İŞÇİLERİN SİYASAL EĞİTİMİ
Emekçilerin örgütlenme çabalan Osmanlı döneminde 1871´de kurulan Ameleperver Cemiyeti ve 1895´de kurulan Osmanlı Amele Cemiyeti ile başlar. Cumhuriyet döneminde ilk yasal düzenleme 1947 yılında 5018 sayılı yasa ile yapılmış ve bunu 1963 yılında çıkarılan 274275 sayılı yasalar izlemiştir.
Emekçilerin örgütlenme çabalan Osmanlı döneminde 1871’de kurulan Ameleperver Cemiyeti ve 1895’de kurulan Osmanlı Amele Cemiyeti ile başlar. Cumhuriyet döneminde ilk yasal düzenleme 1947 yılında 5018 sayılı yasa ile yapılmış ve bunu 1963 yılında çıkarılan 274275 sayılı yasalar izlemiştir.
Günümüzde 1982 yılında çıkarılan 2821-2822 sayılı yasalar, çalışanların hak arama çabalarını düzenlemektedir. Başka ülkelerde çalışanlann haklarını elde etmek için kanlı mücadeleler vermesine karşın bizde bu haklar hep hükümetlerin verdiği kadarına çalışanların razı olması biçiminde gerçekleşmiştir. Başka bir deyişle işçiler için "söke söke hak almak"’ romantik bir deyim olmaktan öte gidememiş ve işçiler insanca bir çalışma düzeninin kurulması için anlı-şanlı bir mücadele vermemişlerdir. 15-16 Haziran olayları yeni haklar elde etmek için değil 1317 sayılı yasa ile yapılan bir yanlışın düzeltilmesi amacı ile yapılmıştır.
AKP’nin iktidara gelmesinden kim sorumlu?
Bugün işçiye dost olmayan bir parti iktidardadır. Bu parti işçilerin kazanımlannı geriletmek, kamu görevlilerine grevli toplu sözleşme hakkı tanımamak ve sendikalann özgürlüğü üzerine şal örtmekte kararlıdır.
Hükümetin bu tutumu işçilerin ve sendikalann siyaseten hiçbir gücü olmamasından kaynaklanmaktadır. Demokrasilerde iktidarı sayısal güç belirlemektedir. AKP 2011 genel seçimlerinde aldığı 21 milyon oyla iktidardadır ve bu oylann önemli bir bölümü çalışanlardan gelmektedir.
Ekonomik ve sosyal politikalan çalışanlann çıkarları ile taban tabana zıt olan bir partiye işçilerin ve memurlann neden oy verdikleri ise ilginç bir sorudur. Bu sorunun yanıtı işçi ve memur sendikalarını işaret etmektedir. AKP’nin iktidara yüzde 49.95 gibi büyük bir oy oranı ile gelmesinin en önemli sorumlusu işçi ve memur sendikalarıdır. Ülkemizde sendika yöneticileri üyelerini ve işçiyi siyaseten aydmlatmaktan, onların oylanın yönlendirmekten genellikle kaçınmaktadırlar.
Tutucu olan tabanın, böyle bir girişim sonucu kendilerini tasfiye edeceği korkusunu yaşamakta ve iktidardan yana tavır sergileyerek/ayakta kalma çabasma girmekte bir sakınca görmemektedirler. Bu yaklaşım çalışanların haklarını değil kendi koltuklannı koruyan bir tavırdır. Böyle olunca da ülkemizde sendika özgürlüğü ve çalışanlann haklan gerektiği biçimde gerçekleştirilememektedir.
Siyasal eğitim eksikliği
Çalışma yaşamımızın uluslararası platformlarda sürekli eleştirilmesinin nedeni de budur. Sendikalar üyelerine ve işçilere siyasal eğitim vermeyerek onlan AKP’nin etkisine terketmekten ne kadar sorumlu iseler aynı oranda muhalefet partileri de bu konuda sorumludur. Hiçbir partinin bu konuda yaygın eğitim yaptığını, özellikle emekçi kesimlere yönelik aydınlatma girişimleri sergilediğini anımsamıyoruz.
Karanlıkta siyaseten sahipsiz bırakılan işçinin AKP’nin din temelli söylemlerinden, makarna, pirinç dağıtımından etkileneceği açıktır. Oysa ülkemizde ücret ve yevmiye ile çalışan 15 milyon insan var. SGK kapsamında aktif ve pasif sigortgalılann yanında bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sayısı 34 milyondur. Bunlar belli bir siyasal inanç etrafında toplanabilseler bu destek bir emekçi iktidan yaratır.
Sendikalar en azından seçim zamanları AKP’nin işçi çıkarlarına karşı neleri yaptığını, hangi haklarını yok ettiğini, çalışanlar yerine kimleri koruduğunu belgeleyerek tüm çalışanlara ve ailelerine dağıtsalar ve bu bilgiler doğrultusunda oy kullanmalannı isteseler AKP bir daha böylesine büyük oranda oy alamaz. İşçi hareketimizin biat eden sendikacılara değil işçi sınıfım siyasal ortamda güç sahibi yapacak cesur yürekli sendikacılara ihtiyacı vardır.