ÖLMEYE YATANLARIN ‘AH’LARINI ALMAK!
Bir aydır Ankara’da soğuğa, polis copuna, biber gazına, Sayın Büyük’ün zehir gibi açıklamalarına direnen TEKEL işçileri; üç gün boyunca sadece su içecek, eğer hâlâ haklarını alamazlarsa da ölüm orucuna başlayacaklar…..
“TEKEL işçilerinin Türk-İş Genel Merkezi önünde başlattıkları oturma eylemi açlık grevine dönüştü” diyor önümdeki haber…
Bir aydır Ankara’da soğuğa, polis copuna, biber gazına, Sayın Büyük’ün zehir gibi açıklamalarına direnen TEKEL işçileri; üç gün boyunca sadece su içecek, eğer hâlâ haklarını alamazlarsa da ölüm orucuna başlayacaklarmış…
Kanım çekiliyor okuduğum satırlar ilerledikçe; haberin sonuna gelemiyorum…
“Ölmeye yatmak…”
Adalet Ağaoğlu romanı değil ki bu; sıcak odamızda yemekten sonra bir köşeye çekilip huzur içinde okuyalım…
“Biz zaten öldük, bari bedenlerimiz sürünmesin” diyen yüzlerce işçinin toplu intiharı!
***
Partisinin il başkanıyken grev grev dolaşıp; işçilere, “Yanınızdayız, sakın pes etmeyin” diyen adam, nasıl oldu da bu kadar değişti?
İçinden çıktığı bu insanlardan neden bu kadar uzaklaştı?
Nasıl taş gibi duyarsız, demir kadar soğuk bir insana dönüştü?
Hoşgörüsünü, anlayışını, insafını nasıl oldu da kaybetti?
***
Üç gün sadece “su”yla yaşayacak bu insanlar; buna yaşamak denirse…
Sonra… Ölmeye yatacaklar!
Eylemlerini “ideolojik” olarak niteleyip, kendilerini kullanılmakla suçlayan zihniyete, bedenlerini ve beyinlerini feda ederek yanıt verecekler…
O taş kalbi biraz olsun etkileyebilirlerse; ne âlâ…
Yoksa, insanlık tarihi; en dramatik toplu intiharın Türkiye’de yaşandığını yazacak!
Onların her birinin adı işçi sınıfının tarihine altın harflerle kazınacak elbette…
Ya; bu intihara neden olanlar?
“Asla taviz vermeyiz” diye gurur, kibir yapanlar…
Acaba onlar hiç düşündüler mi; bu ölümler gerçekleşirse, tarih sayfalarında adlarının karşısına ne yazılacağını?
***
Bu mücadele, dün açlık grevininin başladığı saatten itibaren, üç kuruşluk maaş mücadelesi olmaktan çıktı artık; “hayat mücadelesi”ne dönüştü…
Muhalefette olsalar, koşa koşa gidip işçilerin yanında yer alacaklarından emin olduğum bu adamlar, sırf kibirlerinden geri adım atamıyorlar şimdi…
Bunu gurur meselesi yapıyorlar…
Ama unutuyorlar ki; o işçiler dönüşü olmayan bir yola girdi artık…
Ve geçecek her saat; sadece, “Gururunuz batsın” diyenlerin sayısını artırmaya yarayacak…
***
Sayın Büyük:
Üç konuşmanızdan birinde, “fakir fukaradan, garip gureba” dan söz edip duruyorsunuz ya…
İşte; şimdi ölmeye yatmaya hazırlanan bu işçiler, o fakir fukaraların ta kendisi!
Ne iddia ettiğiniz gibi “bir ideolojinin militanı” onlar ne de iktidarınızı yıpratmak gibi bir dertleri var…
Siz de çocuk sahibisiniz, sizin de torunlarınız var…
Bakın; yıllardır sizi eleştiren bir kalem emekçisi olarak ilk ve son kez yakarıyorum size:
Ne olur, o işçilerin yerine koyun kendinizi…
Ne olur, bir an için muhalefette olduğunuzu varsayın…
Bırakın şu inadı… Bırakın şu gururu…
Ölmeye yatanların ahını almayın!