KRİZ, SALDIRI, PROLETERLEŞME, TEPKİ
KRİZ, SALDIRI, PROLETERLEŞME, TEPKİ
Geçen hafta Brüksel’de toplanan AB liderlerinin aldığı kararlar, Financial Times’ın “Lex” sütununda yayımlanan veriler, aynı gün Londra’da gerçekleşen görkemli protesto yürüyüşü, bu yazının başlığında vurguladığım sürecin hızlanmaya başladığını gösteriyor.
‘Eşitsiz toparlanma’
MALİ krizin öyküsünü kısaca anımsarsak; neoliberal küreselleşme döneminde, sermayenin kapasite fazlası talep yetersizliği sorununu ötelemeye, kârlılığı düşen üretim sektörü etkinliklerinden spekülatif etkinliklere, başka coğrafyalardaki birikimleri “hortumlamaya” yönelik çabaları yoğunlaştı. Böylece, kredi hacmi, spekülatif hareketler, gittikçe daha karmaşık, riskli yatırım enstrümanlarının devreye girmesi hızlandı; 45 trilyon dolarlık çıktı üretebilen dünya ekonomisi üzerinde, 800-1000 trilyon dolara ulaşan bir finansal köpük oluştu.
Önce bu köpük patladı, finansal çöküş başladı. Devletler devreye girip ellerindeki mali kaynakları ve kaynak yaratma olanaklarını mali sistemi kurtarmaya yönlendirdiler. MALİ sistemin yükü kamu bütçelerine transfer edildi. Dünya ekonomisinde yavaş da olsa bir toparlanma görülürken devletler de bu kamu bütçesindeki yükü halkın sırtına transfer edecek kemer sıkma politikalarını, önce İngiltere’de sonra giderek artan yoğunlukta Avrupa’da devreye sokmaya başladılar.
Geçen hafta, perşembe ve cuma günü toplanan AB liderleri, dışarıda 20 bin Belçika işçisi protesto ederken içerde mali sektörü kurtarmaya yönelik 400 milyar dolarlık bir paket, bu paketin getireceği yükü de Avrupa halklarının sırtına yıkacak önlemler üzerinde anlaştı.
Financial Times Lex sütunu bu saldırının bir yıllık bilançosunu cumartesi günkü yorumunda “Eşitsiz Toparlanma” başlığıyla aktardı. Lex’e göre, en zengin ve en yoksul kesimlerin alıveriş yaptığı firmaların hisse senetlerindeki oransız artışlar ekonomik toparlanmanın gelir dağılımını daha da bozduğunu kanıtlıyor. En zenginlere hizmet eden Tiffany ve Saks’ın hisselerinin değeri, 2009 Haziranı’ndan bu yana sırasıyla yüzde 108 ve 186 artmış. En yoksul kesime hizmet veren Dollar ve Costco’nun hisselerinin değeri de aynı dönemde yüzde 50 yükselmiş. Buna karşılık, ücretlilerin işi olan kesiminin dükkânları Wall Mart ve Best Buy’ın hisseleri yalnızca yüzde 3 ve yüzde 15 artabilmiş. Lex, gelir dağılımını ölçen “Gini” oranının (0 mutlak eşitlik,1 bir kişi her şeyi alıyor) İngiltere ve ABD’de sırasıyla 0.403 ve 0.468’e yükseldiğine de dikkat çekiyor.
Bu veriler ekonomik toparlanma sırasında, zenginlerin alım gücü artarken “ortadakilerden” proletarya saflarına geçişin hızlandığını gösteriyor.
‘Yürüyorum çünkü korkuyorum’
Financial Times’ın, Marx’ın “proleterleşme” savını destekleyen verileri okuyucularına sunduğu gün, İngiliz hükümetinin kemer sıkma politikalarına karşı, Londra’da geçen sekiz yılın en büyük protesto gösterisi, 20 yılın en büyük sendika yürüyüşünde sendikalar, öğretmenler, öğrenciler, avukatlar, hemşireler, BBC’nin aktardığına göre, Muhafazakâr Parti’nin kalesi bölgelerden, çalışan kesimden aileler (çoluk çocuk), İşçi Partisi taraftarları ve anarşist, komünist gruplar birlikte yürüdüler. Yarım milyon kişinin katıldığı yürüyüş, Hyde Park’ta yapılan bir toplantıyla taçlandırıldı.
İşçi Partisi’nin yeni liderinin, sıra dışı bir kararla bu toplantıya katılarak protestoculara hitaben yaptığı konuşmanın olumlu karşılanması iş çevrelerinin sert eleştirilerine hedef olmaması da tepkinin gücünün bir göstergesiydi.
Protesto gösterileri sırasında Lloyds, TSB gibi bankaların, Fortnum & Mason, Ritz Oteli pasajı gibi zenginlere hizmet veren kuruluşların, vergisini ödemediği söylenen Topshop dükkânının boyalı, taşlı saldırılara hedef olması de biriken öfkenin bir göstergesiydi. Göstericilerden büyük bir grubun, Londra’da “Tahrir” Meydanı oluşturmaya çalışırken gecenin ilerleyen saatlerine kadar polisle köşe kapmaca oynaması, çatışması da halen devletin saldırıları, Müslüman Kardeşler’in ihanetlerine karşın ilerlemeye çalışan Mısır devrimine, emekçilerinin cesaretine, bir başka savaş alanından gönderilmiş bir selamdı.
Bu yazımı, İngiltere’de bir yıldır yoğunlaşan sınıf savaşları içinde, tarih sahnesine çıkmaya başlayan yeni kuşağın bir temsilcisi olarak militan yazılarıyla, dikkat çeken Laurie Penny’nin, yürüyüşe gitmeden önce yazdığı yorumdan aktarak bitirmek istiyorum: “Yürüyorum, çünkü, modernitenin en değerli kazanımlarının, her şeyi mülk edinen ama kimseye hesap vermeyen bir finans ve aristokratlar çetesi tarafından yıkılmasından korkuyorum. Refah devletinin, sağlık ve eğitim sisteminin, halk yararına sanat, bilim geleneğinin, azınlıkları ve yoksulları koruma ilkesinin ve bunlar gibi üç yüz yıl boyunca insanların uğruna savaştığı ve öldüğü şeylerin yok edilmesinden korkuyorum…”
Kaynak: Ergin Yıldızoğlu Cumhuriyet Gazetesi