TÜRKİYE’DE KURYE EMEĞİNİN DÖNÜŞÜMÜ VE ESNAF KURYE MODELİ
Ekonomik, teknolojik ve sosyal gelişmeler, çalışma ilişkilerinde de birçok dönüşümü beraberinde getiriyor.
TEKGIDA-İŞ SENDİKA AKADEMİSİ
Günümüzde hem dünyada hem de Türkiye’de kurye hizmetlerinde yaşanan dönüşüm, bu savı en net şekilde destekleyen gelişmelerden birisi.
Tekgıda-İş Sendika Akademisi tarafından hazırlanan bu raporda kurye hizmetlerinde yaşanan dönüşüm, bu sektörde emek verenlerin perspektifinden ele alınıyor. Raporda öncelikle posta ve kurye hizmetleri sektörüne ilişkin genel bir değerlendirme yapılıyor, ardından da güncel gelişmeler ele alınıyor.
KURYE HİZMETLERİNİN GELİŞİMİ
İtalyanca’daki corriere ve Fransızca’daki courrier sözcükleri, Latince kökenli koşmak fiilini ifade eden currere kelimesinden türetilmiştir. Koşucu, ulak, posta tatarı gibi anlamlara gelen kavram, Türkçeye kurye olarak tercüme edilmektedir. Yine Latince ’de ağır yük arabası veya kağnı anlamına gelen carrus sözcüğü de İspanyolca ’da yük anlamına gelen Cargo sözcüğüne evrilmiş ve Türkçe ’de kargo olarak telaffuz edilmektedir. Kurye ve kargo, Türkiye’de yakın anlamları içinde taşımaktadır. Günümüzde kargo, yük taşıma faaliyetleri olarak işlev görürken, kurye hizmetlerinin daha geniş kapsamlı faaliyetleri içerdiği görülmektedir. Kurye hizmetleri posta, kargo ve hatta gıda dağıtımı gibi hizmetleri de içeren bir yapıya bürünmüştür.
Kurye hizmetleri, kapitalist sermaye birikimi açısından tarihsel bir öneme sahiptir. Taşımacılığın bir alt sektörü olarak ele alınan kurye hizmetleri, erken kapitalist dönemde dahi önemli bir işlevi yerine getirmiştir. Kapitalizmi tarihsel boyutuyla ele alan Braudel (2020: 26), 1450’li yıllarda ticaret kapitalizminin merkezinde yer alan Venediklilerin ulaştırma maliyetlerini azaltmak için girişimde bulunduğunu ifade eder. Braudel’in bu tespiti, sektörün kapitalist sermaye birikimi açısından taşıdığı önemi açık bir biçimde göstermektedir.
Venedikliler ve Hollandalılar, Sanayi Kapitalizmi öncesinde (1450-1750 arası dönemde) deniz taşımacılığına önem veren ülkelerdir. Söz konusu dönemde yaşanan teknolojik gelişmeler, demiryolu ve karayolu taşımacılığının da önem kazanmasını beraberinde getirdi. Sanayi Devrimi’nin yaşanmaya başladığı 1750’li yıllardan itibaren ise demiryolu ve karayolu taşımacılığı daha da önem kazandı. Kentleşme olgusunun gelişmesi de bu gelişmelerde rol oynadı.
Taşımacılığın bir alt sektörü olan kurye hizmetlerinin önem kazanması ise tüketim toplumunun gelişmesiyle birlikte mümkün oldu. Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası (1945 sonrası) dönemde uygulanan refah politikaları, toplumun alım gücünün artmasını sağladı. Alım gücü artan bireylerin tüketime daha fazla yönelmesi ise tüketim toplumu kavramının daha fazla görünür olmasına yol açtı. 1970’li yıllardan sonra yaşanan küreselleşme sürecinde ise teknolojik ilerlemeler kendisini gösterdi. Satış ve pazarlama etkinliklerinde teknolojinin daha yoğun bir şekilde kullanılması, bu sürecin başat özelliklerinden birisi hâline geldi. Teknolojinin en yoğun şekilde tüketim toplumunun merkezinde yer aldığı döneme ise 2000’li yıllardan itibaren girildi ve 2020 yılında tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını sürecinde doruğa ulaşıldı.
E-ticaret olarak adlandırılan sektör, toplam perakende ticaret içerisinde ciddi boyutlara ulaştı. Dünya Ticaret Örgütü, yapmış olduğu bir çağrıda e-ticaretin avantajlarının topluma yansıtılması, hükümetlerin bu e-ticaret konusunda sermaye sahiplerine kolaylıklar sağlaması konusunda hükümetlere telkinlerde bulundu. Koronavirüs salgını sonrasında alınan eve kapanma ve benzeri önlemler, hükümetlerin e-ticarete yönelik düzenlemelere eşlik ettiğinde sektörde önemli oranlarda büyümeler görüldü. Örneğin, Ticaret Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de e-ticaret hacmi 2020 yılının ilk altı ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 64 oranında büyüme gösterdi. 2020 yılının ilk altı ayındaki ticaret hacmi 91,7 milyar TL olarak gerçekleşti. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun Perakende Satış İstatistikleri ’ne göre ise 2021 yılının Ocak ayında posta veya internet üzerinden yapılan satışlardan elde edilen ciro 2020 yılının Ocak ayına göre yüzde 129,2 oranında artış gösterdi.
E-ticaret sektöründe ve toplumsal ilişkilerde yaşanan bu dönüşümler yalnızca ticaret sektörünü etkilemekle kalmadı. Tüketim mallarının dağıtımında rol alan posta ve kurye hizmetlerinde yaşanan emek talebi de bu dönüşüm sürecinin bir parçası oldu. Küreselleşme sürecinde coğrafi birimleri birbirine bağlayan küresel tedarik zincirleri, ulaştırma ve lojistik sektörüne olan gereksinimi ortaya koyuyordu. 2000’li yılların ilk çeyreğinde yaşanan teknolojik ve sosyolojik dönüşümler ulaştırmanın alt sektörü olan kurye hizmetlerinin önem kazanmasına yol açtı. Çokuluslu şirketler, kurye hizmetlerine olan yatırımlarını arttırdı ve dünya devi şirketler ortaya çıktı. Diğer yandan Türkiye’de ulusal ölçekte faaliyet gösteren kargo şirketleri de çokuluslu nitelik kazanmaya başladı. Yaşanan gelişmeler, bu sektördeki istihdam ilişkileri üzerinde etkili oldu. İşletmelerin emek talebi arttı ve bu talep özellikle ucuz işgücü bulma biçiminde karşımıza çıktı. Emek maliyetlerini ucuzlatma arayışı olan işverenler çareyi, yeni bir model olarak “esnaf kurye” biçiminde buldu.
ESNAF KURYE MODELİ ÇALIŞANLAR AÇISINDAN NE ANLAMA GELİYOR?
Asıl işi kargo hizmetleri olan şirketler, internet üzerinden alışveriş olanağı sunan platformlar, yemek ve gıda benzeri satış hizmeti sunan işletmelerin birçoğu dağıtım işlerini dışsallaştırmanın formülü olarak “esnaf kurye” modelini kullanabiliyor. Söz konusu model, ilgili işlerde işçi istihdam etmek yerine, dağıtım hizmeti yerine getirmek üzere şahıs şirketi kuran kuryelerden hizmet alıyor. Şirketler bu model sayesinde geleneksel işçi-işveren ilişkilerinin ötesine geçerek emek maliyetlerini azaltabiliyor.
Bu sistem içerisinde kuryeler, şahıs şirketi kurarak kendi araçlarıyla ana şirket adına dağıtım yapıyorlar. Ana şirketler, emek taleplerini “kendi işinin patronu ol” vaadi altında açtıkları ilanlar aracılığıyla karşılıyorlar. Kuryeler ise herhangi bir yere bağımlı statüde çalışmak yerine bu şekilde istihdama yönelebiliyor. Oysa söz konusu çalışma ilişkileri içerisinde kuryeler çalışma saatleri, elde ettikleri gelir, iş güvencesi ve sair tüm konularda tam bir bağımlılık içerisinde yer alıyor. Avrupa ülkelerinde, ABD ve Kanada gibi ülkelerde de kullanılan bu istihdam biçimi “sahte kendi hesabına çalışma” olarak tanımlanıyor. Zira çalışanlar iş sözleşmesinin ana unsurları olan bağımlılık, işverenin emir ve talimatlarına uyma, iş görme ve bu işin karşılığında ücret alma unsurlarının tamamını üzerinde taşıyor.
Hukuki statü açısından kendi hesabına çalışan gibi görünen kuryeler, gerçekte tam anlamıyla işçi niteliğini taşıyor. Kendilerine sunulan “kendi işinin patronu ol” sloganı ise sınıfsal yabancılaşmanın bir boyutunu oluşturuyor. Emek gücünü satarak geçimini sağlamaktan başka çaresi olmayan, başka bir geçim kaynağı olmayan bu grup özünde işçi sınıfına dahil olmaktadır.
Esnaf kurye şirketlerini alt işveren olarak tanımlamak da mümkün değildir. Zira söz konusu kuryeler, alt işveren-asıl işveren sözleşmesinin koşullarını taşımıyor. 4857 sayılı İş Kanunu’na göre alt işverenliğin koşulları arasında şunlar yer alıyor:
-Asıl işverenin işveren niteliğinde olması,
-Alt işveren işçilerinin yardımcı işlerde veya uzmanlık gerektiren bir işte çalıştırılması,
-Alt işverenin işinin asıl işverene bağımlı ve sürekli olması,
-Alt işveren işçilerinin sadece asıl işveren işyerinde çalışması.
Hukuki açıdan kendi hesabına çalışan olarak tanımlanan bu kesim, sosyal güvenlik hakkına da diğer kendi hesabına çalışanlar gibi 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4/1-b maddesi kapsamında erişebiliyor. 5510 sayılı Kanun öncesinde Bağ-Kur olarak tanımlanan bu sigorta çatısı altında kendi nam ve hesabına çalışanlar yer alıyor. Kuryeler de kendi nam ve hesabına çalışan olarak kanun kapsamında yer almaları nedeniyle sosyal riskler karşısında işçilerin sahip olduğu olanaklara erişmekten yoksun kalıyor. Her şeyden önce sağlık hakkına erişim açısından sorun yaşıyorlar. İşçi statüsünde istihdam edilenler genel sağlık sigortası hükümlerinden koşulsuz bir biçimde faydalanabiliyorken, kuryeler Kanunun 4/1-b maddesi kapsamında işlem gördükleri için genel sağlık sigortası hizmetlerinden prim borçları olmaması karşılığında yararlanabiliyor. Yapılan bir araştırmada (Kıdak, 2021), kuryelerin büyük çoğunluğunun prim borçları nedeniyle sağlık hizmetlerine erişemediği tespit edilmiştir.
Esnaf kurye modeli altında çalışanların yaşadıkları sorunlardan bir diğeri de işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında görülmektedir. Kendi nam ve hesabına çalışanlar 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında yer almadıkları için esnaf kuryeler sağlık ve güvenlik açısından da korumasız kalıyor.
İş hukuku kapsamında işçi statüsünde sayılmamak esnaf kuryelerin çalışma koşullarına olumsuz etkide bulunuyor. Örneğin fazla çalışma ücreti, dinlenme hakkı, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışma karşılığında ödenmesi gereken zamlı ücret gibi birçok haktan mahrum kalıyorlar. Esnaf kuryeler, işçi statüsünde yer almamaları nedeniyle toplu iş ilişkilerinin de parçası olamamaktadır. Yürürlükte bulunan 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’na göre sendika üyesi olabilmek için ilgili kanun kapsamında işçi sayılmak gerekiyor. Oysa esnaf kuryeler, bağımlılık unsuruna sahip olmalarına rağmen işçi sayılmadıkları için örgütlenme hakkına da erişemiyor.
Bu raporda sayılanlar, esnaf kurye olarak istihdam edilenlerin karşı karşıya kaldıkları olumsuz tabloda yer alan maddelerden sadece birkaçı. Buna karşı kuryelerin en baştan itibaren işçi statüsünde sayılmaları ve örgütlenme hakkına erişebilmeleri gerekiyor.
ESNAF KURYELERİN YAŞADIĞI SORUNLARA KARŞI ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Çalışma yaşamında karşılaşılan sorunların çözümünde en başta sendikal örgütler rol alabilmektedir. Bireysel açıdan işveren karşısında güçsüz durumda olan işçiler, toplu mücadeleleri sayesinde birçok hakka erişebilmektedir.
Raporun bu bölümünde sendikal örgütlerin esnaf kurye modelindeki eğreti çalışma ilişkilerine yönelik çözüm önerilerine değinilmektedir. Bu noktada Türkiye’de taşımacılık işkolunda faaliyet gösteren TÜMTİS, Nakliyat-İş, Demiryol-İş ve Hava-İş’in üye olduğu Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu (ITF)’nun önerilerine bakmak yerinde olacaktır.
ITF, esnaf kurye modeli gibi çalışma ilişkilerini “örtülü istihdam ilişkileri” olarak tanımlamakta ve işletmelerin emek maliyetlerine azaltma amacıyla uyguladığı bu politikaları küresel ilke kararlarıyla eleştirmektedir. Emeğin standart dışı bir biçimde istihdam edilerek korunmasızlığa ve güvensizliğe itildiğini öne süren ITF, bu model karşısında şu önerileri getirmektedir:
-Şirketlerin işyerlerinde sağlık ve güvenlik konusunda tüm çalışanlara karşı eşit bir biçimde sorumlu olması gerekmektedir. Kişinin bedenen, ruhen ve sosyal yönden korunması hedeflenmelidir. Bu çerçevede yeni tip çalışma modelleri, sağlık ve güvenlik tedbirleri ile kişisel koruyucu ekipman sağlanmasında kaçamak yol olarak kabul edilmemelidir.
-İstihdam statülerinde muvazaalı yollara başvurulmamalıdır. Şirketler için üretim ve dağıtım yapan tüm çalışanlar işçi statüsünde sayılmalıdır.
-ILO’nun sosyal koruma tabanları yaklaşımı çerçevesinde cinsiyet eşitliği, sendikalaşma özgürlüğü ve toplu pazarlık hakları dahil her bir sosyal koruma önlemi işyerleri açısından bağlayıcı olmalıdır.
-İnsanca yaşama yetecek düzeyde ücret politikaları benimsenmelidir. Ücretler zamanında ve eksiksiz olarak ödenmelidir.
-Dijital tabanlı çalışmalar da olsa sözleşmeler adil bir niteliğe sahip olmalıdır. Sözleşme koşullarında sosyal diyalog mekanizması işletilerek müzakere yoluyla değişiklik yapılabilmelidir.
-İşçilerin kişisel verilerinin depolanmasında şeffaflık olmalıdır. Dileyen işçi, istediği zaman verilerine ulaşabilmelidir ve işçilere ilişkin veriler onay alınmaksızın herhangi bir yerle paylaşılmamalıdır.
-Gerek reel olarak gerekse sanal platform çatısı altında cinsiyete dayalı ayrımcılık yasaklanmalıdır.
-İşçiler, sosyal koruma açısından güvence altına alınmalıdır. Uzun vadeli ve kısa vadeli sigorta açısından herhangi bir mağduriyete yol açılmayacak şekilde uygulamalar hayata geçirilmelidir.
-Şirketlerin gerekli vergileri ödemesi sağlanmalıdır.
ITF, Türkiye’de de yaygın olarak kullanılan esnaf kurye modelinde istihdam edilenlerin işçi statüsünde sayılması gerektiğini vurgulamaktadır. Örgüt, söz konusu çalışanların işçi statüsünde sayılması gerektiğini hükümetlere ve uluslararası kuruluşlara deklare etmektedir. Diğer yandan farklı ülke merkezlerindeki gelişmeleri de aktarmaktadır. Örneğin, Hollanda’da motorlu kurye olarak Deliveroo isimli yemek dağıtım şirketinde istihdam edilenlerle ilgili mahkeme kararını paylaşarak dünya kamuoyuna çağrıda bulunmuştur.
Amsterdam merkezli mahkeme, Deliveroo isimli yemek dağıtım şirketine bağlı olarak dağıtım yapan kuryelerin işçi statüsünde sayılması gerektiğine hükmetmiştir. Bu gelişme, kuryelerin örgütlenme ve toplu pazarlık hakkı başta olmak üzere, ücretli izin, saatlik ücret alma ve sosyal güvenlik haklarından yararlanma gibi işçiliğe bağlı birçok hakka erişimini sağlamaktadır. Söz konusu kuryelerin işçi statüsünde sayılmadan güvencesizliğe itilmesi, sahte sözleşme modeli olarak nitelendirilmektedir. Hollanda Sendikası FNV, şirketin tek taraflı olarak çalışanları serbest meslek sahibi olarak saymasını, işçilerin ücret ve sosyal güvenlik haklarına erişememeleri nedeniyle sert bir şekilde eleştirmektedir. Şirkete bağlı olarak İtalya ve İspanya’da çalışan kuryeler arasındaki ölümler nedeniyle işçilik statüsünün önem kazandığı vurgulanmaktadır. Zira işçi statüsüne sahip olmaması nedeniyle söz konusu işçiler ve geride kalan aileleri sosyal güvenlik şemsiyesinin dışına itilmektedir.
Türkiye’de özellikle yemek/gıda ve perakende ticaret hizmetlerinde dağıtım alanında faaliyet gösteren şirketlerde esnaf kurye modeli sıklıkla kullanılmaktadır. Taşımacılık işkolunda faaliyet gösteren sendikalardan özellikle TÜMTİS ve Nakliyat-İş, söz konusu işletmelerde örgütlenme çalışmaları yürütmektedir. Türkiye’de henüz Hollanda’daki yargı kararına benzer bir emsal karar ortaya çıkmamıştır. Ancak kuryelerin karşı karşıya kaldıkları sömürü mekanizması karşısında bir platform çatısı altında dayanışma göstermeleri gerekmektedir.
Yararlanılan Kaynaklar:
- Kıdak, Kargo Taşımacılığında Kendi Hesabına Çalışma Aldatmacası: Esnaf Kurye Modeli, TÜMTİS Yayınları, 2021.
- Braudel, Kapitalizmin Kısa Tarihi, İstanbul: Say Yayınları, 2020.
- Arrighi, Uzun Yirminci Yüzyıl: Para, Güç ve Çağımızın Kökenleri, Ankara: İmge Kitabevi, 2016.
ITF – Gig Economy Principles (https://www.itfglobal.org/en/focus/future-work/gig-economy-principles)
ITF (2020), Global Demands (https://www.itfglobal.org/en/focus/covid-19/global-demands)
ITF (2021), Deliveroo Riders Win Employment Status Case in Dutch Court (https://www.itfglobal.org/en/news/deliveroo-riderswin-employment-status-case-in-dutch-court)
- Baudrillard, Tüketim Toplumu, İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2020.
TÜİK (2021), Perakende Satış İstatistikleri (https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Perakende-Satis-EndeksleriOcak-2021-37356)
WTO (2021), Co-convenors of e-commerce negotiations: We are heartened by progress made so far (https://www.wto.org/english/news_e/news21_e/ecom_16mar21_e.htm).
1.Koç (2021), Temel Güç İşçi Sınıfıdır (https://www.yildirimkoc.com.tr/usrfile/1617176724b.pdf).