasının yarattığı sakıncadır.
Uzmanlar Komitesi’nin 2022 yılı Haziran ayında gerçekleştirilecek olan 110. Toplantısı’na sunulan raporda, Türkiye öncelikli olarak 98 sayılı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı Sözleşmesi nedeniyle ele alınmaktadır. Raporun 5 sayfalık bölümünde Türkiye’ye ilişkin şikayetler ve hükümetin bu şikayetlere ilişkin olarak verdiği yanıtlar konusunda Uzmanlar Komitesi’nin gözlemleri yer almaktadır. Bu bölümün geniş bir özeti ayrıca sunulmaktadır.
Uzmanlar Komitesi raporunda ayrıca Türkiye tarafından onaylanmış aşağıdaki Sözleşmeler konusunda da toplam 2,5 sayfalık gözlemler yer almaktadır:
Türkiye tarafından 1968 yılında onaylanmış bulunan 115 sayılı Radyasyondan Korunma Sözleşmesi,
Türkiye tarafından 1967 yılında onaylanmış bulunan 119 sayılı Makinaların Korunma Tertibatı ile Teçhizi Sözleşmesi,
Türkiye tarafından 1975 yılında onaylanmış bulunan 127 sayılı Azami Ağırlık Sözleşmesi,
Türkiye tarafından 2005 yılında onaylanmış bulunan 155 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin Sözleşme,
Türkiye tarafından 2005 yılında onaylanmış bulunan 161 sayılı Sağlık Hizmetlerine İlişkin Sözleşme,
Türkiye tarafından 2015 yılında onaylanmış bulunan 167 sayılı İnşaat İşlerinde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi,
Türkiye tarafından 2015 yılında onaylanmış bulunan 176 sayılı Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi,
Türkiye tarafından 2014 yılında onaylanmış bulunan 187 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliğini Geliştirme Çerçeve Sözleşmesi.
98 SAYILI SÖZLEŞMENİN KAPSAMINA İLİŞKİN GÖZLEMLER
98 sayılı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı Sözleşmesi, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Uluslararası Çalışma Konferansı’nda 18 Haziran 1949 tarihinde kabul edildi. 98 sayılı Sözleşmenin uygulanması konusunda Bakanlar Kurulu’na yetki veren 5834 sayılı Kanun 8 Ağustos 1951 tarihinde kabul edildi ve 14 Ağustos 1951 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlandı. Bakanlar Kurulu’nun bu yetkiye dayanarak Sözleşmeyi onaylamasının ardından, onay işlemi Uluslararası Çalışma Örgütü Genel Müdürlüğü’ne bildirildi ve 98 sayılı Sözleşme Türkiye açısından 23 Ocak 1952 tarihinde yürürlüğe girdi.
Raporun bazı bölümlerinin geniş bir özeti aşağıda sunulmaktadır:
Uzmanlar Komitesi 1 Eylül 2021 tarihinde KESK’in başvurusu ve hükümetin bu başvuruda dile getirilen eleştirilere yanıtını inceledi. Komite ayrıca Türk-İş’in, hükümetin raporu ile birlikte iletilen gözlemlerini dikkate aldı. Komite, bunlara ek olarak, TİSK’in 7 Eylül 2021 tarihli raporunu inceledi.
Uzmanlar Komitesi daha önceki görüşlerinde cezaevi personelinin kamu kesiminde bağıtlanan toplu iş sözleşmesinin kapsamında olan tüm diğer kamu çalışanları gibi sözleşmeden yararlanmakla beraber, 4688 sayılı yasanın 15. maddesi uyarınca örgütlenme hakkından yararlanamadıklarını belirtti.
Komiteye göre, 98 sayılı Sözleşmeye göre, devletin yönetiminde yer almayan tüm kamu çalışanları bu sözleşmede belirtilen haklardan yararlanmalıdır. Kısıtlı bir tanımlama ile, silahlı kuvvetler ve polis bu genellemenin kapsamı dışındadır.
Uzmanlar Komitesi bu değerlendirmeler çerçevesinde, hükümetten 4688 sayılı yasanın 15. maddesini değiştirerek cezaevi personelinin kendilerini etkin bir biçimde temsil eden ve kendi tercihlerine göre belirlenmiş örgütler tarafından, onları etkileyen görüşmelerde yer almalarını sağlayacak biçimde temsil edilebilmesini talep etti.
Uzmanlar Komitesi, hükümetin 4688 sayılı yasanın 15. maddesinin 87 ve 151 sayılı Sözleşmeler dikkate alınarak düzenlendiğine ilişkin görüşünü kaydetmektedir. Uzmanlar Komitesi, cezaevi personelinin örgütlenme hakkına ilişkin olarak 87 sayılı Sözleşme kapsamındaki yorumlarını hatırlatırken, 98 sayılı Sözleşme uyarınca toplu pazarlık hakkının yalnızca silahlı kuvvetler, polis ve devletin yönetiminde doğrudan yer alan kamu çalışanları için sınırlandırılabileceğini belirtmektedir.
Bir grup çalışanın hükümet tarafından istihdam ediliyor olması, bu işçileri otomatik olarak sözleşmede yer alan hakların kapsamı dışında bırakmamaktadır. Komite bu nedenle hükümetten, bir kez daha, cezaevi personelinin kendi hak ve çıkarlarını etkileyen görüşmelerde kendi seçtikleri örgütler aracılığıyla etkili bir biçimde temsil edilebilmesini sağlayacak gerekli değişikliklerin yapılması ve gerekli önlemlerin alınmasını talep eder. Komite, bu konuda sağlanacak ilerlemelerin hükümet tarafından bildirilmesini de talep etmektedir.
Komite, Memur-Sen’in gözlemleri konusunda daha önce hükümetten görüş talep etmişti. Konu, yazılı bir iş sözleşmesi olmadan çalıştırılan kamu personeli ile öğretmenler, hemşireler, ebeler gibi geçici işçi olarak başkasının yerine çalıştırılanların örgütlenme ve toplu pazarlık haklarından yararlanmalarının sağlanması konusuydu. Hükümetin yanıtında, başkasının yerine geçici işçi olarak çalıştırılan bu kesimin kamu çalışanlarına uygulanan 4688 sayılı yasanın kapsamı dışında kaldığı belirtildi.
Uzmanlar Komitesi, kamu hizmetlerinde yazılı bir iş sözleşmesi olmaksızın istihdam edilenler ile bir başkasının yerine geçici olarak çalıştırılan işçilerin de sözleşmede yer alan haklardan yararlanmaları gerektiğini belirtmekte ve bu işçi kategorilerinin örgütlenme özgürlüğü ve toplu pazarlık hakları konusunda ayrıntılı bilgi sağlanmasını talep etmektedir.
Sözleşmenin 1, 2 ve 3. Maddeleri
98 sayılı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı Sözleşmesi’nin 1. maddesi şöyledir (resmi metindeki yazım hataları düzeltilmemiştir):
“İşçiler çalışma hususunda sendika hürriyetine halel getirmeye matuf her türlü fark gözetici harekete karşı tam bir himayeden faydalanacaktır.
“Böyle bir himaye bilhassa,
“(a) Bir işçinin çalıştırılmasını, bir sendikaya girmemesi veya bir sendikadan çıkması şartına tabi kılmak;
“(b) Bir sendikaya üye olması yahut çalışma saatleri dışında veya işverenin muvafakati ile çalışma saatlerinde sendika faaliyetlerine iştirak etmesinden dolayı bir işçiyi işinden çıkarmak veya başka suretle onu izrar etmek; maksatları güden hareketlere mütaallik hususlarda uygulanacaktır.”
Sözleşmenin 2. maddesi şöyledir:
“İşçi ve işveren teşekkülleri gerek doğrudan doğruya gerek mümessilleri veya üyeleri vasıtasıyla birbirlerinin kuruluşları, işleyişleri ve idarelerini müdahalede bulunmalarına karşı gerekli surette himaye edileceklerdir.
“Bilhassa işçi teşekküllerini bir işverenin veya bir işveren teşekkülünün kontrolüne tabi kılmaya, bir işverenin veya bir işveren teşekkülünün kendi nüfuzu altına alınmış işçi teşekkülleri ihdasını tahrik etmeye veya işçi teşekküllerinin mali yollarla veya başka bir şekilde desteklemeye matuf tedbirler, bu maddedeki manası ile müdahale hareketlerinden sayılır.”
Sözleşmenin 3. maddesi şöyledir: “Bundan önceki maddelerde tarif olunan ‘Teşkilatlanma Hakkı’na riayet edilmesini sağlamak üzere icap ettiği takdirde milli şartlara uygun teşkilat kurulacaktır.”
Olağanüstü Hal Kararnameleri kapsamında kamu sektöründe çok sayıda işten çıkarma uygulanmıştır. Uzmanlar Komitesi, bu konuda daha önceki görüşlerinde, olağanüstü hal koşullarında çok sayıda sendika üye ve yöneticisinin görevlerinin askıya alınması veya işten çıkarılmasına ilişkin gelen bilgileri kaydettikten sonra, kamu sektöründe sendika üye ve yöneticilerinin işten çıkarılma nedenlerinin Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu (İnceleme Komisyonu) ve idari mahkemeler tarafından dikkatle inceleneceğine ilişkin güçlü umudunu tekrarlamakta ve sendika karşıtı nedenlerle işten çıkarılan sendikacıların işe iadelerini beklemektedir.
Komite, hükümetten, sendika üyesi ve yöneticilerinin bu konuda yaptıkları başvurular, İnceleme Komisyonu tarafından yapılan incelemelerin sonuçları ve sendika üye ve yöneticilerine ilişkin İnceleme Komisyonunun olumsuz kararlarına karşı yapılan başvuruların sonuçları konusunda bilgi talep etti.
Komite, 28 Mayıs 2021 tarihi itibariyle hükümet tarafından sağlanan bilgilere göre, İnceleme Komisyonuna 126.674 başvurunun yapıldığını kaydetmektedir. 22 Aralık 2017 tarihinden beri İnceleme Komisyonu 115.130 başvuruya ilişkin karar vermiştir. Bu başvurulardan 14.072’si işlerine iade edilmiş ve 101.058 kişinin başvuruları reddedilmiştir. 11.544 başvuru halen incelenmektedir.
Uzmanlar Komitesi, hükümet tarafından sağlanan genel istatistikleri kaydederken, bu kişilerin sendika üyesi ve yöneticiliği konusunda özel bilgilerin bulunmaması konusunda üzüntülerini tekrar bildirmektedir. Komite, yapılan başvurulara ilişkin yüksek miktardaki ret kararları konusunda (halen yaklaşık % 88) kaygısını belirtmekte ve ayrıca İnceleme Komisyonunun sendika üye ve yöneticilerine ilişkin verdiği olumsuz kararlara karşı yapılan itirazların sayısı ve sonuçları konusunda bilgi verilmemesine ilişkin de üzüntülerini belirtmektedir.
98 sayılı Sözleşmenin 1. maddesine göre, İnceleme Komisyonu ve idari yargının kamu sektöründe sendika üyesi ve yöneticilerinin işten çıkarılma nedenlerini dikkatli bir biçimde inceleyeceği ve sendika karşıtı nedenlerle işten çıkarılmış olan sendikacıların işlerine iade edileceği beklentisi ile, İnceleme Komisyonunun sendika üye ve yöneticilerine ilişkin olumsuz kararlara karşı yaptıkları başvuruların sayı ve sonuçlarına ilişkin ayrıntılı ve özel bilginin sağlanmasını tekrar talep eder.
Uzmanlar Komitesi, bu konuyla bağlantılı olarak, Eğitim Enternasyonal’inin kamu hizmetlerinden çıkarılan Eğitim-Sen üyelerinin yaklaşık % 75’inin hâlâ iş bulamamış olduklarına ilişkin iddiaları konusunda da açıklamış olduğu kaygıyı tekrar hatırlatır. Komite, bu ciddi iddia konusunda hükümetin bilgi vermemiş olmasına ilişkin üzüntülerini bildirir ve bu konuda hükümetin görüşlerini tekrar talep eder.
Madde 1 – Uygulamada Sendika Karşıtı Ayrımcılık
Uzmanlar Komitesi, sendika karşıtı ayrımcılığa karşı çalışanları koruyan mevzuat çerçevesine rağmen, uygulamada sayısız sendika karşıtı ayrımcılığın olduğuna ilişkin eski görüşlerini hatırlatmaktadır. Komite, özel sektörde ve kamu sektöründe sendika karşıtı ayrımcılığa ilişkin şikayetler konusunda hükümetin sosyal taraflarla görüşmeleri sürdürmesini talep etmektedir.
Komite, bu açısından hükümet tarafından yeni bilgi sağlanmamış olduğuna ilişkin üzüntülerini belirtmektedir. Hükümet, kendi görüşüne göre sendika karşıtı ayrımcılığa karşı yeterli korumayı sağladığını düşündüğü mevcut hukuki çerçeveye bir kez daha gönderme yapmaktadır. Ancak Uzmanlar Komitesi, gözlemlerinde, KESK’in, KESK üyelerinin görev yerlerinin değiştirilmesine ilişkin iddialarını kaydetmektedir. Komite, hükümetin, KESK üyelerinin görev yeri değişikliklerinin sağlanan hizmetin gerekli kılması nedeniyle yapıldığını belirten ve sendika karşıtı ayrımcılığın yürürlükteki ulusal mevzuatın ihlali anlamına geldiği biçimindeki görüşünü kaydetmektedir. Hükümet ayrıca, bu konularda yargının da gerektiğinde bir çözüm sağlayabildiğine işaret etmektedir.
Uzmanlar Komitesi, ulusal mevzuatın uygulamada hayata geçirilmemesi durumunda ilgili Sözleşmede ifade edilen güvencelerin bir anlamının kalmayacağını vurgulayarak, eski talebini tekrarlamakta ve uygulamada sendika karşıtı ayrımcılık konusunda sosyal taraflarla görüşmek için atılan somut adımlara ilişkin bilgi sağlamasını hükümetten talep etmektedir.
Uzmanlar Komitesi, bunlara ek olarak, Uluslararası Çalışma Konferansı’nın 2013 yılı Haziran ayında toplanan Standartların Uygulanması Komitesi’nin tavsiyeleri doğrultusunda özel sektörde ve kamu sektöründe sendika karşıtı ayrımcılık konusunda verileri derlemek amacıyla hükümetin bir sistem kurmasını talep etmişti. Komite bu konuda alınan önlemlere ilişkin olarak hükümetten bilgi talep etmektedir.
Hükümet bu konuda, sendika karşıtı ayrımcılığa ilişkin olaylar konusunda güvenilir verilere erişmenin mümkün olmadığını belirtmektedir. Hükümet, yargılama sürecinin uzunluğunu belirtmekte ve çeşitli kurumların kayıt ve veri tabanlarında önemli değişiklikler yapılması gerektiğini belirtmiştir. Uzmanlar Komitesi, sözü edilen zorlukların farkında olarak, sendika karşıtı eylemlerin önlenmesi, gözlemlenmesi ve yaptırımların uygulanması yükümlülüğünün yerine getirilebilmesi için hükümetin istatistiki bilgi sağlamasının önemini tekrar vurgulamaktadır.
Uzmanlar Komitesi, bilgi toplanması sisteminin kurulması doğrultusunda somut adımların atılması ihtiyacını vurgulamakta ve bu amaçla alınan tüm önlemler konusunda hükümetin bir sonraki raporunda bilgi vermesini beklemektedir.
Madde 4 – Toplu Pazarlığın Teşviki. Sektörler Arası Toplu Pazarlık
Sözleşmenin 4. maddesi şöyledir: “Çalışma şartlarını kollektif mukavelelerle tanzim etmek üzere işverenler veya işveren teşekkülleriyle işçi teşekkülleri arasında ihtiyari müzakere usulünde faydalanılmasını ve bu usulün tam bir surette geliştirilmesini teşvik etmek ve gerçekleştirmek için lüzumu halinde milli şartlara uygun tedbirler alınacaktır.”
Uzmanlar Komitesi bir önceki gözlemlerinde kamu sektöründe sektörler arasında toplu pazarlığın çerçeve protokolleriyle mümkün olduğunu, ancak özel sektörde bu uygulamanın bulunmadığını kayda geçirmiştir. 6356 sayılı yasanın 34. maddesine göre, toplu iş sözleşmeleri aynı işkolunda bir veya daha fazla sayıda işyerini kapsayabilmektedir. Ancak aynı anda çeşitli işkollarını kapsayan sektörler arası sözleşmeler mümkün değildir.
Uzmanlar Komitesi, hükümetten, sosyal taraflarla görüşmeler yaptıktan sonra, 6356 sayılı yasanın 34. Maddesinin, özel sektörde sektörler arası bölgesel ve ülke düzeyinde sözleşmeler yapmak isterlerse, bunu mümkün kılacak değişiklikleri yapmasını talep etmiştir.
Hükümet verdiği yanıtta, 6356 sayılı yasanın sosyal tarafların görüşleri alınarak hazırlandığını ve işyerleri düzeyinde toplu iş sözleşmesi konusunda bir kısıtlama olmadığını tekrarlamaktadır. Hükümet, mevcut düzenlemelerde herhangi bir değişikliğin ancak sosyal tarafların irade ve talebiyle gerçekleştirilebileceğini belirtmektedir. Uzmanlar Komitesi bu konuda, TİSK’in toplu iş sözleşmelerinin yerel, bölgesel ve ulusal düzeyde aynı işkolunda çok sayıda işyerini kapsayabileceği ve TİSK’in görüşüne göre, mevcut düzenlemenin uygun ve çalışma barışını güçlendirici nitelikte olduğuna ilişkin görüşünü de kaydetmektedir.
Uzmanlar Komitesi, bu açıklamaları dikkate alarak, 98 sayılı Sözleşmenin 4. maddesine göre toplu pazarlığın her düzeyde yapılabilmesinin mümkün olmasının gerektiğini ve bu konuda mevzuatın kısıtlayıcı düzenleme yapmaması gerektiğini bir kez daha hatırlatmaktadır. Komite, toplu pazarlık konusunda bir mutabakatın sağlanmaya çalışılmasının önemli olduğunu kabul ederken, bu durumun hükümetin mevzuat ve uygulamayı 98 sayılı Sözleşme ile uyumlu hale getirme yükümlülüğünün önünde bir engel oluşturamayacağını belirtmektedir.
Uzmanlar Komitesi, bu nedenle, sosyal taraflarla gerekli görüşmeleri yaparak, 6356 sayılı yasanın 34. maddesini özel sektörde sektörler arası bölgesel ve ulusal sözleşmeler yapmak isteyen tarafların bir engelle karşılaşmadan bunu gerçekleştirebilecekleri değişikleri yapmasını talep eder. Komite, bu konuda atılan adımlara ilişkin olarak hükümetin bilgi sağlamasını da talep etmektedir.
Uzmanlar Komitesi, bu değerlendirmelere ek olarak, toplu iş sözleşmesi görüşmelerine başlayabilmek için gerekli kılınan koşulları ele alarak, uygulama konusunda hükümetten bilgi talep etti. Bu konuda sosyal taraflar arasında bir mutabakat sağlanması çabalarının, ülkedeki mevzuat ve uygulamanın onaylanmış Sözleşme ile uyumlu hale getirilme yükümlülüğünün önüne geçmemesi gerektiğini vurguladı.
Uzmanlar Komitesi, kamu çalışanlarının toplu pazarlık sürecine ilişkin bazı uyumsuzluklara da dikkat çekti.