TEKEL DİRENİŞİNE ‘İÇERİDEN’ BİR BAKIŞ
Geçtiğimiz sene uzun erimli mücadelesiyle işçi sınıfı tarihine adını altın harflerle yazdıran TEKEL işçileri bir kez daha bir kitaba konu oldu. “78 Gün TEKEL Gerçeği ve Ankara Direnişi” isimli kitabı, ‘içeriden’ bir isim, direnişin örgütçülerinden Servet Akbudak kaleme aldı.
Geçtiğimiz sene uzun erimli mücadelesiyle işçi sınıfı tarihine adını altın harflerle yazdıran TEKEL işçileri bir kez daha bir kitaba konu oldu. “78 Gün TEKEL Gerçeği ve Ankara Direnişi” isimli kitabı, ‘içeriden’ bir isim, direnişin örgütçülerinden Servet Akbudak kaleme aldı.
2009 yılının 15 Aralık günü başlayan ve aralıksız 78 gün süren TEKEL direnişi çeşitli vesilelerle tartışılmaya devam ediliyor. TEKEL işçilerinin kararlılığı, Tek Gıda-İş sendikasının örgütleyici tutumuyla birlikte kotarılan direniş, 20 yıllık TEKEL işçisi ve Tek Gıda-İş Genel Başkan Danışmanı Servet Akbudak’ın dilinden aktarılıyor.
“78 Gün TEKEL Gerçeği ve Ankara Direnişi” kitabında Akbudak, direniş boyunca yaşadıkları sıkıntıları da dile getirirken, Türk-İş Yönetim Kurulu ve Türk-İş’e bağlı sendikalar tarafından hangi nedenlerle yalnız bırakıldıklarını da açıklıyor.
“14 Aralık 2009 günü, Türkiye coğrafyasının farklı bölgelerinden 20’yi aşkın il, 40’ı aşkın ilçe ve işyerinden Tek Gıda-İş sendikası öncülüğünde Ankara’ya doğru yola çıkan binlerce TEKEL işçisi, iktidar partisi AKP’nin başkentteki genel merkez binası önünde buluştular…” sözleriyle başlıyor Akbudak kitabına. TEKEL işçileri için yıllarca yurdun değişik bölgelerinde tütün işletmelerinde çalışma dönemi bitmiştir. Kamu işletmelerinin özelleştirilmesi sürecinden 2000’li yılların başında TEKEL de hedefe konulmuş kurumlardan biridir ve 2009 yılı itibariyle özelleştirilmesinin bitirilmesi, tüm itiraz, tepki ve eylemlere karşı durdurulamamıştır. TEKEL işçilerinin yapacakları son hamle, güvenceli çalışma koşullarının korunarak başka kamu işletmelerine sevk edilmesini istemektir yalnızca. Ancak, Akbudak’ın belirttiği gibi TEKEL işçilerinin AKP Genel Merkezi önüne gelmesi Hükümeti kızdırmıştır. Bu nedenle de işçilerin AKP önünde eylem yapmasına izin verilmemiş, dahası Abdi İpekçi Parkı’na gelen işçilere polislerin müdahalesi oldukça sert olmuştur. Güvenceli çalışma isteğiyle Ankara’ya gelen işçiye yapılan müdahale işçilerin mücadelesini adeta kamçılamıştır.
‘BUNDAN SONRA NE YAPILACAK’
“Mülki amirler ve yukarıdaki hükümet amacına ulaşmış görünüyordu. Yapılan çirkin müdahalenin ardından büyük bir dağınıklık yaşanıyordu. Yeniden toparlanmak gerekiyordu, ama nasıl?” sorusunu yanıtlıyor Akbudak kitabında. Kritik dakikalarda hemen karar vermek gerekiyor çünkü eylemin böyle bitirilmesi herkes için bir moral kaybı ve TEKEL işçileri içinse tam anlamıyla bir bozgun anlamına geliyor. Akbudak, Tek Gıda-İş yöneticilerinin “Türk-İş önüne gidelim” önerisiyle direnişin ana mekanına gitme kararı aldıklarının altını çiziyor. Bundan sonrası ‘çadırkondu’luların, soba başında sohbetlerle paylaşılan sıcak çorbanın etrafında kenetlenmiş binlerce işçinin hikayesi.
DİRENİŞE HER YERDEN DESTEK YAĞDI
TEKEL direnişinin ilk gününden itibaren tanığı ve örgütçülerinden biri olan Akbudak, gün gün TEKEL direnişinde yaşanan gelişmeleri belirtiyor kitabında. Kimseyi atlamadan, yapılan tüm destek eylemlerini, dayanışma ziyaretlerini, iş bırakma eylemlerini, demokratik kitle örgütlerinin istisnasız maddi ve manevi katkılarını tek tek dile getiriyor. Hukukçusundan sağlıkçısına, emeklisinden öğrencisine kadar büyüyen dayanışmayı dile getiriyor Akbudak, gururla. “4-c’yi kabul etmiyoruz, güvenceli çalışmayı kazanana kadar mücadelemiz sürecek” diyen TEKEL işçileri, belki de tam olarak farkında olmadan 78 gün sürecek direnişe başlarlar…
KADIN İŞÇİLERİN DİRENİŞTEKİ ROLÜ
Akbudak, kadın işçilerin TEKEL mücadelesinin lokomotifi olduğunu, daha önce sokakta 78 gün direnmeyi aklından bile geçirmeyen kadınların hiç karşı çıkmadan Tuna Caddesi’ni nasıl “ev”leri haline getirdiğini anlatıyor: “Özelleştirme süreciyle birlikte TEKEL’in kadın emekçisi sendika öncülüğünde başlatılan mücadelenin en ön safında yer aldı. Özellikle en yakın tanığı olduğum Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde mevcut olan 30’u aşkın TEKEL işletmesinde çalışan kadın emekçiler; Malatya, Bitlis, Diyarbakır, Batman, Muş ve Adıyaman’da bazı erkek işçileri utandırırcasına hep en öndeydiler. Yürüyüşlerde, Ankara ve İstanbul yolculuklarında ve günlerce süren fabrika işgallerinde emzirdikleri bebeklerini evde bırakarak hep direnişteki yerlerini aldılar”.
‘DİRENİŞ ÇADIRLARINDAKİ RENKLİ YAŞAM’
Akbudak, Sakarya esnafının uyumaları için TEKEL işçilerine dükkanlarını teslim ettiğini de hatırlatıyor, bir süre sonra ise işçiler kendi çadırlarını kuracaktır. Türkiye’nin her bölgesinden gelen işçiler, geldikleri illerin adını yazdıkları yeni evlerinde direnmeye, türküler söylemeye başlamıştır: “Trabzon Çadırı’nda çalan kemençeyle tutulan horon, Diyarbakır Çadırı’nda keman resitali eşliğinde düzenlenen çiğ köfte partisine tüm çadırlardan katılım oluyordu. Manisa Çadırı’ndaki arkadaşların hazırladığı sabah kahvaltasındaki saf zeytinyağı ve mahalli ekmeğin damakta bıraktığı tadı, beş yıldızlı açık büfe kahvaltısında bulmak mümkün değildi…”
TÜRK-İŞ ELEŞTİRİSİ
Gün gün direnişi aktaran Akbudak’ın kitabı daha bir sürü anekdotla devam ediyor. Ancak kitabın dikkate değer bir yanı da, direniş boyunca TEKEL işçileri ve Tek Gıda-İş sendikasının yalnız AKP Hükümeti’ne karşı mücadele etmedikleri, aynı zamanda sendikal bürokrasiyle de yüz yüze geldiğini bildiriyor. Türk-İş yönetiminin, kendi evi önünde süregiden direnişe kayıtsız kalamadığını ancak başarı kazanabilmesi için de çabalamadığını bildiriyor Akbudak. Yalnız Türk-İş’in değil, Türk-İş’e bağlı sendikaların ezici çoğunluğunun da direnişi görmezden geldiğini, iş bırakma eylemlerine katılmadığını ifade ediyor Akbudak. Kapitalizm tarafından işçilerin her gün daha fazla sömürü koşullarına itildiği tespitini yapan Akbudak, sendikal bürokrasinin suç ortaklığına işaret ediyor. Akbudak, “ Ortaya çıkan sonuç karşısında sessizliği tercih ederek hesap sormayan emek örgütleri ve konfederasyonların, bu noktaya gelinmesinde en az kapitalizm kadar payı olduğu unutulmamalıdır” diyor. Akbudak’ın bir diğer eleştirisini de, TEKEL direnişinin “kendiliğinden” bir eylem olduğu iddiasını yöneltenlere yapıyor. Tekgıda-İş’in ilk günden son ana kadar direnişin örgütlemesinden sorumlu olduğunu kaydediyor Akbudak. (Ankara/EVRENSEL)