İŞÇİNİN SAKARYA DİRENİŞİ
Bugün Ankara Sıhhiye´de dev bir miting olacak. Bu miting sonrası Tekel işçisi tam üç gün açlık grevi yapacak. Şayet talepleri karşılanmazsa ölüm oruçları başlayacak.
Büyük çoğunluğu AKP’ye oy veren işçiler son derece bilinçli. Bugün Ankara Sıhhiye’de dev bir miting olacak. Bu miting sonrası Tekel işçisi tam üç gün açlık grevi yapacak. Şayet talepleri karşılanmazsa ölüm oruçları başlayacak. Bu kararlı direniş Sakarya’yı Türkiye’nin bir numaralı gündem maddesi haline getirebilir
Ankara’nın Sakarya semti gençlerin takıldığı birahane, kafe ve barlarıyla meşhur… Malum, günlerden cumartesi olunca buraları tıklım tıklım olur… Dün gece Sakarya gerçekten de tıklım tıklım doluydu… Millet sokaklara taşmış… Sabah saat beş… Maydanoz adlı bara yaklaşıyorum… Işıklar kapalı… Barın içi ise tıklım tıklım dolu… Tüm masaların üzerine kapaklanmış yüzlerce insan… Birçoğu başörtülü kadınlar… Düşünüyorum acaba bundan bir ay önce biri kalkıp bu Müslüman kadınlara, ‘Bacım, Sakarya’da Bandista adlı barda sabahlayacaksın’ dese ne düşünürlerdi… Herhalde gülüp geçerlerdi… Şimdi gülmüyorlar.
Tekel işçisi Sevda Sönmez o kadınlardan sadece biri. Ankara’nın dondurucu soğuğunda ateşin başında oturuyor… Omuzundaki battaniyenin altında bir kabartı var, ‘Eşim’ diyor, ’39 derece ateşi var…’
TÜRKİYE SEVDAMIZ, EKMEK KAVGAMIZ
Celalettin Sönmez Tekel işçisi karısına destek olmak için gelmiş ve soğuktan hastalanmış. Sevda Sönmez iki çocuğunu Muş’ta annesine bırakmış: ‘Onlar üzgün. Biz üzgün… 33 gündür psikolojim bozuldu… İki kelime konuşunca boğazım düğümleniyor. Avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum. Başbakan bu halimizi görmüyorsa; insan olarak vicdanı sızlamıyorsa başka hiçbir şey söylemiyorum. Bir Müslüman olarak bunu kabul edemiyorum… Onu Allah’a havale ediyorum. Soğuğu bir tarafa bırak, taş yağsa buradayız. Onlar sıcak yataklarında yatıyor. Bak adam kolumda yatıyor. Ölürüm de dönmem… Hakkımı alacağım.’
Adıyaman’dan gelen 500 kişilik bir grup son derece kararlı; ‘Bizim buradan cesetlerimiz gidecek’ diyorlar.
Hükümetin tavrını sorma hatasına düşüyorum… Sözler ağızlardan patlıyor… Tekel işçisi mağduriyetlerinin sorumlusu olarak doğrudan Başbakan’ı görüyor. Onunla özdeşleşen cümlelere göndermeler var: ‘Sokakların sesine kulak verelim diyor ya Başbakan… Buralar sokak değil mi? Kulak verecekse buraya versin… Türkiye’nin ayıbıdır bu… Betonların üzerinde halimize bak kardeşim. ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ demiyor mu? İnsanı yaşatmak buysa vay halimize…’
Bir başka işçi Samsun’dan gelmiş: ‘İşçi ideolojik davranıyor diyor ya… İdeolojik olmak kendi çoluk çocuğuna sahip çıkmaksa evet ideolojik davranıyoruz… O da ideolojik davranıyor. Sosyal devleti yok ederek ideolojik davranıyor. 10 milyon işsiz yaratıyor… Sonra yan gelip yatıyorlar diyor.’
AKP DUY SESİMİZİ, BU GELEN İŞÇİNİN AYAK SESLERİ
Amasya Gümüşhacı köyünden gelen Tekel işçisi Erdal Erdem aynı zamanda AKP yöneticisi, geçen hafta Meclise gitmiş; ‘Milletvekillerinin ağızlarını bıçak açmıyor. Talimat almışlar… Oysa onları Sayın Başbakan değil biz seçtik…’
Erdal Erdem’e geceyi nasıl geçirdiğini soruyorum. ‘Çok perişandık… Ölmek var dönmek yok dedik buraya çıkarken… Ölümüz dirimizden daha fazla para ediyor… Haklarımızı almadan dönmeyeceğiz. Çocuklarımızın geleceği için buradayız…’
Sözü ondan alan bir başka işçi: ’33. güne merhaba diyoruz bugün. Hükümet duymuyor. Cumhurbaşkanı da duymuyor. Gözleri var görmezler. Kulakları var duymazlar. Vicdanları var hissetmezler. Ya onlar kazanacak ya biz…’
BASINA TEPKİLİLER
1991 yılında Zonguldak Maden işçisinin Ankara’ya yürüyüşünü takip etmiştim… O günlerde gördüğüm manzara bugün Ankara sokaklarında… Tek bir haber kanalının olmadığı o günlerde onlarca gazeteci gece-gündüz işçilerle yatmış ve seslerini tüm Türkiye’ye duyurmuştuk. Sabaha karşı Sakarya üzerindeki manzara gerçekten akıl alır gibi değil… Onca kanalın bürosunun olduğu Ankara’da tek bir ekip, tek bir yayın aracı, tek bir kamera ortalarda gözükmüyor. Bu sefaleti görüntülemiyor. Şaşkınlık içinde çekim yaparken bir grup çekim yapmamızı öfkeyle engellemek istiyor. Şaşkınlıkla tepkilerini anlamaya çalışıyorum. Bir TV kanalı haber bülteninde ‘İşçiler kahvelerde kumar oynuyor’ demiş… Öfke dolular, ‘Evet kumar oynuyoruz… Hayatımızla kumar oynuyoruz’ diyorlar.
Dertleri meselelerinin Türkiye’ye doğru anlatılmaması. ‘Halka yalan söylüyorlar… Neymiş, bizim devlete maliyetimiz 40 trilyonmuş. Bordromuzda en yüksek 1.200-1.300’dür… 10 bin işçi var… 12 milyon yapar. Halka yalan söylüyorlar.’
KRİTİK GÜN PAZARTESİ
Tekel işçisinin direnişi onların hak arayışının ötesine geçti. Sosyal bir hareket haline hızla dönüşüyor. Bu kararlı direniş ve direnci gösteren kitlenin Türkiye’nin küçük ölçekte bir bileşkesi olması eylemin etkisini başka bir boyuta taşımış. Türkiye’de artık hiçkimse, ‘Tek Gıda-İş’in eylemi’ demiyor… Ankara’da oturan Tekel işçisi diyor. Büyük çoğunluğu AKP’ye oy veren bu işçiler son derece bilinçli… Bugün Ankara Sıhhiye’de dev bir miting olacak. Bu miting sonrası Tekel işçisi tam üç gün açlık grevi yapacak. Şayet talepleri karşılanmazsa ölüm oruçları başlayacak.
Sendika yönetimlerinin inisiyatifinin ötesinde geliştiğini düşündüğüm bu kararlı direniş Sakarya’yı Türkiye’nin bir numaralı gündem maddesi haline getirebilir. Bu kararlı mücadele iktidarın temel sosyal psikolojik payandasını da umulmadık bir hızla çürütebilir. Türbanlı kadınları Sakarya’nın barlarında sabahlatan, evine ekmek götürmekten başka ‘ideolojik’ derdi olmayan işçileri beton asfaltlar üzerinde yatıran neden her iktidarın dikkate alması gereken bir gerçekliktir.
Hele ki o iktidar, gücünü halktan aldığını söyleyip halkın haklı talebine haksızca sırt çevirirse…
Serdar AKİNAN