11 HAZİRAN AYAKLANMASININ RUHUNU İŞÇİ SINIFINA TAŞIMAK
Hava-İş Sendikası´nın THY işyerlerindeki grevine katümayan çok sayıda kabin görevlisi, Haziran başkaldırısı sırasında akşamları Taksim´e veya başka toplanma yerlerine giderek eylemlere katüdı. 23 Ekim 2013 günü Türkiye Barolar Birliği´nin Ankara´da düzenlediği toplantıda iki grevci THY işçisi de, bu eylemlere katılan bazı arkadaşlarının bu nedenle işten çıkarıldığından söz etti.
Hava-İş Sendikası’nın THY işyerlerindeki grevine katümayan çok sayıda kabin görevlisi, Haziran başkaldırısı sırasında akşamları Taksim’e veya başka toplanma yerlerine giderek eylemlere katüdı. 23 Ekim 2013 günü Türkiye Barolar Birliği’nin Ankara’da düzenlediği toplantıda iki grevci THY işçisi de, bu eylemlere katılan bazı arkadaşlarının bu nedenle işten çıkarıldığından söz etti. Ortada çok ilginç bir durum var. Greve katılmanın grevci işçi açısmdan en önemli olumsuzluğu, belirli bir süre gelirden yoksun kalmaktır. Bunun karşılığında gelirin artırılması, çalışma koşullarının iyileştirilmesi umudu vardır. Haziran başkaldırısına katılmanın ise bedeli büyüktü. Eylemlerde şehitler verildi. Çok sayıda insan yaralandı ve hatta sakatlandı.
Onbinlerce insan biber gazı ve basınçlı sudan etkilendi. Bunlara karşın, milyonlarca insan sokaklara döküldü. Haziran Ayaklanması’nın kitlesinin çoğunluğunu, emperyalizmin baskısı ve sömürüsü altında ve AKP’nin yönetiminde bir Türkiye’de geleceklerini göremeyen gençler oluşturdu. Ancak çok sayıda işçi ve memur da bu eylemlere katıldı. Gündüz işte gece direnişte Sendikalaşmadan çekinen, greve çıkamayan, işyerindeki eyleme katılmayan işçi, ölüm, sakatlanma veya yaralanma tehlikesini, gözaltı dayağını veya tutuklanmayı göze alarak eyleme çıktı. Milyonlarca insan, "gündüz işte, gece direnişte" idi. Halk içinde yaygın bir örgütlenme gerçekleştirebilmiş bir siyasal örgütün yokluğu, bu başkaldırı ruhunun daha ötelere taşınmasını engelledi. Ancak tekrar tekrar sorulması gereken soru şu: İşten atılmaktan veya greve çıkmaktan çekinen bir işçi veya memur, ölümü, sakat kalmayı, yaralanmayı, gözaltına alınmayı, dayak yemeyi, tutuklanmayı nasıl göze alabiliyor? Galiba birinci neden, Haziran başkaldırısının siyasal içeriğidir.
Haziran ayaklanması, sınıf mücadelesinin bir biçimiydi; ancak özü itibariyle siyasaldı. İktisadi zorluklar da yaşayan işçiler, memurlar, emekliler, işsizler, esnaf-sanatkar, siyasal talepler etrafında birleşti. O zaman, Haziran başkaldırısı ruhunun işçi sınıfına taşınmasının birinci önkoşulu, sendikacılık hareketinin siyasallaşmasıdır. Peki, bu siyasallaşma hangi doğrultuda olacaktır? Yanıt yine Haziran başkaldırısmdadır. Türk bayrağı ve Atatürk resminin önemi Haziran başkaldırısının sembolleri Türk bayrağı ve Atatürk resmiydi. Haziran Ayaklanması’nda AKP’ye karşı açık tavır alındı. Peki, sendikalarımızın kaçı AKP’nin politikalarına ve uygulamalarına karşı açıkça tavır alma cesaretim gösteriyor? Kaç sendikacı, ABD ve AB emperyalizmine karşı Atatürk’ün önderliğinde kurulan Devrimci Cumhuriyet’in temel kazanmalarını savunmak için etkili bir mücadele veriyor? Bu soruların yanıtı çoğunlukla olumsuz.
Hatta bazı uyanıklar, özel görüşmelerde esip gürlerken, iş eyleme geldiğinde büyük bir kıvraklıkla yan çiziyor. Yatağan’da Türk bayrakları ve Atatürk resimleriyle dağa çıkan termik santral ve maden işçileri mücadelelerine büyük bir güç katıyor; ancak bu işçilerin bağlı bulundukları sendikalar ve onların üst örgütü olan Türkİş’ten çok sınırlı bir destek geliyor.
Bu milli ve sınıfsal mücadeleye destek gelmeyince de, bu sendikalar güç ve itibar kaybediyor. İnsanlar, özellikle bazı sendikacıların yaşamlarını gördükçe veya yolsuzluk iddialarını duydukça, sendikalara duydukları güveni iyice yitiriyor. Haziran başkaldırısının ruhu, doğru siyasal önderlik altında işçi sınıfına taşmabilirse, vatan ve Cumhuriyet hareketi ile işçi sınıfı hareketinin bütünlüğü sağlanabilecektir. Türkiye’nin kurtuluşu bu bütünlükten geçmektedir.