ESNEK ÇALIŞMAYI NEDEN TARTIŞMIYORUZ?
Çalışabilir kadın nüfusunun sadece yüzde 22.7 olduğu bir ülkeden bahsediyoruz. Çalışan her 100 kadının 58’inin sosyal güvencesinin olmadığı, yetişkin her 10 kadından 2’sinin hâlâ okuma yazmasının bulunmadığı bir ülkeden.
Çalışabilir kadın nüfusunun sadece yüzde 22.7 olduğu bir ülkeden bahsediyoruz. Çalışan her 100 kadının 58’inin sosyal güvencesinin olmadığı, yetişkin her 10 kadından 2’sinin hâlâ okuma yazmasının bulunmadığı bir ülkeden. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği endeksinde 134 ülke arasında sondan 9. olan ve bunu 10 yıldan beri ısrarlı bir şekilde koruyan bir ülkeden… Bunlara bir de küresel bir veriyi ekleyelim isterseniz: Kadın istihdamındaki her 5 puanlık artış, yoksulluğu yüzde 15 azaltıyor…
Hepsini alt alta dizdiğimizde, kadın istihdamını arttırma yolunda atılan her öneriyi tartışabiliyor olmamız gerekmiyor mu? Buna esnek çalışma modeli niye dahil olmasın ki?
Aslında uzun süreden beri uykuya yatırılmış olan esnek çalışma konusu 2 hafta önce TÜSİAD’ın ‘Çalışma Hayatında Kadın’ temalı konferansında yeniden gündeme geldi. Hatta konferansın düzenlendiği Çırağan Sarayı’nın önünde toplanan Sosyalist Feminist Kolektifi (SFK) üyesi bir grup kadın, ellerinde “Esnek çalışmaya hayır” yazılı pankartlarla sessiz protesto gösterisi yaptı. Aslında TÜSİAD’ın da SFK’nin de ortak buluştuğu nokta, kadın istihdamının arttırılması…
Peki neden kimileri esnek istihdama karşı çıkarken kimileri bunun işsizliğin azaltılmasında ve özellikle de kadınlar açısından önemli bir kazanım olacağını savunuyor?
Esnek çalışma saatleri ve yarı zamanlı çalışma sisteminin yaygınlaşması halinde kadınların işgücüne katılımının arttığı bilinen bir gerçek. 1967’de Almanya’nın başlattığı esnek çalışma saatleri sisteminin 1970’li yıllarda Belçika, İrlanda, Avustralya, İngiltere, İtalya, Fransa ve ABD’de yaygın halde uygulanmaya başlandığı görülüyor. Sistemin çalışan açısından en önemli avantajı, özel hayatındaki düzeni aksatmadan iş hayatına adapte olabilmesi. Esnek çalışma saatleri sistemiyle özellikle yoğun üretim dönemlerinde fazla mesai maliyetlerinden tasarruf edilebildiğinden, işveren açısından da uygulanabilir kabul ediliyor. Sistem özellikle kadın istihdamı oranının düşük olduğu ülkelerde, kadınları evden çıkarıp işgücüne katabilmek için önemli bir model olarak gözleniyor. Hollanda, 1980’li yıllarda yüzde 35 ile OECD ülkeleri içinde kadın istihdamından en düşük payı alırken esnek çalışma sisteminin getirilmesi ve yeni vergi reformuyla 2000’li yıllarda bu oranı yüzde 70’lere çıkarmayı başarmış.
En önemli sorun, esnek çalışmada sosyal güvencenin korunacağı garantisinin verilmesi. O halde esnek çalışma modelini baştan reddetmeden ‘güvenceli esnek’ tartışması neden başlatılmıyor? Neden bununla ilgili yasal düzenlemeler üzerinde öneriler geliştirilmiyor?
Okan Üniversitesi Finansal Riskleri Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin (OKFRAM) yaptığı bir çalışmaya göre 2011’de esnek çalışma saatleri ile kadın işgücü oranının 5 yıl içinde yüzde 40 düzeyine çıkması mümkün. OKFRAM Müdürü Doç. Dr. Dilek Teker işsizlik oranlarının belirgin bir şekilde düşmesi için radikal çözümler gerektiğini belirterek, “Bunların birçoğu mevcut çalışma sisteminin devam yükünün düzenlenmesiyle ilgili. Bu da sosyal güvenlik ve vergi sisteminin tümünü kapsayan bir konu. Burada değinilmesi gereken kritik nokta ise kadın istihdamı…” diyor.
Öte yandan Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO), “Küresel İstihdam Eğilimleri 2011” raporuna baktığımızda, işsizliğin giderek kronikleştiğini görüyoruz. Rapora göre dünya genelinde birçok ülkedeki hızlı ekonomik toparlanmaya karşın küresel işsizlik oranları, 2010 yılında önceki yıla göre değişmedi. Resmi küresel işsizlik oranı, 2009 yılına göre neredeyse hiç değişmeden, 2010 yılında 205 milyonda kalmayı sürdürdü. ILO’nun tahminlerine göre 2011 yılında da küresel işsizlik oranı, geçen yıla göre yüzde 1’den daha az azalarak, 203.3 milyon kişi olacak. Raporda, küresel büyümenin, özel tüketimin, yatırımın, uluslararası ticaretin 2010 yılında toparlanma yaşadığı hatta kriz öncesi seviyeyi geçtiği, buna karşılık istihdam piyasasında benzer bir toparlanmanın olmadığına dikkat çekildi.
Belli ki işsizlik daha uzun süre sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın en temel sorunlarından biri olmayı sürdürecek. Olağanüstü durumlar ise hepimizin bildiği gibi olağandışı çözümler gerektiriyor. Uzlaştırıcı politikaların devre girmesi işte bu noktalarda önem kazanıyor. Emeğin sömürülmesine izin vermeden bunu tartışmaya açmakta ne sakınca olabilir ki?