1 MAYIS, ‘BARIŞ’ VE SINIF MÜCADELESİ
1 Mayıs’tan söz edildiğinde hep bugünün, “İşçi Sınıfının Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü” olduğundan söz edilir.
1 Mayıs’tan söz edildiğinde hep bugünün, “İşçi Sınıfının Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü” olduğundan söz edilir. Hele de sendikaların sınıfın birliğini, dayanışmasını, mücadelesini pek de umursamadığı, sınıfın değerlerinin sosyal yaşamdaki etkisinin çok zayıfladığı bir dönemde 1 Mayıs’ın simgelediği ”birlik, dayanışma ve mücadele” değerlerine vurgu yapılmasında yadırganacak bir şey de olamaz. Ancak, bu vurgu ”birlik, dayanışma ve mücadele”ye indirgendiğinde 1 Mayıs’ı 1 Mayıs yapan en önemli özellik, onun işçi sınıfının uluslararası bir mücadele günü olduğu, yani enternasyonalist niteliği unutulmuş olmaktadır. Oysa 1 Mayıs’ın enternasyonalist niteliğini görmemek, 1 Mayıs’ın tüm dünya işçilerinin, dünya işçi sınıfının mücadele günü, bayramı olmasını görmezden gelmek, onun tüm dünya işçilerinin birliğini sembolize eden bir gün olduğunu ihmal etmek demektir. Dahası bu özelliği göremezden gelerek, 1 Mayıs’tan söz etmek, kişiyi işçi sınıfına bir vesileyle “hayranlık” duyan bir burjuva (hadi küçük burjuva diyelim) ile aynileşeceği bir çizgiye iter.
Çünkü enternasyonalizm; ulus, dil, din, ırk, renk,… tanımadan bütün uluslardan, bütün dinlerden, bütün renklerden,… işçilerin birliğinin ifadesidir.
Onun içindir ki, bütün dünya ölçüsünde kutlanan tek gün, tek bayramdır!
– Onun içindir ki işçi sınıfının ulusu, vatanı yoktur; çünkü onun ulusu bütün halklar, vatanı bütün dünyadır.
– Onun içindir ki, işçiler 1 Mayıslarda, ulusal bayrakları sallamazlar. Çünkü ulusların sembolü olan bayraklar işçi sınıfını uluslara göre bölen sembollerdir. Tersine işçiler 1 Mayıs’ta üstünde herhangi bir ulusu, ülkeyi, dini, ırkı,… sembolize etmeyen, üstünde hiçbir işaret olmayan “Kızıl Bayrak”ı taşıyarak, bütün dünyada tek bir sınıf olarak oluşmuş işçi sınıfının bir parçası olduklarını haykırırlar!
Elbette buradan burjuva, gerici propaganda enternasyonalizmi savunan işçilerin “ülke çıkarı”, “yurt sevgisi” gibi değerlerden yoksun oldukları gibi kara propagandaya hizmet eden sonuçlar çıkarırlarsa da gerçek tam tersidir ve gerek emperyalist savaşlarda gerekse emperyalistlerin ülkelere müdahalesi ve hegemonya mücadelesinin karşısında hep işçiler ulusal ve uluslararası birlikleriyle karşı durmuşlardır ve bugün de bu olmadığı, işçi sınıfının uluslararası birliği ve mücadelesi büyük ölçüde tahrip edildiği için emperyalistler ve gerici güçler dünyanın orasında burasında rahatça at koşturmaktadır.
2013’te Türkiye’nin ileri işçileri “İş Barış Özgürlük” sloganı altında ifade edilebilecek taleplerle 1 Mayıs’ı kutluyorlar.
Burada “Barış” elbette işçilerin sermaye ile barışı değildir. Tersine burada “Barış”, 1-) Kürt ve Türk kökenli halkların, 2-) Bölge halkları arasında bir barıştır. Yani emperyalizmin ve gericiliğin Türkiye ve bölge halklarının birbirini boğazlatma amaçlı savaş kışkırtıcılığı girişimlerine karşı mücadele anlamında “Barış”tır. Böyle bir barışın, temelinde işçi sınıfının, her tür ulusalcı çıkarı bir yana iten enternasyonalist birliği olmadan başarı şansı olamaz. Çünkü işçi sınıfı dışındaki bütün sınıflar, ulusal, bölgesel, dinsel, ırksal,… ayrımcılıkla maluldür. Bu yüzden de bölge halkları arasında kardeşlik, bölge ülkelerinin işçi sınıfının birlik ve sermayeye, emperyalizme karşı ortak mücadelesi temelinde anlamlanabilir.
Türkiye’nin şu an içinde geçmekte olduğumuz barış süreci için de bu böyledir.
Eğer Kürt işçilerle Türk işçiler aralarındaki sınıf kardeşliğinin bilincine vararak egemen sınıfların ülkeyi kendi çıkarı uğruna emperyalist planların parçası yapma girişimlerine karşı; Kürt ve Türk halkının eşit haklar etrafında birliğinin temelinde demokratik bir Türkiye mücadelesinde tüm ilerici, demokrat güçlerle birlikte bir mücadele geliştiremez, bu mücadelenin temeline de kendi enternasyonalist birliklerini koyamazlarsa, o zaman egemenlerin ve gericiliğin ilerici demokrat güçleri köşeye sıkıştırarak zorlayacakları uzlaşmalara razı olmak durumunda kalırlar.
Bu yüzden 2013 1 Mayıs’ındaki “Barış” şiarı, enternasyonalist bir yaklaşımla, Türk ve Kürt işçilerin birliği, dayanışması ve ortak mücadelesinin bir eseri olarak anlamlanır. Türk işçilerle Kürt işçilerin birliğini, onların ortak mücadelesini ve dayanışmasını, dolayısıyla iki halktan işçilerin kardeşliğini esas almayan bir 2013 1 Mayıs’ı bırakılım barış sürecinde işçi sınıfının (onun örgütlerinin) etkin olmasını, sermaye karşısında basit ekonomik talepleri, işyerlerindeki işçiler(Kürt, Türk, Alevi, Sünni, göçmen, yerli, şuralı,buralı işçiler) arasındaki birliği sağlamayı bile başaramaz.
2013 1 Mayıs’ına giderken işçiler arasındaki tartışmalar; bu konuda karamsar olmaya izin vermeyecek ipuçları vermektedir. Hem sendikalar içindeki sınıftan yana sendikacıların hem de ileri işçi kesimlerinin barış sorununu, Kürt ve Türk işçilerin, yanı sıra halkların kardeşliği mücadelesi olarak almaya yönelik girişimleri giderek güçlenmektedir.
Bu yüzden 2013 1 Mayıs’ı yakın gelecek bakımından son derece önemli bir 1 Mayıs kutlaması olacak görünmektedir.