4/C REZALETİ
MUSTAFA ÇAKIR’IN dünkü haberi, var olan bir rezaletin üstüne yenisinin eklenmekte olduğunu duyurmaktaydı:
MUSTAFA ÇAKIR’IN dünkü haberi, var olan bir rezaletin üstüne yenisinin eklenmekte olduğunu duyurmaktaydı: Kapatılan ya da birleştirilen belediyelerdeki 16 bin işçinin 4/C’li yapılmak istenmesinin ardından şimdi de başka belediyelerde çalışmakta olan 170 bin belediye işçisinin daha aynı statüye geçirilmesi düşünülmekteymiş.
Bunun anlamı, yerel yönetimler için geniş bir taşeronlaştırma dalgasının gelmekte olmasıdır.
Yani, kamu hizmeti olarak belediyelerce görülen bir yığın iş şirketleştirilecek ve kadrolu ya da sözleşmeli olarak çalışmakta olan on binlerce insan başka kamu kurumlarında kısa bir süre çalıştırıldıktan sonra büsbütün işsiz bırakılıp kapı önüne konacak demektir. Belediyelerde personel fazlası varmış, sayıyı azaltmak için bundan başka çare yokmuş.
Hemen bir yığın soru geliyor insanın aklına. Birincisi, belediyelerdeki kadrolar şişkinse, bunun suçlusu yerel seçimlerde partiye oy verdikleri için politikacılarca işe alınan ya da aldırılan ve “nihayet düzenli iş bulduk” diye sevinmiş olan insanlar mıdır, yoksa olur olmaz vesilelerle gereksiz kadro şişkinliğine yol açmış olan yöneticiler mi? Vatandaşa önce iyilik edip sonra onu hayal kırıklığına uğratmak büyük günah değil mi?
İkincisi de şu: Kamu hizmetini şirket hizmetine dönüştürmek, çalışanlara statü değiştirterek kişileri sendikasız, güvencesiz bırakıp edindikleri sosyal haklardan yoksun etmenin ötesinde, genel olarak da çalışma yaşamında bambaşka bir felsefenin egemen olmasına yol açmak demektir. Kendini kamu hizmetine adayan ve onun onurunu taşıyıp belli bir ahlak terbiyesiyle iş gören insanlarımızın azalışı bütün toplumun zararına olmuyor mu?
Bütün bunlardan çok daha önemli olan bir nokta var: Özelleştirme furyasında ilk akla gelen çare taşeronlaştırma oluyor ve işsiz kalanlara 4/C.
Gereği bir süre için de olsa ücret ödemenin ceremesi yine devlete yıkılıyor. Böyle şey olur mu? Hani özelleştirmenin en önemli amacı, 4046 sayılı yasadaki deyimle “kamu giderlerinin azaltılması” olacaktı? Hani özelleştirme daha fazla yatırım, daha fazla istihdam getirecekti?
Oysa, özelleştirmenin en büyük fiyaskosu, hatta kısa zamanda ortaya çıkan en yüz kızartıcı yalanı bu oldu.
Vaktiyle özelleştirme rüzgârlarına karşı çıkanları ulusal ekonominin azılı hainleri sayanlar ve haklarında Yüce Divanların, hatta neredeyse idam sehpalarının kurulmasını savunanlar çıkmıştı. O politikalarla kamu işletmelerinin kapatılmasına sebep olanların ve yeni istihdam yaratma olanaklarını devletin elinden kapanların cezalandırılması henüz belli olmayan bir tarihe kadar askıda kalmışa benziyor.
AÇI
MÜMTAZ SOYSAL – CUMHURİYET