İŞSİZLİK PUSUDA, ALACAKLI KAPIDA
Yeni yıla endişelerle girdik. Dünya ekonomisinden, özellikle Avrupa’dan beklenen feryatlar yükselmeye başladı. Fransa’nın da dahil olduğu 9 ülkenin notunun düşürülmesi, yeni kötü karnelerin yolda oluşu Avrupa’da kışın daha da sertleşeceğinin habercileri.
İşsizlik Pusuda,
Alacaklı Kapıda…
Yeni yıla endişelerle girdik. Dünya ekonomisinden, özellikle Avrupa’dan beklenen feryatlar yükselmeye başladı. Fransa’nın da dahil olduğu 9 ülkenin notunun düşürülmesi, yeni kötü karnelerin yolda oluşu Avrupa’da kışın daha da sertleşeceğinin habercileri. AB’nin, özellikle Avro alanının kış rüzgârları bizde de fena halde hissedilmeye başlandı. Merkez Bankası, faizi arttırma ve rezervden döviz satma pahasına doları dizginlemeye çalışıyor ama her fırsatta dolara yöneliş eğilimi devam ediyor. Özellikle 2011’in son çeyreğinde büyüme temposu düştü. Bunun verileri mart sonunda açıklanacak. Yabancı kaynağın Türkiye’ye ilgisi iyice azalıyor. Cari açığı, dışarıda tutulan yerli sermayedar dövizleri ile kayıt dışı sermaye girişleri ancak finanse edebildi ama devamı nasıl gelecek, belli değil. Türkiye’nin dış algısı daha da kötüleşiyor. Bunun göstergesi olan risk primi (CDS), aralıkta 280 iken 2012 Ocak ortasında 322’ye fırladı. Yani yüzde 15 daha kötüleşti. Bunlar iyi işaretler değil elbette.
***
Pusudaki esas tehlike, yeniden yükselecek olan işsizlik. Krizlerde ilk küçülen sektör, inşaatta çarklar yavaşladı. İnşaat istihdamı, 2010 Ekim ayına göre, 12 ayda 251 bin artmıştı. Son 1 yılda gerçekleşen istihdam artışının dörtte birini inşaat sektörü yaratmıştı. Ancak, 2011 Ekim ayında, eylüle göre inşaatta 113 bin kişi işini kaybetti. Benzer bir durum imalat sanayiinde de yaşandı. Son 1 yılda 66 bin artmış görünen imalat sanayii istihdamı sadece eylül-ekim arası 45 bin azaldı. Madencilik kesiminden de 6 bin istihdam azalışı oldu. İnşaat ve sanayideki istihdam kayıpları, her nasıl oluyorsa, büyümeyen tarımda istihdam artışına dönüşüyor. Türkiye milli gelirinde yüzde 8 paya sahip tarım 6.2 milyon kişi ile istihdamda dörtte bir paya sahip!.. Dile kolay, 1 yılda 387 bin kişi sürünen tarımda iş bulmuş görünüyor. Bunun sırrını TÜİK bile çözemiyor!..
Tarımdaki bu veri kirliliğini -hatta ayıbını- bir kenara bırakırsak, inşaat ve sanayideki istihdam kayıplarının hizmet sektörlerince telafi edildiğini görüyoruz. Eylül sonrası eğitim ve sağlık başta olmak üzere hizmetlerdeki istihdam, kayıpları azalttı, ama yine de eylül-ekim arası tarım dışı istihdam azalması 80 bini buldu. Evet, bir ayda 80 bin istihdam azalması yaşandı. Resmi işsiz sayısı 2 milyon 454 bin ama sayılmayan (umudunu yitirmiş vb.) işsiz sayısı da 1 milyon 750 bin… Yani gerçek işsiz sayısı 4 milyon 204 bin. TÜİK verilerine göre, kışın yaklaşmasıyla işgücü pazarından çekilenlerle birlikte “ev işleriyle meşgul” kadın sayısı ise 12 milyonu geçmiş görünüyor. Bunlar, 15-64 yaş grubundaki kadınlar…
***
Ayak sesleri yaklaşan daralma ile birlikte, özellikle inşaat ve sanayiindeki işsizliğe, izleyen aylarda daha çok tanık olacağımız açık. 2011’in yüzde 10.5’lik resmi enflasyonu karşısında, ücret zammı alamayan ya da gerçekleşen enflasyonun altında alabilen 15 milyon ücretli-yevmiyeli, işçi-memur, sayıları 10 milyona ulaşan emekli kesim için geçim şartları biraz daha zorlaşıyor. Pusudaki işsizlik, haneye giren geliri daha da azaltacağa benzer. Bir bu kadar endişe kaynağı ise, hanelerin sırtındaki borç yükü…
Kaynak: BDDK
2009 krizi sonrası, daralan dış pazarların yarattığı kayıpları telafi etmek için iç talebe reklam kampanyaları yapılmıştı, hatırladınız mı? İşte o kampanyaların da etkisiyle, hanelerin borç yükü hızla kabardı. Konut kredilerinin, taşıt kredilerinin yanı sıra, daha çok borcu borçla kapatmak için kullanılan ihtiyaç kredileri hızla arttı. Kredi kartlarıyla borçlanmalar dur durak bilmedi. 2009 sonunda hanelerin borçları 125 milyar TL’yi buldu. 2010 sonunda ise toplam hane borcu 170 milyar TL’ye ulaştı. Artış yüzde 36’yı buldu. Tüketici borçlanması 2011’de hız kesmedi ve yıl sonunda 223 milyar TL’ye ulaştı. Bu da yüzde 31 artış demekti. Bankaların bu dönemde kredilerinin dörtte birini tüketicilere kullandırdıkları anlaşılıyordu.
Bu kadar borçtan şimdilik “batık” olarak tanımlananı, tüketici kredilerinde yüzde 2, kredi kartlarında yüzde 6 büyüklüğe sahip… Bankaların kapısına dayandığı tüketici kredisi borçlu sayısı 2011 Kasımı itibarıyla 791 bin. Kredi kartı borcu yüzünden bankalarla başı belada olanların sayısı ise 1 milyon 425 bin… Böylece borcunu ödeyemeyen nüfusun toplamı 2 milyon 216 bini buluyor. Yani bu kadar aile mensubunun kapısına bankalar dayanmış durumda. Ama şimdilik… Pusudaki işsizlikle beraber banka taksitlerini ödemede daha çok fire yaşanacağa benziyor.