SAĞDIÇ EMEĞİ
ODTÜ öğrencilerine reva görülen zulüme bakın. Emekçilerin bir torbaya konulup duvardan duvara çarpılmalarını düşünün.
Siz ortalığın ‘Gayretli Modern’lerle dolu olmasına; Aşk’ın ve hayatın türlü hallerine dair döktürüp saçtırmalarına bakmayın. Bunların yaşı kırk dolaylarında olanlarının çoğu evlenirken sağdıç tutmuştur.
Efendim, iletişimin ortalığı kasıp kavurmadığı zamanlar, özellikle taşrada, evlenmek sıkıntılı bir işti. Kadın ve erkeklerin birçoğu ‘o gece’ ne yapılacağına dair pek bir şey bilmezdi. Üstelik bilenlerin bilgilenme kaynakları ve şekli de hayli sorunluydu.
İşte bu sorunu çözmek için sağdıçlık diye bir kurum iş görmekteydi.
Daha önce bu köprüden geçmiş, yani evli bir adam sağdıç tayin edilir, damat adayı sağdıca, gelin adayı da sağdıcın karısına emanet edilirdi.
Damat adayının hayata dair bu ilk önemli bilgilenmesi, sağdıcın nasıl bir deneyimle donatılı olduğuna göre, türlü çeşitli haller alırdı.
Sadece erkek odaklı, kadını ezmeye, yok saymaya ve aşağılamaya dönük binbir bilgi ve hurafe, damat adayına boca edilirdi.
Mutsuz, tatsız, tuzsuz, sevgisiz bir neslin devreden mirası birçok kuşağı böyle böyle felç etti.
Ziya Paşa’nın “Hayr umulur mu böyle bir gecenin seherinden?” dediği gibi, o gecenin seherine talan olmuş bir beden, hoyrat bir bencillik ya da ağır bir fiyasko mührünü vurur, epeyce de çıkmazdı.
Kadın bedeninin metalaştırılması, istismar edilmesi, biraz da böyle bir kültürel mirasın sağladığı elverişlilik sayesindedir.
Sağdıçlık talihsiz bir iştir. Damat adayının gözünde, sadece birkaç gün sürecek bir önem ve minnete sahiptir. Ne zaman ilk deneyim yaşanır, ondan sonra sağdıca ihtiyaç kalmaz. Bundan dolayı, ömrü sadece birkaç gün süren mühim işler Anadolu’da ‘sağdıç emeği’ olarak adlandırılır.
Yetmez ama belki!
AK Parti referandum sürecine girerken toplumun önemli bir kesiminde kafa karışıklığı yaşandı. Özellikle ‘12 Eylül’ ve ‘toplumsal özgürlükler’ üzerinden yürütülen propaganda birçok yürekte kıpırtı yarattı.
Hayata sol bir perspektifle bakan bazı örgütler ve aydınlar bu referandumu desteklemeye başladılar. “Yetmez ama evet” sloganı etrafında önemli de bir destek bloku oluşturdular.
AK Parti samimiyet sıkıntısını aşmak için bu slogana can simidi gibi sarıldı.
Düşünün ki anayasa değişikliklerinin tüm kotaranı ve belirleyeni kendisi olmasına rağmen, bu sloganı kendi sloganları haline getirdiler.
Destek veren solcuların ve aydınların uyanması gereken nokta tam da burasıydı. “Ne diyon baba sen? Yetmez diyorsan yetirecek hale getirsene!” diyemediler.
Atı alan çoktan Gebze’ye ulaşmıştı.
Kendisini sol olarak tanımlayan birilerinin bu operasyona destek vermesi birçok kararsız insanı, daha aydınlık bir ülke umuduyla etkiledi.
AK Parti’ye rağmen evet!
Bir slogan değişikliği bile akıl edemediler. Egemenlerle kendi aralarına bir sınır çekmek ihtiyacı hissetmediler. Slogan, mesela “AK Parti’ye rağmen evet!” olsaydı “Yetmez ama…” oksimoronluğundan bir nebze kurtulunabilirdi.
Daha büyük fotoğrafta objektif olarak gördükleri sevimsiz işlevi değiştirmezdi belki ama yine de tarihe önemli bir niyet ve çaba şerhetmiş olurlardı…
Bugün içine düştükleri zelil hal bu ağırlıkta olur muydu bilinmez ama Başbakan’dan adları bile doğru dürüst söylenmeden edilen o afferimi almayacakları kesindi.
“Yetmez ama…” diye destek veren kardeşler!
Dün ODTÜ öğrencilerine reva görülen zulüme bakın. Torba yasayla emekçilerin bir torbaya konulup duvardan duvara çarpılmalarını düşünün. Seçim barajı konusundaki kayıtsız, faydacı yaklaşımı hatırlayın. Cezaevlerindeki solculara yapılanları işitin.
Hiç referandumda size vaat edilen o cenneti çağrıştırıyor mu?
Ne acıdır ki egemenlerin gerdeğine sağdıçlık ettiniz.
Damadın size olan minneti üç gün bile sürmedi.
Bir yanda talan edilmiş bir hak ve özgürlük bedeni bir yanda sizin sağdıç emeğiniz.
Bu geceye peşkir tutmuş olmanın ağırlığı yanında yumurtanın özgül ağırlığı ne kadar olabilir ki?
Kardeşler, hayat şimdi size, her zaman sunamayacağı bir onurlu vazgeçme fırsatı sunuyor.
Yoksulların 6 ayına sebep oldunuz, seçime de 6 ay var.
Ortada 12 Eylül generallerinden sorulacak bir hesap zırvalığı da kalmadığına göre ne yapacaksınız?
Solcular, işçiler, yoksullar, Kürtler bir araya gelerek önümüzdeki seçimlerde bu zulüm çarkına çomak sokmaya çalışıyorlar.
Onlardan bir aferin almak istemez misiniz?
Hem onlar asla isminizi karıştırmazlar!
Kaynak: Radikal Gazetesi