DİRENİŞİN YOLCULUĞU
Sabahın ayazında Kartal Cevizli´deki Tekel fabrikasında işçilerle buluştuk. Yaklaşık 500 işçi Ankara´da tam 33 gündür süren direnişe destek vermek üzere yola çıkmaya hazırlanıyor.
Sabahın ayazında Kartal Cevizli’deki Tekel fabrikasında işçilerle buluştuk. Yaklaşık 500 işçi Ankara’da tam 33 gündür süren direnişe destek vermek üzere yola çıkmaya hazırlanıyor.
Kapının dışında çeşitli sivil toplum örgütleri, sendikalar ve siyasi partilerden onlarca insan slogan atıyor.
Sloganların hedefinde iktidar var:
‘AKP, AKP duy sesimizi… Bu gelen işçinin ayak sesleri.’
Şube Başkanı, ‘Siz öndeki otobüse geçin’ diyor. Çantalarımızı yerleştiriyoruz.
Ben en arka koltuğa yerleşiyorum. Önümde Tekel işçisi Fatma Bağcı oturuyor. Kucağında iki yaşındaki kızı Helin…Tekel direnişinin bu en zorlu safhasında annesinin kucağında Ankara yollarında…
‘Zor olmayacak mı?’ diyorum.
Fatma Bağcı kararlı, inançlı ve öfkeli…
Simsiyah gözleriyle gözlerimin içine deler gibi bakıyor, ‘Sigarada makinisttim. Tam 12 yıllık işçiyim. Kocam çalışmıyor. Üç çocuğumuz var. Ayda 1.200 lira maaş alıyordum. Önce yaprağa aldılar. Sonra kreşe verdiler… Şimdi yarı maaşa çalıştırmak istiyorlar. Geçinmemiz mümkün değil.’
Fatma Bağcı Ankara’daki Tekel işçisi arkadaşlarına katılacak. Pazar gününe kadar Türk-İş’in önünde küçük Helin’le Ankara’nın o keskin soğuğunda oturacak. En ufak bir tereddüdü yok. ‘Ölmeye hazırım. Üç gün açlık grevi yapacağız. Başbakan isteklerimizi kabul etmezse ölüm orucuna yatacağım.’
Konvoyumuz yola çıkıyor. Otobüsün önünden başlayarak işçilerle konuşuyorum.
Aklıma Zonguldak işçisinin 1991 yılında Ankara’ya yürüyüşü geliyor. Bu kararlı bakışları oradan tanıyorum.
Fikret Akyürek 12 yıllık Tekel işçisi… Abdi İpekçi Parkı’nda işçiler gaz sıkılarak ve dövülerek dağıtıldığında en önde duruyormuş. ‘Hiç beklemiyordum. Milletvekilleri yanımızdaydı. Gazı yediğim anda ölüyorum sandım. Çocuklarım haberlerde ben tekmelenirken izlemişler. Bu iktidarı asla affetmeyeceğim. Ben hakkımı istiyorum…’
Ender Özer ve Halit Alanbay iki eski dost. Otobüste yan yana oturuyorlar. Ender Özer, ‘Kürt açılımıymış… Bak kardeşim bu adam Kürt’tür’ diye Halit’i gösteriyor. ‘Ben de namazımı kılarım… Al sana açılım… Benim bu adamla 30 yıllık dostluğum var. Neyin ne olduğunu gördük. Anladık… Sayın Başbakan Kasımpaşa’da bizi gösterip-yan gelip yatıyor bunlar-dedi.
İnanın bu mücadele para için değil. Bunu görsün anlasın Türkiye… Biz bir kıvılcımız… Hak mücadelesi bu ve biz Kürdüz, Türküz, Müslümanız, Aleviyiz…Türkiye’yiz… Hakkı yenen Türkiye… Biriz… Ayrımız gayrımız yok… Ölüme hazırız. Ama göreceksiniz hakkımızı alacağız…’
Otobüsler Bolu dağında mola verdi… Halaylar çekilip sloganlar atılıyor: ‘Türkiye sevdamız, ekmek için kavgamız.’
Tekel işçisinin direnişi sürüyor… Bugün Ankara’da oturma eylemi var. Yarın ise on binler Sıhhiye’de toplanacak. Tekel işçisi şayet pazar gününe kadar sonuç alamazsa pazartesi günü açlık grevi başlayacak. Bu grev üç gün sürecek. Bundan da sonuç alamazlarsa ölüm orucu başlayacak.
Bu satırları sokaktan işçinin yanından yazıyorum. Yarın ve sonraki günlerde de bu tarihi direnişin insan öykülerini buradan yazacağım…