TEKEL İŞÇİSİ NEDEN YALNIZ?
Türkiye´nin dört bir köşesinden gelen işçiler Ankara´nın Sakarya´sında günlerdir sokakta yatıp kalkıyor. Öncelikle Türk medyasının fevkalade kötü bir sınav verdiğini söylemeliyiz. Çoğu kadın onlarca insan, beton üzerinde açık havada yatıp kalkıyor. Medya bu haberi ısrarla birkaç dakikalık, ´´Eylem sürüyor´´ üst başlıklı haberlerle geçiştiriyorsa bu utanç vericidir.
Tekel işçilerinin hak arama mücadelesi, içinden geçtiğimiz süreçte bir turnusol kağıdıdır.
Türkiye’nin dört bir köşesinden gelen işçiler Ankara’nın Sakarya’sında günlerdir sokakta yatıp kalkıyor.
Öncelikle Türk medyasının fevkalade kötü bir sınav verdiğini söylemeliyiz. Çoğu kadın onlarca insan, beton üzerinde açık havada yatıp kalkıyor.
Medya bu haberi ısrarla birkaç dakikalık, ”Eylem sürüyor” üst başlıklı haberlerle geçiştiriyorsa bu utanç vericidir. Bu arada yeri gelmişken şunu teslim etmeliyim. Hafta sonu on binlerce işçi Sıhhiye Meydanı’nı Tekel işçisine destek için doldurduğunda; bu eylemin öncesinde ve sonrasında AKŞAM Gazetesi’nin bu haberi ele alış refleksi ve yer verişi gerçekten övgüye değer. İsmail Küçükkaya, ‘Ankara’ya gidiyorum’ dediğim andan itibaren tüm süreçle bizzat ilgilendi ve bu meselede saklı haberin kokusunu alarak AKŞAM’ı yakışan zaviyeye pozisyonladı.
Tekel direnişi dipten gelen bir dalgadır.
Siyasetten bağımsız olarak içinde yüzlerce çarpıcı haber barındıran sıcak sosyal bir olgudur.
Medyanın genel itibarıyla bugüne kadar bu haberi görmeyerek ifa ettiği körleştirici etkiye rağmen mesela Bülent Arınç dipten gelen dalgayı fark edenlerden. Tekel işçilerinin hak arayışındaki sosyal boyutun siyasi faturasını hissetti ve bakın ne dedi:
‘Parlamento’nun içindeki siyasi partilerin eleştirisi veya bizi yıpratmasına biz gülüp geçiyoruz. Çünkü hiç etkili değiller ama karşımızdaki muhalefet sokağa çıkar da bunun içerisinde hanım kardeşlerimiz, gençler, onların yavruları çıkar ve bunlar üzerinden iktidar yıpratılmaya çalışıyorsa ben bir siyasetçi olarak bundan çekinirim, endişe ederim.’
Sayın Arınç endişesinde haklı… Zira normal şartlarda evinde dizi izleyen, örgü ören, kısır pişirip çay içen bu başörtülü kadınlar günlerdir buz gibi havada beton üzerinde yatıyor…
Bu vahşete maruz kalacak ne yaptılar?
Tekgıda-İş Sendikası, dün bir kısmı açlık grevine başlayan Tekel işçilerinin sırtına binen psikolojik yükün de farkında…
Bu sebeple önceki gün Meclis’e gittiler ve muhalefetten destek istediler. BDP ve CHP, Tekel işçileri için Meclis’i boykot etmeyi kabul etti…
Sayın Bahçeli, dünkü grup konuşmasında, ‘MHP, Tekel işçilerinin yanında olmaya devam edecektir” demesine karşın işçilerin temsilcisine,”Meclis çatısı altında böyle bir harekete katılmayız” diyerek Tekel işçisine sırtını döndü.
Bir yandan işçi, genel grev beklentisi içinde. Oysa genel grev Türkiye’de yasalardan ötürü fiilen uygulanamaz.
Türk-İş’in, diğer sendikaların, sivil toplum örgütlerinin hali de ortada… Hepsinin gücü ve etkisi sınırlı… Yani neresinden bakarsanız bakın toplumsal muhalefetin sembolü haline gelen Tekel işçisi Ankara’nın ortasında betona tırnaklarını geçirmiş vaziyette…
İşçinin hali bu… Dirençli, kararlı ve yalnız.
İktidarı, muhalefeti, medyası, sivil toplumu, sendikaları ve halkıyla Türkiye bir sınav veriyor.
Umarım ileride bugünleri vicdanımızın kanayan bir yarası olarak hatırlamayız.
Bu satırları yazarken umutluyum. Zira, medya düne göre daha fazla Tekel işçisine yer vermeye başladı…
Ve, en önemlisi, bu tür insani konularda inisiyatif alan Başbakan’ın Tekel işçisinin beklentisini karşılayacak adımlar atmaya hazırlandığı yolunda bilgiler sızmaya başladı. Sondan bir önceki evreye giren Tekel direnişi umuyorum ki çözülecek.
Zira şu ana kadar yaklaşık 2.000’i hastaneye kaldırılmasına karşın işçinin çözülmeyeceği ortada…