KUŞAKTAN KUŞAĞA 1 MAYIS MARŞIMIZ
Bütün devrimci şarkılar, marşlar yüreği titretir, coşturur, ama “Bizim 1 Mayıs Marşımız”ın yeri başka. Belki de bunun, marşı ilk dinlediğimde (1974) çiçeği burnunda bir devrimci genç olmamla da ilgisi vardır.
Ankara Sanat Tiyatrosu (AST), Brecht’in Maksim Gorki’den uyarladığı Ana adlı oyununu sergiliyordu. Oyunu sahneye Rutkay Aziz koymuş, Erkan Yücel, Savaş Yurttaş, Yaman Okay, Meral Niron gibi isimler oynuyordu. Marşı ilk kez bu oyunda duymuş, 1905 Rusyası’na ait sanmıştık. Sonradan öğrendik ki, öyle değil. Sözüyle, müziğiyle tamamen bize aitti. Oyunun müziklerini yapan Sarper Özsan, 1 Mayıs 2009’da Cumhuriyet’te Celal Üster’e de anlatmıştı marşın öyküsünü. Oyunun metninde Rusya’da 1905 “Kanlı 1 Mayıs”ının konu edildiği sahneye gelindiğinde, “İşçiler marş söyleyerek girer” cümlesi vardır, ama marşın ne marşı olduğuna dair bir şey yoktur. Oraya bir marş koymak gerekmektedir ve iş başa düşer; “Buraya nereden, nasıl bir marş bulacağımı bilemedim. En iyisi, benim bu sahneye uygun bir marş sözü yazıp bestelememdi” diyordu Özsan ve devam ediyordu: “Sözlerde ve müzikte hem o günlerin ortamına uygun düşecek, ama aynı zamanda bizlerin içinde bulunduğumuz ortama aykırı düşmeyecek bir marş olmasına dikkat ettim 1 Mayıs Marşı’nın ezgisinin temeli, bizim Kürdi dizimizle sol minör dizisinin karışımı sayılabilir. Marşı yazarken sevilebilir ve rahatlıkla söylenebilir bir marş olduğunu düşünüyordum.”
Rutkay Aziz, 21 Ocak 1996 günü Siyah Beyaz gazetesinde yayımlanan bir söyleşisinde AST’ı anlatırken şunları söylüyordu:
“1905 1 Mayıs sahnesi, orada emekçi sınıfı için bir marş düzenliyorsunuz sahnede; bir bakıyorsunuz o marş, ülkedeki işçi sınıfının, emekçilerin 1 Mayıs marşı olarak tarihe kalıyor. Bunun mutluluğunu anlatmak çok zor. Büyük bir onur bizim için.”
Marşın, oyunun güzelliğine güzellik katmasından öteye taşıp bugüne kadar değerinden hiçbir şey yitirmeden dilden dile, kuşaktan kuşağa akmasının sihri neydi? Çok açık ki, bizim 1970’lerden bu yana yaşadıklarımızın değişmemesinde, marşta ifadesini bulmasındadır keramet: “Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır / Ancak bu böyle gitmez, sömürü devam etmez” …
1 Mayıs Marşı’nın söz yazarı ve bestecisi Özsan, o dönem Aydınlık saflarındaydı. Dolayısıyla yüzü Pekin’e dönük Aydınlık siyaseti marşın patentini hemen üstlendi. Ama, ilginçtir, öteki uçtaki yüzü Moskova’ya dönük TİP, TSİP, TKP bloku da marşı bağrına bastı. “Bizim Orta Yolcu” politik gruplar da öyle… 1976’da 1 Mayıs’ın Taksim’de bir mitingle kutlanması gündeme geldiğinde TİP’in resmi yayın organı olan Çark Başak Dergisi marşın sözlerini yayımladı, alanda söylenmesi için küçük bir koro oluşturdu .
Yıldırım Koç, DİSK Ajansı’nın 1 Mayıs 1976 tarihli özel sayısında yer alan yazısında 1 Mayıs Marşı’nda küçük farklılıklar olduğunu, Aydınlık gazetesinde yayımlanan 1 Mayıs Marşı’nda ise şu kıtanın da yer aldığını yazdı: “Ulusların gürleyen sesi, yeri göğü sarsıyor/ Halkların nasırlı yumruğu, balyoz gibi patlıyor/ Devrimin şanlı dalgası, dünyamızı kaplıyor.”
Yine Y. Koç’un yazdığına göre, (28 Nisan 2010, Aydınlık), 1 Mayıs Marşı, aralarında Sarper Özsan’ın da bulunduğu bir grup Aydınlıkçı tarafından kaset yapıldı. Ardından Cem Karaca, bu marşı bir 45’lik plağa okudu. Plağın gelirinin Türkiye İşçi Köylü Partisi’ne verilmesi konusunda anlaşma yapılmıştı…Sarper Özsan, Cem Karaca ve plağı basan Gönül Plak Şirketi, Türk Ceza Kanunu’nun 142/4, 159 ve 312. maddelerini ihlal ettikleri iddiasıyla 1978 yılında yargılandılar ve beş yıl sonra beraat ettiler. 1 Mayıs Marşı’nı söyleyen Timur Selçuk ve Selda da yargılandı ve onların davaları da beraatla sonuçlandı .
1 Mayıs Marşı’nın kitleselleşmesi ve kuşaktan kuşağa akmasında Timur Selçuk’un da büyük rolü var. 1975’te Paris’ten İstanbul’a dönen Timur Selçuk’u benim kuşağım, 1 Mayıs’tan önce , “Ayrılanlar İçin”, “Sen Nerdesin”, “Beyaz Güvercin”, “İspanyol Meyhanesi” gibi parçalarından tanırdı. Giderek, onu Orhan Veli, Attilâ İlhan ve Nâzım Hikmet’in şiirlerinden bestelediği şarkılarla daha çok benimsedik. Bilgesu Erenus’un “Nereye Payidar” oyunu için yaptığı besteler müthişti. Uğur Mumcu’nun “Sakıncalı Piyadesi”nin müziklerini de o yapmış, ayrıca birçok değerli, unutulmaz oyuna daha müziği ile katkıda bulunmuştu.
1 Mayıs Marşı’nın doruğa ulaştığı tarih 1 Mayıs 1977 idi. O kanlı 1 Mayıs’ta kontrgerillanın o vahşi saldırısından önce meydan, Ruhi Su Dostlar Korosu tarafından seslendirilen 1 Mayıs ile çınlamıştı.
“1 Mayıs”, 1979’da Dostlar Tiyatrosu bünyesinde Genco Erkal ve Zeliha Berksoy tarafından sahnelenen “Brecht-Kabare”de de kendine yer buldu. Mitinglerden konserlere pek çok etkinlikte seslendirildi, dalga dalga, dilden dile yayıldı. Grup Yorum’un “Marşlarımız”, Edip Akbayram’ın “Söyleyemediklerim” albümünde yorumladığı 1 Mayıs Marşı, başka pek çok albümde de yer buldu.
Yarın, Taksim’de ve daha birçok meydanda, 1977 başta olmak üzere 1 Mayıs’larda kaybettiklerimizin anısına bir kez daha haykıracağız: “Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır / Ancak bu böyle gitmez, sömürü devam etmez / Yepyeni bir hayat gelir bizde ve her yerde/
1 Mayıs, 1 Mayıs, işçinin emekçinin bayramı / Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkın bayramı /
Yepyeni bir güneş doğar dağların doruklarından / Mutlu bir hayat filizlenir kavganın ufuklarından / Yurdumun mutlu günleri mutlak gelen gündedir /
Gün gelir, gün gelir, zorbalar kalmaz gider / Devrimin şanlı yolunda bir kâğıt gibi erir gider…’
MUSTAFA SÖNMEZ – CUMHURİYET