8 MART 2011’DE KADIN TABLOSU
8 Mart´ta, ekranlarda ve gazetelerde kadına yönelik şiddet rakamlarıyla verildi. Ama bu durumu yaratan sürece hiç değinilmedi.
8 Mart’ta, ekranlarda ve gazetelerde kadına yönelik şiddet rakamlarıyla verildi. Ama bu durumu yaratan sürece hiç değinilmedi. Oysa kadına yönelik her türlü saldırı Cumhuriyet’in zayıflaülmasıyla artış gösteriyor. Kadm sadece fiziksel şiddete maruz kalmıyor. Toplumsal hayatin her alanında ikinci sınıfa itilmişliği yaşıyor.
EĞİTİM düzeyi yükseldikçe fiziksel şiddete uğrama oranı düşüyor ama toplumsal düzeyde hep erkeğin gerisinde. İşte rakamlarla Türkiye ve dünyada kadm: Türk toplumunun yüzde 25’ini 15-49 yaş grubu kadınlar oluşturuyor. 6 ve daha yukarı yaştaki 100 kadmdan 25’i okuryazar değil. 100 kadından 14’ü ilkokulu bitirememiş. 100 kadından 58’i ilkokul mezunu… Kadm nüfusun sadece yüzde 12’lik bir kesimi ortaokul ve daha üstü eğitim almış. Her yü 600 bin ila 800 bin arasında kız çocuğu zorunlu eğitim yaşma gelmelerine karşın okula gidemiyor. Çalışma hayatında da tablo daha iç açıcı değil.
Ülkemizde kadının işgücüne katılım oranı 1998’de yüzde 35 civarındayken günümüzde bu oran yüzde 27’ye düşmüş. Kadınların sivil toplum örgütlerine katılımı yüzde 24, partilere katılımı yüzde 13, sendikalara katılımı yüzde 6, siyasi uğraşıya ve parlamentoya katüımüse yüzde 4. Ucuz ve güvencesiz emekçi Özellikle çalışma hayatında emek sömürüsü kadınlar üzerinde daha yoğun. İşi olan her 100 kadmdan ancak 42’sinin sosyal güvencesi var ve 58’i kayıt dışı. Sigortalı kadınların ücretleri erkeklerin ortalama ücretlerinden geride. SGK verilerine göre, prime esas ortalama günlük ücret erkek işçilerde 43 liraya yaklaşırken kadınlarda 40 lira.
Bu sömürünün önlenmesinin en önemli araçlarından biri olan sendikal örgütlenmede ise tablo daha da vahim. İşçi konfederasyonları içinde toplam 28 işkolunda örgütlü bulunan 94 sendikanın genel başkanlarının 87’si erkekken sadece 7 sendikanın genel başkanı kadm. Bu sendikaların 493 kişilik merkez yürütme kurullarında 35 kadın var. Türkiye’de işkolu düzeyinde yetkili sendikalar, girdikleri işyerlerinde yüzde 50’den 1 fazla çoğunluğu tutturmak zorunda. Bu durum, kadm işçüer için özel bir program geliştirmelerim de engelliyor.
Bunun sonucunda örgütlü sınıf bilincinden yoksun kalan kadm işçiler, sendikaların yönetimlerine talip olmadıkları gibi yaşadıkları sorunlar karşısında da tepkisiz kalıyor. Oysa sınıf bilinci, kadının toplumsal bilincini de beraberinde geliştirecek ve siyasal olarak da örgütlü mücadelesinin önünü açacak bir etken. Siyasetteki gibi erkek egemen anlayış, sendikaların büyümesini ve doğru bir çizgiye oturmasını da engelliyor. Peki çözüm nerede? Türkiye’de 1934 yüında seçme ve seçilme hakkım kazanan kadınlar, şimdi “Fiş mi üstün, priz mi?” gibi sığ ve yakışıksız ifadelerle toplumsal hayatın dışma itilmeye çalışılıyor. “Dekolte”, taciz ve tecavüz sebebi olabilir miymiş? Kadına her türlü çıkışı kapatmaya çalışan zihniyete karşı kadirim ve dolayısıyla toplumun tek çıkışı var.
Kadınlar, 1934 yılında Cumhuriyet Devrimi’nin kendisine verdiği bu hakkı gerçek anlamda kullanmalı. Önce örgütlenip kadınları bu örgütlerin yönetimlerine seçelim. Hem sendikal alanda hem siyasal alanda. Bu gidişe “Dur” demek ancak örgütlü mücadeleyle olur.