SEÇİM ÖNCESİNE YETİŞTİRİLEN AYRIMCILIK
Daha önce bu köşede 18 Nisan 2011 tarihli yazımda “SAYIN BAŞBAKAN AYRIMCILIK MI YAPIYOR?” Başlıklı bir yazıyı kaleme almıştım.Bu yazıda özeleştirme sonrası Ankara’da 78 gün süren demokratik bir mücadeleyle hak talebinde bulunmalarına karşın, Hükümet tarafından çok sert bir biçimde bastırılarak kazanılmış hakları ellerinden alınan TEKEL işçilerinin Mahkûm edildikleri “Ucube” uygulama 4-C ye geçiş hikâyelerini ifade etmeye çalışmıştım.
Daha önce bu köşede 18 Nisan 2011 tarihli yazımda “SAYIN BAŞBAKAN AYRIMCILIK MI YAPIYOR?” Başlıklı bir yazıyı kaleme almıştım.Bu yazıda özeleştirme sonrası Ankara’da 78 gün süren demokratik bir mücadeleyle hak talebinde bulunmalarına karşın, Hükümet tarafından çok sert bir biçimde bastırılarak kazanılmış hakları ellerinden alınan TEKEL işçilerinin Mahkûm edildikleri “Ucube” uygulama 4-C ye geçiş hikâyelerini ifade etmeye çalışmıştım. Bunun yanı sıra, Memur sen’in 4. Olağan genel kurulunda Başbakanın sözleşmeli personel (4-B) statüsünde çalışanların kadroya geçirilmeleriyle ilgili verdiği “müjdeli” sözü esas alarak gösterilen bu yaklaşımın ayrımcılık olduğunu ifade etmiştim.
Bu düşüncemi, hukuku esas alan demokratik parlamenter sistemle yönetildiğini iddia eden Devlet yapısını referans olarak ifade etmiştim. Çünkü bir devlet yada hükümet yöneticisi kendi yurttaşları arasında gerek yönetmede gerek hak paylaşımında hiçbir şekilde eşitlik ve adalet ilkesini zedeleyecek uygulama biçimlerine tevessül etmez ve etmemelidir. tevvesül edildiği an mutlak meşruiyet sorunu yaşanır. Bu realite, benim şahsi buluşum veya iddiam olmamakla beraber evrensel hukuk ve adalet kuralarının bir gereği olduğunu belirtmem gerekiyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Memur-sen genel kurulunda verdiği söze bağlı kalarak, seçime sayılı günler kala açıkladığı “ Sözleşmeli ye kadro müjdesi “ nin algısı elbette yararlanıcıları açısından son derece sevindirici olacaktır. Ancak bu uygulama gerek sözleşmeli personel statüsü yani 4-b kapsamında çalışmasına karşın bu uygulama dışında tutulan personel ile 4-c ye mahkum edilerek kazanılmış hakları gasp edilenler açısından sanıldığı kadar sevimli bulunmayacaktır.
Söz konusu kararname ile 657 sayılı kanun’un 4-B maddesi ve 4924 sayılı Kanun gereği çalıştırılan 192 bin kişi kadroya geçirilmiştir. Başta sağlık personelleri Ebe ve Hemşireler başta olmak üzere 100 binin üzerinde bir çok personelin yok sayılarak; 4-C mahkûmlarının statüsüne benzer bir duruma bağlanması eşitlik ve adaletin hiçbir üçlüsü ile bağdaşmamaktadır.
Kapsam dışında tutulan 4-b,4-c ve benzeri geçici statüde çalıştırılan 300 bini aşkın kamu personeliyle ilgili ayrımcı tutum devam etmesi durumunda, önümüzdeki günler de çalışma hayatı ile ilgili sancıların devam edeceğini göstermektedir.
TEKEL İşçileri ve kendileriyle dayanışma gösteren dostları için, 2010 yılı 1 Nisanında 4-C uygulamasına karşı meşru ve demokratik hak arayışında bulundukları gerekçesiyle 8 yıldan az olmamak üzere haklarında açılan hapis cezasıyla ilgili 3 Haziran 2011 tarihinde yeniden yargıç karşısına çıkarlarken, seçimlerin hemen öncesinde alınan bu karar Anayasa mahkemesi açısından da önemli soru işaretleri doğuracağını düşünüyorum.
Anayasa referandumu sonrasında yapılandırılan yeni anayasa mahkemesi konuya ilişkin, Danıştay’ın başvurusu üzerine yaptığı incelemeyi karara bağlayarak 4-c uygulamasını anayasaya aykırı bulmayarak verdiği iptal kararı kafalarda oldukça soru işareti yaratmıştı. Dolaysıyla Anayasa mahkemesi, önlerinde bekleyen benzer dosyaları yeniden mütalaa ederken sayın Başbakanın seçimlerin hemen öncesinde 4-b ile ilgili verdiği müjdeli siyasi kararı gözeterek evrensel ,eşitlikçi ve hukuki bir karar vermesini umut ediyorum.Bu karar gerek hukukun güvenirliği gerek çalışma barışı ve adaleti açısından son derece gereklidir.
Servet AKBUDAK