KADINA ŞİDDETE KARŞI MÜCADELE GÜNÜ
Bugün, 25 Kasım; Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü!
Bugün, 25 Kasım; Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü!
Bugün dünyanın her yanında kadına yönelik şiddeti, kadınların toplum içinde geriye itilmesi amaçlı yasaları, düzenlemeleri ve uygulamaları tartışmaya açan etkinlikler düzenleniyor; kadın cinayetlerini, kadına yönelik şiddeti lanetleyen protesfo/aryapılıyor.
Elbette sadece bugün de değil; bu gün vesilesiyle haftanın başında başlayan etkinlikler önümüzdeki cumartesi w pazarı kapsayarak sürecek.
Türkiye’de de son günlerde sıkça bu gün vesilesiyle, kadına yönelik baskılar, yasalar, gelenek görenek, din, burjuva-feodal ailenin kadına getirdiği yükümlülükler ve sorunlar daha geniş bir biçimde gündeme getirildi. Ulusal ve uluslararası çapta toplantılar düzenlendi, düzenleniyor.
Batıda; kadınların ikinci cins olarak görülmesi, gelenek ve göreneğin baskısına başkaldırıları; bir yandan, geçim zorluklan ve kapitalistlerin ucuz emek gücü olarak kadının "iş gücü pazarına" itilip geleneksel olandan kopmasının önünü açmaktadır. Ama öte yandan da kadının geleneksel aile değerlerine eskisinden bile fazla bağlı kalması için hükümetler, dini kurumlara pekçok "sivil" kuruluş çaba harcamaktadır.
Türkiye’de ise durum daha da vahimdir. Her gün birkaç kadın kocaları, oğullan, kardeşleri gibi en yakınlarındaki erkekler tarafından katledilmektedir. Bu koşullarda kadın mücadelesi, ise adeta bir "Kadınların canını kurtarma mücadelesi"ne dönüşmüş durumdadır.
Çünkü batı ülkelerinden farklı olarak, kadın cinayetleri ve kaba şiddet giderek daha ön plana çıkmaktadır.
AKP Hükümeti ise; "Cennet kadınların ayakları altındadır", "Annemizin ayağının altını öperiz. Öpeceğiz" hamaseti arakasında "Kadın Bakanlığının"adını bile "Aile Bakanlığı"^ dönüştürerek, kadını burjuva-feodal ailenin, gelenekve göreneğin kıskacına hapseden bir çizgiden, kadın mücadelesini maniple etmeye çalışmaktadır.
Son yıllarda basın ve siyasi çevreler, olağanüstü artan kadın cinayetlerine, önce "töre cinayetleri", "namus cinayetleri" diye meşruiyet kazandırılmak istenmişse de mızrak çuvala sığmamıştır. Bu cinayetler ve patlayan aile içi şiddetin asıl nedeninin ne töre, ne namus ne de erkek vahşiliği olduğu görülmeye başlanmıştır. Görünen odur ki; işsizlik,yoksulluk, eğitimsizlik; geçim sorunlarıyla başa çıkamama, yaşlıların, gençlerin, çocukların bakımının artık eskisi gibi sürdürülememesi, erkeğin toplumsal bakımdan üstüne düşen sorumluluklarını yerine getirememesinden doğan ekonomik, sosyal, kültürel, psikolojik çözümsüzlükler, geleneksel burjuva feodal aile yapısını çok hızla bir biçimde çözmektedir. Bütün bu ekonomik sosyal sorunların çözümünü ailenin üstüne yıkan ekonomik politikaların sahibi olan AKP Hükümeti, biryandan abartılı bir biçimde aileyi, gelenekve göreneği kutsamaya devam ederken öte yandan da ailenin hızla çözülmesine yol açan ekonomik önlemleri almaktadır. Neoliberal politikalar ile geleneksel aile değerleri kıskacına alınan emekçi ailesi, bu iki baskının oluşturduğu gerilimi taşıyamamakta; ekonomik, sosyal, kültürel sorunlar büyümekte; bu sorunların kışkırttığı çatışmalar, bir sonuç değil, bütün bu sorunların da nedeniymiş gibi görünmektedir.
Elbette ki, kadın cinayetlerinin, ya da kadınayönelikaile içi ve dışı vahşi şiddeti böyle "sosyal-ekonomik"etmenlerin kaçınılmaz bir sonucu olarak görmek, şiddeti uygulayanlara, şiddeti uygulayanı koruyan yasal düzenlemelere, gerici gelenek ve göreneklere meşruiyet sağlamak olur. Ancak temeldeki bu gerçek görülmeden; hükümetlerin, sermaye güçlerinin ve onların aileyi kendi sistemlerinin bir dayanağı olarak emekçilere karşı kullanmaları gerçeğini temele koymadan da kadına yönelik vahşetin açıklanması da çok yüzeysel kalır. Dahası bu temeli görüp teşhir etmeyen bir yaklaşım, kadın yönelik cinayetleri, şiddeti, bireysel ya da erkeklerin kadın düşmanlığına indirgeyen bir sığlığa varır.
Bugün Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü’yse; bugün aynı zamanda burjuva-feodal ailenin ve burjuva düzenin getirdiği bütün yükleri emekçi ailenin sırtına yıkan ekonomik politikalara, emekçi kadın ve erkeği köleleştiren, bu değerleri koruma adına şiddet uygulayan erkeği koruyan yasa ve düzenlemelere karşı çıkmayı bilince çıkarma günüdür!
Bugün aynı zamanda "kadına şiddete karşı uluslararası bir dayanışma" günü olarak kadınların mücadele eden kesimlerinin birbiriyle dayanışıp kenetlenmesinin, kadının toplumsal yaşama katılımının önündeki engelleri kaldırmak için gerekli yasal düzenlemelerin talep edilmesi için bilinçleri ve mücadeleyi yenileme günüdür!
Ve bu gün, bu mücadelenin sendikalarıyla, emek örgütleriyle toplumun tüm ileri güçlerinin bir bilinç yenilenmesi günü olarak değerlendirdikleri ölçüde anlamlı olacakbır gündür!