GELİR DAĞILIMININ TOPLUMSAL VE EKONOMİK ETKİLERİ
TÜİK’in (Türkiye İstatistik Kurumu) Türkiye’de gelir dağılımına ilişkin ortaya yayımladığı veriler, ülkemizde gelir dağılımındaki dengesizliğin en azından sürdüğü ve Türkiye’nin gelir dağılımı adaletsizliğinde başı çeken ülkeler arasında yer aldığı gerçeğini bir kez daha gösterdi.
Kaynak:cumhuriyet Gazetesi
TÜİK’in (Türkiye İstatistik Kurumu) Türkiye’de gelir dağılımına ilişkin ortaya yayımladığı veriler, ülkemizde gelir dağılımındaki dengesizliğin en azından sürdüğü ve Türkiye’nin gelir dağılımı adaletsizliğinde başı çeken ülkeler arasında yer aldığı gerçeğini bir kez daha gösterdi.
Gelir dağılımı bozukluğunu, dengesizliğini yalnız insancıl bir sorun olarak ele alamayız. Gelir dağılımı bozukluğu, olumsuz toplumsal ve ekonomik etkileri olan ve kesinlikle düzeltilmesi, giderilmesi gereken bir sorun, toplumsal ve ekonomik bir hastalıktır.
Bir ülkede gelir dağılımı niçin bozuktur, niçin bozulma sürecindedir? Önlem almak için, öncelikle bu sorunun yanıtının verilmesi gerekir.
Saptayabildiğimiz kadarı ile:
I. Yaratılan katma değerin kâr, faiz ve ücret olarak dağılımında, kârın payı artarken ücretin payı azalmakta, reel ücretler düşmektedir. II. Üretim araçları giderek belli ellerde toplanmaktadır. III. İç ticaret hadleri, nispi fiyatlar değişmektedir. IV. Vergi gelirlerinin büyük bölümü mal ve hizmetlerden alınan dolaylı vergilerle ücretten kesilen gelir vergisinden oluşmakta, kâr ve sermaye kazançları sembolik şekilde vergilendirilmektedir. V. Kamu harcamaları içinde gelir transferi niteliğinde olan faiz ödemeleri yüksek yer tutmaktadır.
***
Gelir dağılımındaki bozukluğun ekonomik etkileri, kaynak savurganlığı ve istikrarsızlıktır. Tüketimi, talebi belirleyen başlıca etken, kişilerin geliridir. Kimi ekonomiste göre dönem geliri, kimine göre sürekli gelir, kimine göre geçmiş dönem geliri, kimine göre gelir beklentisi bu konuda belirleyici olsa da sonuçta talep fonksiyonu yazılırken başlıca değişken, gelir olarak belirlenir.
Gelir az sayıda toplanmaya başladığında; üretim, yüksek gelirli grubun lüks ürün, havai taleplerini karşılamaya yönelir. Ülkede temel mal ve hizmetler yeterince üretilemezken, kaynaklar lüks mal üretimine yönelir. Marka yarışması sonucu, kaynaklar özel açıdan kârlı görülse de ekonomik açıdan verimsiz kullanılmaya başlanır; gösteriş tüketimi artar, ekonomik açıdan kaynak israfı hızlanır.
***
Gelir dağılımında dengesizlik arttıkça, gelir belli ellerde toplandıkça, talepte snop etkisi görülmeye başlanır. Fiyatlar arttıkça o mal ve hizmetlere karşı talep de artar. Normal talep eğrisi yerini, fiyat yükseldikçe giderek artan bir talep eğrisine bırakır. Yüksek gelirli grubun lüks ithal mallarına karşı, marjinal tüketim eğilimi de yüksektir. Lüks ithal ürünler artar. Bu eğilim, dış ticaret dengesinde bir gedik daha açtığı gibi, ülkede AVM yatırımlarını hızlandırır. AVM’lerin önemli bölümünü yabancı marka lüks mal satan reyonlardan oluşmaya başlar. Ayrıca yüksek gelirli grubun gelirini emebilmek için yeni ürünlere gereksinim vardır. Yeni lüks ürün ya da marka üretemediğinizde, talepte daralma dolayısıyla ekonomide en azından dalgalanma yaşanır.
Gelir dağılımı dengesizliği, adaletsizliği, yolsuzlukları da tahrik edebilir. Ekonomide talebi “komşuya yetişmek”, “komşudan geri kalmamak” güdüsü de etkiler. Komşudan geri kalmamak, komşuya yetişmek belki gösteriş tüketimi arzusu, yolsuzluk ve rüşveti de özendirir.
Gelir dağılımının dengeli olması demokratik düzenin oluşması için de gerekli ekonomik koşuldur. Demokrasi, özgüveni yeterli, güvenli geliri olan, üretken, kendi ayakları üzerinde durabilen, ekonomik baskılara göğüs gerebilen bireylerin düzenidir. Kendisini başkalarına muhtaç hisseden birey, siyasal iradesini de bağımsız olarak kullanamaz. Dikkat edin, nispeten demokratik sayılabilecek ülkelerde gelir dağılımı daha dengelidir. Gelir dağılımı ile demokrasinin kalitesi arasında doğrusal bağlantı vardır. Gelir dağılımı bozukluğu, bizde görüldüğü gibi, kusurlu, eksik, melez, şibih, sahte olarak nitelendirilebilecek bir düzene yol açar. İktidarlar, varsıl kesimin gözünü korkutarak, düşük gelirli gruplarda da muhtaç olma duygusu uyandırarak siyasal iradeyi yönlendirirler.