12 EYLÜL SADECE DARBE DEĞİL, SİLAHLI SOYGUNDUR
32 yıllık darbenin davası başlıyor. Çok iyi!
32 yıllık darbenin davası başlıyor.
Çok iyi!
Hâlâ o darbenin anayasasıyla "idare" edilen bir memlekette, hiç yoktan iyi.
Darbe lanetleniyor…
Baş darbeciler yargılanıyor…
Yönetime el koymaları, işkenceleri, idamları konuşuluyor.
Hepsi, nihayet, iyi.
Fakat bu darbe ne içindi?
Darbe sadece Kenan Evren adındaki generali devlet başkanı, kalan sağlardan Tahsin Şahinkaya’yı konsey üyesi yapmak için miydi?
Darbe ne içindi; anayasası ne içindi?
Sadece "anarşiyi önlemek, kanı durdurmak, herkesi durdurmak, işkence yapmak, ABD’yi memnun etmek için" miydi?
Bu darbe sahi, bir de ne içindi?
IMF konuşmadan, 12 Eylül nasıl konuşulur?
24 Ocak kararları konuşulmadan, 12 Eylül nasıl konuşulur?
Bir muhafazakâr yahut bir liberal olarak "12 Eylül sonrası muhafazakâr-liberal-demokrat Özal"ı çok sevebilirsiniz de; Madeni Eşya Sanayicileri Sendikasından (MESS) Turgut Bey’in "darbe hükümeti"ndeki hayati "Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı" rolü es geçilip 12 Eylül nasıl konuşulur?
Darbe olduğunda, "Şimdi gülme sırası bizde" diyen Türkiye işveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Başkanı’nın ifade ettiği büyük sermaye sevinci konuşulmadan, 12 Eylül nasıl konuşulur?
Çalışanların haklarını gasp eden bir sınıf savaşı aracı olarak darbe konuşulmadan 12 Eylül nasıl konuşulur?
O MESS’in, darbenin kapattığı sendikalara üye işçileri, kankası Türk Metal’e zoraki üye yaptırttığı konuşulmadan 12 Eylül nasıl konuşulur?
Bir milletin bir darbeye yüzde 90’dan fazla oy veren utancı konuşulmadan 12 Eylül nasıl konuşulur?
AKP, CHP, MHP kadrolarının ve seçmenlerinin, 45 yaş üstündekilerin darbeyi ortalama yüzde 90 desteklediği unutularak 12 Eylül nasıl konuşulur?
Medyanın el etek öpmesi, "mess gibi, tisk gibi" kokması konuşulmadan 12 Eylül nasıl konuşulur?
12 Eylül’ün…
Bir sınıfın başka sınıflar üstündeki hâkimiyetini tesis, tescil, tahkim etmek olan esas derdi konuşulmadan darbe nasıl konuşulur?
Elbet konuşulur ama epey 12 yüzlü olur!
12 Eylül darbesi…
Türkiye’de bir düzeni ihlal ve ilga etmemiş…
Tam tersine, 12 Eylül öncesi cinayet ve katliamlarından başlayarak…
24 Ocak kararlarını işkence ve sopayla garantiye, sağlama almak için IMF ve ClA’dan ilham alarak…
MESS, TİSK vesaire ile işbirliği yaparak…
Hakların, özgürlüklerin ellerini kelepçeleyerek…
O düzeni sağlama almış, yeni baştan yaratmıştır!
Bugün darbe lanetleniyor olabilir…
Ama o günden sonra bütün iktidarların elinde tepe tepe kullanılan o "haksız" düzendir!
12 Eylül sadece askeri darbe değil…
Milyonlarca insanın çoluk çocuk hakkını, rızkını, alın terini, güvencesini, umudunu, (farkında olmasa dahi) geleceğini gasp eden ve bunu başkalarına aktaran…
Büyük bir silahlı soygundur!
Ve bu "hükmen galip" sınıf savaşının soygun ile gasp çetesi sadece iki ihtiyar paşadan ibaret değildir!
Bu soygunun köleleştirici maddi, hukuki mirasını bal kaymak yiyen, yemeyip yanında yatan iş dünyası yahut siyasiler; 12 Eylül’ün ancak geriatrik tabelasını taşlarlar!
Not: Bu konuda iyi bir "hafıza kitabı" Metis Yayınları’ndan çıktı: Ebru Deniz Ozan’ın "Gülme Sırası Bizde… 12 Eylül’e giderken sermaye sınıfı ve devlet"