KAHRAMANLIK MI? ŞİMDİ TAM ZAMANI
Ercan İpekçi, sendikasızlaştırmaya karşı açlık grevine başladı. İşte, anlı şanlı gazeteciler için de 28 Şubat´ta yapılamayan kahramanlıkları yapma fırsatı… Yıllar sonra günah çıkarmanın hiçbir yararı olmuyor
Yıllardır gazeteciler olarak yakınıp duruyoruz Güvencesiz çalıştırılmaktan, her türlü baskıya açık örgütsüz halimizden… İktidarlardan, patronlardan şikayet edip duruyoruz. Kabahatin çoğu bizde desem ağır olacak belki, ama kabahat hanemizde yazılanlar az değil, kesin.
Epeydir, TGS’nin örgütlü olduğu ve toplu sözleşme yapabildiği tek yerde, son yerde yani Anadolu Ajansı’nda çalışanların istifası için olmadık baskılar yapılıyor. TGS Başkanı Ercan İpekçi "İstifa etmeyin, sendikaya sahip çıkın" diye sesleniyor üyelerine. Çağrı hepimize aslında.
Yeni patron gazeteyi satın aldıktan sonra herkesi birer birer yanına çağırdı ve sendikadan ayrılmalarını istedi. Gazeteciler ya sendikadan istifa mektuplarını imzalamaya ya da işi bırakmaya zorlandılar. İlk gün hiçbir sendika üyesi istifa etmedi. İkinci gün hepsi istifa dilekçelerini imzaladı. Gazeteye noter getirildi ve noterin önünde kuyruk olup sendikadan ayrıldık". Bu sözler, o günleri yaşayan bir gazetecinin canlı tanıklığı. Bir pişmanlığın ifadesi! 90’h yılların başında yaşandı. Önce Milliyette ardından Hürriyet’te, Aydın Doğan satın aldıktan sonra…
9 Ağustos 1994’de yayınladığı bir deklarasyonla, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) da, gazeteye noter getirilerek gazetecilerin sendikadan istifaya zorlanmalarını protesto ediyordu. Daha fazlası yapılamaz mıydı? Gazetecilerin sendikal mücadelesi açısından son derece yaşamsal olduğu görülen o ilk "çatışma" anında direnilemez miydi?Sendikanın hataları olmadı mı? Noter önünde kuyruk olup istifa etmek gazeteciler hanesine yazılmış kocaman bir "hata", "ayıp" değil midir? Ve en önemlisi; o gün yaşadıklarımızı, kendi elimizle kendi sendikal örgütlülüğümüze indirdiğimiz o öldürücü darbeyi doğru dürüst masaya yatırıp tartıştık mı bugüne kadar? Oradan kolektif bir ders çıkarabildik mi?
Hayır! Yıllardır yakınıp duruyoruz: Güvencesiz çalıştırılmaktan, her türlü baskıya açık ve bizleri birbirinden kopuk bireyler haline getirmiş örgütsüz halimizden… İktidarlardan, patronlardan şikâyet edip duruyoruz. Günlerdir tartışıyoruz: 28 Şubat’ta neden iyi bir sınav veremedik? Daha önceleri hatta… Memlekette özgürlükler, haklar çiğnenirken; tüm diğer çalışanlarla beraber biz gazetecilerin hakları da birer birer budanırken; dövülmemize, sövülmemize, hatta öldürülmemize karşın "YIPRANMIYORSUNUZ" denilirken neden güçlü bir karşı çıkış ortaya koyamadık? Kabahatin çoğu bizde desem ağır olacak belki, ama kabahat hanemizde yazanlar az değil, kesin.
Epeydir, TGS’nin örgütlü olduğu ve toplusözleşme yapabildiği tek yerde, son yerde, çalışanların istifası için olmadık baskılar yapılıyor. Havuç ve sopa birlikte gösterilerek, şimdi binaya noter getirilmese de, en yakındaki 18. Noterliğe yönlendiriliyor çalışanlar. İstifa etmelerinin herkesin hayrına olacağı söylenerek…
Noter ücretini ödeme alicenaplığı, hak kayıpları olmayacağı, şimdi aldıklarından da fazlasını alacakları sözleri eşliğinde… Bunlar 90’ların başlarında da söylenmişti, işyerlerine noter getirilirken. Görüyorsunuz; artık o işyerlerinde çalışıp çalışmamak iki dudağı arasında patronun. Kovulduğunuzu manyetik kartlarınız kapıları açmayınca anlıyorsunuz. O en dokunulmazı gibi görünenleri mesleğimizin, bir günde uzaklaştırılabiliyorlar, ekranlardan, köşelerinden. İstemedikleri halde uzun izinler veriliyor kendilerine, sonu olmayan izinler…
AA’da istifa baskıları yüzünden ruh sağlığını kaybetme noktasına gelen meslektaşlarımıza, onların iş-aş ve sendika arasında tercih yapma zorunluluklarının yarattığı sorunlara tanık olurken, "Ülkemizde sendikalı çalışanların toplusözleşme yapabildiği tek basın kuruluşu Anadolu Ajansı’dır. Ajansımız sendikal faaliyetlerin yürütülmesi için her türlü kolaylığı sağlamıştır, sağlamaya da devam edecektir. Bu spekülasyonlar ve asılsız iddialar sendika içi çekişmelerin bir yansımasıdır" açıklamaları geliyor yönetimden.
Bütün bunlar eşliğinde TGS Başkanı Ercan İpekçi, bir çaresizlik eylemine başladı dün. 24.5 yıldır kapısından girip çıktığı ajansın önünde açlık grevine başladı; "İstifa etmeyin. Sendikaya sahip çıkın" diye seslenerek üyelerine. Bu çağrı hepimize aslında. Tüm gazetecilere. 20 yıl önceki noter önünde kuyruk olma tavrımızı mı yineleyeceğiz, yoksa örgütlülüğe sahip mi çıkacağız? İşte, anlı şanlı gazeteciler için de 28 Şubat’ta yapılamayan kahramanlıkları yapma fırsatı… Örgütsüz demokrasi, sendikasız ifade özgürlüğü olmuyor. Şimdi sendikayı savunmak, demokrasiyi de savunmak aslında. Kahramanlık yapacaksak, şimdi yapalım. Yıllar sonra günah çıkarmanın yararı olmuyor!DOĞAN TILIÇ