Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
11 Nisan 2012
‘DOUBLESPEAK’ VE ‘TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ’

“Doublespeak”, Orwell’in “1984” romanında devletin konuştuğu dilin adı. Bu dilde sözcüklerin anlamları siyasi iktidarın amaçlarına göre yeniden belirleniyor.

‘DOUBLESPEAK’ VE ‘TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ’

       “Doublespeak, Orwellin “1984” romanında devletin konuştuğu dilin adı. Bu dilde sözcüklerin anlamları siyasi iktidarın amaçlarına göre yeniden belirleniyor. Örneğin Sevgi Bakanlığıvatandaşlarına ağır baskılar uygulayan bir iç güvenlik bakanlığının adı. Barış Bakanlığı aslında savaşları yönetiyor. Bolluk Bakanlığıkarneyle mal dağıtımını düzenliyor. Gerçek Bakanlığı aslında propaganda bakanlığı. Arşiv Bakanlığının göreviyse tarihsel belgeleri günün gereksinimlerine göre düzeltmek.

       Bunlar, pazartesi günü, medyada bir tarihçiyle yapılan söyleşide, Cumhuriyetin kuruluş dönemine ilişkin ısrarla ve biteviye vurgulanan toplum mühendisliği eleştirisini okurken aklıma geldi. Türkiye, 12 Eylül Cuntasından, Özal döneminden Derviş döneminin sonuna kadar ekonomide tarihinin en kapsamlı toplum mühendisliği projesini yaşadı. Bu dönemde, bir sermaye birikimi düzenleme sistemi ve dünya ekonomisine bağlanma biçimi, medya yapılanması, yasaları, kurumları ve eğitim sistemiyle (üniversiteler vb.) birlikte, devlet eliyle yıkıldı, yerine yenisi yine devlet eliyle inşa edildi. Hem de Devletin eli ekonomiden çekiliyor sloganını biteviye tekrarlayan bir doublespeak yoluyla.

       AKPnin kurulmasıyla bu ülke, siyaset ve kültür alanında, günlük yaşamda son derecede kapsamlı, bu kez ruhuna ilişkin bir toplum mühendisliği projesinin şantiyesi haline geldi. Hem de liberal laf cambazları bir taraftan demokratikleşme adına bu toplum mühendisliğini destekler, bir taraftan da toplum mühendisliğindennefret etmekte birbirleriyle yarışırken. Burunlarının önündekini görmezden gelerek çok bilmiş bir edayla, geçen yüzyılın başındaki bir olayı kum torbası bellemiş, durmadan usanmadan yumruklayıp dururken…

       Bu sırada her iki alanda da toplum mühendisliği yoluna devam ediyordu. Ruhaniliği kimseye bırakmayan bir hükümet toplumsal ilişkileri, kamusal alanları metalaştırmaya devam ediyor, toplumun günlük yaşamını yeniden inşa etmeye çalışıyor, bu çabaları, eğitim reformuyla”, “ruh mühendisliği düzeyine yükseltiyordu.

       “Demokratik dönüşümlersabah akşam vurgulanırken gerçek yaşamda dönüşümler, tam bir doublespeak örneği olarak bireysel özgürlükleri, kişi özelini, yargı-kanıt-adalet ilişkisini, imha ederek ters yönde ilerliyordu.

‘Toplum mühendisliği’ mi dediniz?

       Yanlış anlaşılmasın ben toplum mühendisliğinekarşı değilim. Kimi eski Marksist, şimdi liberal entellerin,Cumhuriyet devrimi, tarihin doğal seyrinde gitmesini engelledi gevezeliğinin aksine devrimler, karşıdevrimler, darbeler, savaşlar, ihanetler, toplum mühendislikleri tarihin doğal seyrinin ta kendisidir. Tarihin bu olayların dışında doğalsayılabilecek bir başka seyri yoktur. Toplumu piyasanın eline bırakma, insan kaprisinden kurtararak Tanrı’nın sözüne” “değişmez ve kutsal yasalara göre, yönetme iddiaları, günlük yaşamda her zaman toplumu, piyasanın elini ve kutsal yasaları yorumlayanların kaprislerine, birilerinin ekonomik çıkarlarına tabi kılan yönetme biçimleri olmaktan öteye gidememiştir.

       Sorgulanması, karşı çıkılması gereken toplum mühendisliği değil, mühendisliğin amaçları, sadık olduğu hakikat rejimiharekete geçirdiği toplumsal (siyasi kültürel) araçlardır.

       Bu bağlamda ben, AKPnin, siyasi, kültürel hedefleri, ekonomik çıkarları olan bir hareketin ifadesi olarak giriştiği toplumsal mühendislik çabasını doğal karşılıyorum. Ben, 35 yıldır ve simdi de AKP döneminde yapılmakta olan mühendisliğin içeriğinin, amaçlarının sorgulanmasından, eleştirilmesinden yanayım. Ben, kendi hesabıma yaptığım bu sorgulamadan, eleştirilerden hareketle, bu mühendislik projesinin içeriğine itiraz ediyorum.

       Buna karşılık, ben, toplumsal özgürlükleri genişletecek, sermaye egemenliğini sınırlayacak, hatta kaldıracak, küresel ısınmaya, çevre kirlenmesine son verecek, açlığa, yoksulluğa karşı önlem alacak bir toplum mühendisliğinden yanayım.

       Dahası bunlar için gerekli kaynakları toplumda üretecek, birikmiş olanları vergilendirerek yenilerini yaratacak, piyasaların toplumsal etkilerini sınırlayacak, hatta denetleyecek bir toplum mühendisliğine de en fazla yetmez ama… diyerek yapıcı, ilerletici eleştirilerimi sunmaya çalışırım.

       Okullarda toplumsal çıkar”, “kamusal alan, baskı, sömürü, özgürlük kavramlarının bilincinde, yalnızca Müslümanlığın değil, diğer dinlerin de mesajlarını, peygamberlerini ve nihayet ateizmi öğrenen, bilimsel yöntemi aklın eleştirisini öğrenen kuşakları yetiştirecek bir toplum mühendisliğinden de yanayım. Bu kuşaklar karşılarına getirilen düşüncelere, varsayımlara eleştirel bir gözle yaklaştığında, doğrudurdenen şeyleri kuşkuyla karşıladığında, sürekli Neden böyle de başka türlü değil diye sorduğunda, onlara serbestçe tartışma, örgütlenme, kaygılarını sorularını toplumun geri kalanına anlatma olanağı verecek bir kültürel ortamı, bu ortamın kurumlarını oluşturacak toplum mühendisliğini desteklemeye de hazırım.

       Eğer toplumu belli ilkelere, hakikatlere göre yeniden yapma ilkesinden, toplum mühendisliğinden vazgeçersek, geriye yalnızca kâr yapmak, birikim ilkesinin, bedensel haz ilkesinin kölesi olmak kalmıyor mu? Bu, insanlığın binlerce yıllık özgürleşme mücadelesini terk etmek olmuyor mu? Sizi bilmem, ama ben özgürlük mücadelesini terk etmekten yana değilim.

DİĞER HABERLER
SİREN İŞBAŞINA DEĞİL, GREVE ÇAĞIRDI
SİREN İŞBAŞINA DEĞİL, GREVE ÇAĞIRDI

Ülkenin dört bir yanında hakları için mücadele eden işçilerin direnişleri kararlılıkla sürüyor. Birçok kentte greve çıkan işçiler hakları için geri adım atmayacaklarını vurguladı.

SENDİKA EKER SÜT’Ü FABRİKA ÖNÜNDEN UYARDI
SENDİKA EKER SÜT’Ü FABRİKA ÖNÜNDEN UYARDI

Sendikalı 3 işçinin çıkarılmasının ardından fabrika önünde açıklama yapan Tekgıda-İş, üyelerinin işe iadesini ve işverenin sendikal haklara saygı duymasını istedi. Sendika pazartesi gününden itibaren fabrika önünde direniş çadırı kuracak.

POLONEZ İŞÇİLERİ YERİNİ SÖKE SÖKE GERİ ALDI
POLONEZ İŞÇİLERİ YERİNİ SÖKE SÖKE GERİ ALDI

İstanbul Çatalca’da iki ayı aşkın süredir Ürdün sermayeli Polonez iş yerinde sendikal mücadele veren 146 Tekgıda-İş üyesi işçi, fabrika önündeki direniş alanlarını yeniden aldı.

“DİRENİYORUZ AMA POLİS MÜDAHALESİ ÇOK AĞIR OLUYOR. “
“DİRENİYORUZ AMA POLİS MÜDAHALESİ ÇOK AĞIR OLUYOR. “

Sendikaya üye olduktan sonra işten çıkarılan Polonez gıda fabrikası işçilerinin direnişinde iki ay geride kaldı.