4/C KARARI DAHA FAZLA UZAMASIN
TEKEL işçilerini güvencesiz çalışmaya mahkûm eden 657 sayılı kanunun 4/C maddesinin iptal davası, Anayasa Mahkemesi’nde hâlâ bekliyor.
Geçen hafta Tek Gıda-İş Sendikası yöneticileri, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ile bir görüşme yaptı. Başkan Haşim Kılıç, Anayasa Mahkemesi üye sayısının 17’ye çıkması sonucu yeni üyelerin yemini ve yasal düzenlemelerin tamamlanması amacıyla hiçbir dosyayı görüşmeme kararı aldıklarını ifade etmiş. Bu süreç yıl sonunu bulabilir.
Oysa TEKEL işçilerine ödenen 8 aylık iş kaybı tazminatı eylül ayı itibarıyla son buldu. 10 bin 200 TEKEL işçisinden 9 bin 100’ünün de sendikanın genelgesi doğrultusunda bir hak kaybına uğramamak için 4/C’ye geçmek amacıyla başvuru yaptığı belirtildi. Ancak AKP hükümeti bu başvuranların tayini ile ilgili herhangi bir atama yapmamış durumda. Hükümetin de Anayasa Mahkemesi kararını beklediği belirtiliyor. 4/C’ye geçenlere iş verilmemesi ve Anayasa Mahkemesi kararının da gecikmesi nedeniyle TEKEL işçileri ekim ayından itibaren açlık ve sefaletle karşı karşıya bulunuyor.
4/C olayı, sadece TEKEL işçilerini değil Bakanlar Kurulu’nun 4 Şubat 2010 tarihli kararında yer aldığı gibi 36 bin kişiyi de ilgilendiriyor. Özelleştirmelerin devamı halinde başta şeker olmak üzere enerji, PTT, karayolları gibi işkollarında çalışan toplam 125 bin kişi 4/C’li olacak. Bu yüzden Anayasa Mahkemesi’nin kısa sürede karar vermesinin önemi ve anlamı büyük.
Öte yandan anayasa hukukçuları, yüksek mahkemenin süreye bağlı ivedi bir konuda geciktirmeksizin karar verebileceğini, yasal düzenlemeye de gerek kalmadan yeni duruma da uygun olarak 12 kişiyle toplanıp davaya bakabileceği görüşünü savunuyor.
78 gün karda-kışta polis copuna, gaz bombasına karşı onurlu bir direniş gösteren TEKEL işçilerinin bu mücadelesi boşa gitmemeli, başta Tek Gıda-İş olmak üzere diğer tüm emek örgütleri Anayasa Mahkemesi kararının daha da uzamaması için daha fazla çaba göstermelidir. En azından 4/C’nin anayasal konumu ile ilgili bilimsel toplantılar düzenleyip çeşitli etkinlikler yapılarak konu gündemde tutulabilir.
Unutulmamalıdır ki, sınıfsal mücadele ile hukuk arasında yakın bir ilişki vardır. Nitekim Anayasa Mahkemesi, 15-16 Haziran 1970’teki büyük işçi eylemi sonucunda sendikal örgütlenmeyi kısıtlayan yasayı iptal etmiş, ancak 2006’da 5510 sayılı Sosyal Güvenlik Yasası’na karşı gerekli mücadeleyi vermeyen emek hareketi karşısında ise sağlığın özelleştirilmesine “yeşil ışık” yakmıştır. Sendikacılara bir kez daha hatırlatılır…
ATİLLA ÖZSEVER – CUMHURİYET