GAZETECİLERİ KORUMA KOMİTESİ’NİN İHANETİ
New York merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) amacını, Gazetecilerin korkmadan ve baskıya uğramadan mesleklerini icra edebilme haklannı savunarak tüm dünyada basın özgürlüğünü ilerletmek diye açıklıyor.
New York merkezli "Gazetecileri Koruma Komitesi" (CPJ) amacını, "Gazetecilerin korkmadan ve baskıya uğramadan mesleklerini icra edebilme haklannı savunarak tüm dünyada basın özgürlüğünü ilerletmek" diye açıklıyor.
Bu kuruluş, 8 Aralıkta tüm dünyadaki tutuklu gazetecilerle ilgili bir rapor yayımladı. Raporda geçen yıldan bu yana hapisteki gazeteci sayısında yüzde yirmilik bir sıçrama kaydedildiğini ve bu açıdan en kötü durumdaki ülkenin de 42 tutukluyla İran olduğu belirtiliyordu.
İlgili haber 9 Aralık tarihli Milliyet tarafından "Utanç tablosu" başlığıyla verilmişti. Çünkü raporda, 2011 itibarı ile Türkiye’de sekiz gazetecinin tutuklu olduğu yazılmışü. Ve Türkiye’nin adı raporun ikinci paragrafında Eritre, Çin, Burma, Vietnam ve Suriye ile birlikte, "en kötüler" arasında telaffuz ediliyordu.
Milliyetin başlığı doğruydu tabii… Çünkü bir ülkede tek bir gazeteci bile gazetecilik yaptığı için tutukluysa bu durum o ülke için utanç teşkil eder.
Başlık doğruydu da, CPJ’nin Türkiye’deki tutuklu gazeteci sayısı olarak yansıttığı "8" rakamı doğru muydu bakalım?
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği TEŞKİLATının (AGİT) 4 Nisan 2011 tarihinde konu hakkında yaptığı açıklamada 57 tutuklu gazetecinin ismi yer almıştı.
Türkiye Gazeteciler Sendikasının (TGS) internet sitesindeki listede Ekim 2011 itiban ile 63 gazetecinin hapiste olduğu görülüyordu.
Peki, bu "8" ile "57" ve "63" sayılan arasındaki büyük fark nasıl açıklanmalı?
CPJ’nin raporunu okuyunca, hapisteki bir gazetecinin bu örgüt tarafından "tüm dünyada hapisteki 179 gazeteci" arasında sayılması için "mesleki faaliyetleri" yani yazılan veya haberleri nedeniyle tutuklanmış olması gerektiği izlenimini ediniyoruz. Oysa Türkiye’de birçok gazeteci mesleki faaliyet gerekçesiyle değil, "teröristlik" suçlaması nedeniyle hapiste bulunuyor.
CPJ açısından izahat gerektiren netameli bir durum var ortada…
CPJ raporunda, ihanet, yıkıcılık, ulusal çıkarların aleyhinde faaliyet gibi "devlete karşı işlenen cürümler"in ya da gazetecilikle ilgisi olmayan diğer suçlamalann, tüm dünyada gazetecilerin tutuklanmasında gerekçe olarak kullanıldığını belirtiyor.
Hal böyle iken, CPJ "Türkiye’de hapiste bulunan gazeteciler" listesine almadığı, çoğu teröristlikle, dolayısıyla devlete karşı suç işlemekle itham edilen 50 civanndaki tutuklu gazeteci hakkındaki bu iddialann doğru olduğu gibi bir peşin hükme nasıl vanyor?
Çok ilginç…
Mesela CPJ, "İran’da hapiste bulunan 42 gazeteciden yansından fazlasının devlete karşı cürüm işlemekle suçlandığını" tespit etmiş. Yani içeride olmalannın gerekçesi "mesleki faaliyet" değil.
Madem öyle, Iran’dakiler CPJ’ye göre gazeteci de bizdekiler neden değil?
Cevabı şu olmasın: CPJ’in "istikrarlı demokrasi" diye övdüğü Türkiye’deki 60 küsur tutuklu gazeteci sayısı 8’e indirilince, "dünya gazeteci tutuklama şampiyonu" otomatikman İran oluyor.
CPJ "basın özgürlüğü davası" nı dış politikanın hizmetine mi koşuyor yoksa?
Ahmet Şık ve Nedim Şener "terör örgütüne yardım ve yataklık" suçlamasıyla içerde tutuluyorlar. Tabii ki bu durum onların CPJ’in "tutuklu gazeteciler" listesinde yer almalarına mani olan objektif bir gerekçe değil. Peki, bu CPJ Oda TV davasının teröristlikle suçlanan diğer sanıklannı gazetecilik faaliyetinden ötürü tutuklu saymamak için herhangi bir objektif gerekçe gösterebilir mi?
94 yerel ve ulusal medya örgütünün oluşturduğu "Gazetecilere Özgürlük Platformu" (GÖP) CPJ’ye geçen perşembe bir kınama mesajı gönderdi.
Mesajda, "8 tutuklu gazeteci" iddiasıyla ilgili olarak, "Bu açıklamada eğer kasıt yoksa çok ciddi bir hata olduğuna dikkat çekiyor ve CPJ yi bu hatasını düzeltmeye çağınyoruz" denildi.
GÖP’ün mesajında yer alan şu ifadeler CPJ’in ihanetini tarif eder gibiydi:
"Bir ülkede tek bir gazeteci bile yazdıklan nedeniyle cezaevine gönderilebiliyorsa, orada basın ve ifade özgürlüğünün ağır bir tehdit altında olduğu bir gerçektir. Uluslararası bir meslek örgütünün, Türkiye’deki durumun ciddiyetini hafifletmek için sayılarla oynamaya kalkması ise dünya basın özgürlüğü mücadelesi üzerine kara bir gölge gibi düşer. (…)
Çünkü buna göre bugün cezaevlerinde tutuklu bulunan ve bir kısmının davası henüz başlamamış bile olan diğer 56 gazeteciye yöneltilen ‘terörist’ iddialarını kabul etmiş sayılınz. Bu tutum, tutuklu gazetecilere ve onlarla ilgili yasal sürece zarar verir."
Türkiye’de gazetecilerin özgür olmak kadar Gazetecileri Koruma Komitesinden korunmaya da ihtiyacı var.