SAYARIM HA!
Memleket gündemi tutuklamalarla çalkalanırken, seyircilerde bu öndeki aksiyona odaklanmışken sahnenin dibinde bir yerlerde başka bir aksiyon gelişiyor.
Memleket gündemi tutuklamalarla çalkalanırken, seyircilerde bu öndeki aksiyona odaklanmışken sahnenin dibinde bir yerlerde başka bir aksiyon gelişiyor. Öncelikle Türk-iş Aralık ayının başında 21. Genel Kurulunu yaptı. Burada Mustafa Kumlu tekrar Türk-İş Genel Başkanlığına seçildi. Ancak onun tekrar genel başkanlığa seçilmesinden daha önemli bir gelişme vardı bu genel kurulda. O da Sendikal Güç Birliği Platformunun ortaya çıkışı idi. Sendikal güç birliği platformu Basın-İş, Belediye-iş, Deri-iş, Hava-İş, Kristal-iş, Petrol-lş, Tekgıda-iş, Tez Koop-iş, TÜMTİS, TGS olmak üzere on sendikadan oluşuyor. Bu platform Petrol iş Genel Başkanı Mustafa öztaşkın’ı Mustafa Kumlu’nun karşısına bir aday olarak çıkarttı, başkanlık yarışını çok açık ki delege yapısı nedeniyle kaybetti. Ancak bu genel kurulda alınan kararları etkilemeyi başardı. Türk-iş‘in sol kanadı olarak sendikal güç birliği platformu yalnız bir genel kurul için bir araya gelmiş geçici bir ittifak olmadığını da çoktan ifade etti. Bu platformunun varlığı Mustafa Kumlu’ya "Kıdem tazminatı kaldırılırsa veya fona dönüşürse genel greve gideriz" dedirtti. Bu durum bile yani sendikal güç birliğinin varlığı nedeniyle mevcut yönetimin tavır alma zorunluluğu işvereni yerinden zıplatmış duyduğumuz kadarıyla, ölüsü bile etkili olan bir organizasyonun yönetiminin son yıllarda revaçta olan muhalefete iktidarın bütün olanakları ile muhalefet etme, sindirme, hükümeti muhalefetmişçesine sahiplenme, ona yalakalanma, ondan ricacı olarak zafer kazanmış edalarına girme "Evet efendim, sepet efendim, kıdem tazminatı fonu detaylarından anlaştık efendim" türü vadesi çoktan dolmuş bir sendikal anlayış ile sürdürülüp sürdürülemeyeceğini hep birlikte yaşayıp göreceğiz.
Sahnenin dibinde gelişen diğer bir aksiyon ise hükümetin senelerdir sendikaların tepesinde Demokles’in kılıcı gibi sallayıp durduğu "sayarım ha!" şantajının geldiği noktadır. Bilindiği gibi memleketimizde herhangi bir sektörde sendika olarak toplu pazarlık yapabilmek için, memleket çapında o sektördeki işçilerin %10’unu örgütlemiş olmak gerekiyor. Fakat sorun şu ki gerçek sayılar o*taya döküldüğünde çoğu sendika şöyle diyelim bağımsızlar da dahil Türkiye’deki yüz sendikadan seksen sekizinin baraj altında kalacağı ifade ediliyor. Bazı sektörlerde toplu pazarlık yetkisine sahip hiçbir sendika kalmayacak. Bu yüzden sendikalar SGK’nin verilerine göre üye sayılarına göre üye sayıları açıklanmadan evvel barajın %5’e çekildiği mevcut statükoyu koruyan yeni bir sendika yasasının yapılmasının peşindeydiler. Geçtiğimiz günlerde "Yeni Sendikalar Kanunu Tasarısı", kabinede Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, MALİye Bakanı Mehmet Şimşek ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan "2012 zorlu geçecek, işçilik maliyetleri yükselir" gerekçeleriyle yasaya karşı çıktılar. Adamların 2012 zorlu geçecek bu işçiler ne yapacak diye düşünecek hali yok tabii(!) Böylelikle yasa tasarısı Bakanlar Kurulu’ndan Meclis’e sevk edilemedi. Zurnanın zırt dediği yer şurası ki 2009’dan beri açıklanamayan(f) işkolu istatistikleri 17 Ocak itibari ile her nedense açıklanmak zorunda. Bu durumda soru şu; bugüne kadar kendi gerçekleri, örgütlenememe sorunları ile yüzleşmek yerine öyle ya da böyle mevcut durumu koruma refleksi gösteren sendikalar nasıl bir tavır alacaklar? Mevcut kayıtlı istihdamın hak kayıplarına, kayıtdışılaşmasına, çıraklık kanunu gibi yeni düzenlemelerle asgari ücret altında çalışmanın yasal hale gelmesine, stajyerlik adı altında çocuk işçiliğine, güvencesizleşen, taşeronlaşan, sözleşmeli çalışan, yeni işçileşen kesimlere, parça başı, part time, evden çalışanlara ve bunların çoğunluğunu oluşturan kadınlara yönelik politikalar üretebilecekler mi? Sendika içi demokrasiyi işletip katılım kanallarını açık tutarak, örneğin kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın kadim kadın düşmanlığının sendikanın dışında bir yerlerde değil de içerisinde de gerçekleşen bir olgu olduğu ile yüzleşebilecekler mi? Bunlarla yüzleşip zor olanı örgütlenme yolunu mu seçecekler, yoksa hükümetten yeni bir uzatma, yahut bir ara formül için ricacı mı olacaklar? Önümüzdeki birkaç gün içinde bunu göreceğiz ve hepimiz için öğretici olacak şüphesiz.