SENDİKACILARIN TEKEL SINAVI
TEKEL işçilerinin direnişi bir ayı doldurdu. İşçiler bir süre önce yaptıkları referandumla yüzde 99’u geçen bir oranda “mücadeleye devam” dedi. Bu direniş, sadece hak kaybına uğrayan TEKEL işçileri açısından değil aynı zamanda belli bir durgunluğa giren emek mücadelesi için de bir umut oldu.
TEKEL işçilerinin direnişi bir ayı doldurdu. İşçiler bir süre önce yaptıkları referandumla yüzde 99’u geçen bir oranda “mücadeleye devam” dedi. Bu direniş, sadece hak kaybına uğrayan TEKEL işçileri açısından değil aynı zamanda belli bir durgunluğa giren emek mücadelesi için de bir umut oldu. TEKEL işçisinin direnişi, başta işsizlik olmak üzere işten atılmalara, taşeronlaşmaya, esnek ve güvencesiz çalışmaya, sendikasızlaştırmaya, özelleştirmeye karşı daha geniş bir cephede mücadele vermenin kıvılcımını ateşledi.
Yine bu direniş, “ekmek mücadelesi”nin “demokrasi mücadelesi”yle bütünleşmesine ve siyasal bir çerçeveye de taşınması gerektiğine işaret etti. Uzun yıllardan sonra halkın da desteğini alan bir eylem niteliği kazandı.
Bu aşamada eylemin sonuç alıcı bir niteliğe kavuşması için başta Türk-İş olmak üzere diğer emek ve meslek örgütlerinin daha aktif katılımı gerekmektedir. Emeğe yönelik saldırılar, birleşik bir mücadelenin gerekliliğini bir kez daha ortaya koyuyor. Türk-İş Başkanlar Kurulu, 30 Aralık 2009’da bir dizi sürekli eylem kararı aldı. Türk-İş yönetiminin sürekli eylem kararını “taksit taksit” uygulama düşüncesi, eylem sürecini biraz “soğutmaya” çalışması, hareketin “kontrolden çıkabileceğine ilişkin endişeler” yer yer etkili oluyor. Bu durumda tüm emek ve meslek örgütlerinin ortak ve kolektif bir akılla strateji ve taktikleri belirlemesi önem kazanıyor.
Geçmiş deneylerden de ders alınmalıdır. Büyük madenci yürüyüşü, SEKA işçilerinin direnişi, sosyal güvenlik yasalarına karşı mücadeledeki eksiklikler ve hatalar yeniden hatırlanmalı, TEKEL direnişi sonuçları itibarıyla bir hayal kırıklığı yaratmamalıdır. Önümüzdeki günlerde on bin TEKEL işçisinin aileleriyle birlikte Ankara’ya gelmesi ve ardından açlık grevi, ölüm orucu gibi eylemlere başvuracağı açıklanmıştır. Açlık grevi, ölüm orucu gibi “pasif” eylemler yerine işçi sınıfının üretimden gelen gücünü kullanacak eylemlere ihtiyaç vardır. Emek cephesi, kamu çalışanlarının 25 Kasım 2009’daki uyarı grevini aşan bir genel eylemi örgütleyebilme olanaklarını zorlamalıdır.
Yine bu çerçevede siyasal destek büyük önem kazanmaktadır. Mevcut sol ve sosyalist partilerin etkinliği dikkate alındığında CHP faktörünün de devreye girmesi gerekli gözükmektedir. CHP, hem özelleştirmeler karşısındaki net tavrını ve sosyal politika programını ortaya koymalı, hem de TEKEL eylemi üzerinden emek kesimi ile daha sıcak bağlar kurabilmelidir. Sendikal bir eylemin siyaset ayağı eksik kalırsa hareketin başarıya ulaşma şansı da azalır. Sonuç itibarıyla öncelikle sendikal kadrolar büyük bir sınavla karşı karşıyadır. Eylemin başarısı kadrolara yeniden güven tazelerken başarısızlığı ise tasfiyesine yol açabilecektir.
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi atillaozsever@ttmail.com