LAİKLİĞİ KORUMAK SINIF MÜCADELEDİYLE MÜMKÜNDÜR
Türkiye çok ilginç bir dönüşüm yaşıyor. Laiklik, demokrasinin ve sendikal hak ve özgürlüklerin temelidir.
Türkiye çok ilginç bir dönüşüm yaşıyor.
Laiklik, demokrasinin ve sendikal hak ve özgürlüklerin temelidir.
Ancak sendikalar, laikliğin önemini yeterince kavramadılar. Laikliği savunan kesimler de bu mücadelede sınıf kimliğinin önemini kavrayamadılar.
AKP iktidarı, laikliğin korunması mücadelesiyle sınıf mücadelesini örtüştürdü. Günümüzde sınıf çıkarlannı korumak isteyen işçiler, laik cumhuriyet düşmanlarına karşı da mücadele etmek zorundalar. Bu dönüşümün nedeni, AKP iktidarları döneminde İslamcı kesimin elinde biriken çok büyük servet ve sermayedir.
Bu dönemde İslamcı hareketlerin önder kadrolannın çoğu kapitalistleşti.
İslamcı hareketin önder kadroları bir kısmı 19601ı, 19701i yıllarda küçük işletmeler kurmaya çalıştıklannda Türkiye’nin tekelci burjuvazisi ile belirli bir çelişki yaşadılar. Necmettin Erbakan 1969/1970 yıllarında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne masonlann hakim olduğunu ileri sürerek, büyük şirketlere karşı küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin çıkarlannı savunuyordu; bunun yanı sıra sosyal adalet yanlısıydı; Ortak Pazar’a "onlar ortak, biz pazar" diye karşı çıkıyordu. O yıllarda AP’liler MNP ve ardından MSP yandaşlan için, "onlar karpuz gibidir; dışlan yeşil, ama içleri kırmızı" diyorlardı.
Günümüzde ise İslamcı hareketlerin önder kadrolarının büyük çoğunluğunun dışı Müslüman, içleri kapitalisttir, tekelci burjuvadır.
AKP öncesindeki dönemde Kombassan, İhlas, Faisal Finaris gibi islamcı girişimler battı. İslamcılann kurduğu şirketler AKP döneminde ise hükümet desteğiyle hızla büyüdü.
İslamcı örgütlenmelerin (cemaat/tarikat/vakıf/dernek/siyasal parti) yönetim kadrolarının çoğu esnaflıktan patronluğa geçti; geliri ve yaşamıyla burjuvalaştı. Bir kısmı siyasi olarak güçlenmek için patronlaştı, bir kısmı da dünya nimetlerine düştüğü için. Bazı "mücahitler müteahhitleşti." Sade ve kanaatkar bir hayatı sürdürenlerin yerini, tesettürlü, ancak altlarında jip, yüzlerinde yarım kilo boya, üstlerinde vücutlarına yapışmış marka giysiler ve parmaklarında binlerce liralık yüzüklerle dolaşanlar aldı.
AKP döneminde İslamcı hareketin önder kadrolannın önemli bir bölümü özelleştirmeler, kamu mal ve hizmet alımları (özellikle belediye ihaleleri), kamu yapım ihaleleri (özellikle TOKİ, çift yol yapımı ihaleleri), Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) elindeki varlıklann satışı, aracılık/rüşvet, imar rantı gibi yollardan büyük bir sermaye birikimi gerçekleştirdi. Abdüllatif Şener şunlan söylemektedir: "Bu dönemdeki yolsuzluklar öyle büyük boyutlardadir ki; şunu samimi olarak söylüyorum, bu dönemin zenginleri açığa çıktığı zaman, TÜSİAD bile orta sınıfa dönüşecektir. "
Bu süreç, İslamcı hareketin önder kadrolan ile sermayedar sınıfı ve emperyalistleri daha yakın bir işbirliğine götürdü.
Günümüzde İslamcı hareketlerin önder kadrolannın çoğu, gerek yaşamlarını kazanma biçimiyle, gerek de yaşam biçimiyle, kapitalistleşmiştir. Geçmişte kapitalizm ve sosyalizm dışında İslamcı bir dünya peşinde koşanlar, günümüzde kapitalizmin çarklarına dönüşmüştür. Geçmişte düzeni değiştirmekten söz eden İslamcılar, günümüzde her türlü "önyargfyı bırakarak, ticarette "düzgün çalışan ve lafına güvenilen Yahudi’yi, "verdiği sözü tutmayan düzensiz Arap’a tercih ederek ve iktidann nimetlerinden ("kul hakkı yememe" gibi kaygılan kenara atıp) bol bol yararlanarak, büyük servetlere kavuşmuştur.
Laiklik, kapitalistleşen İslamcılara karşı verilecek sınıf mücadelesiyle de savunulacaktır.