BİZİ GÖRMEYEN BASINA ‘SATILMIŞ BASIN’ DİYORUZ
İstanbul´da bulunan HEY Tekstil işçileri dört aydır maaşlarını alamadıkları için 6 Şubat´ta eylem yapmaya başladı. Yemekhanede oturma eylemleriyle başlayan süreçte 9 Şubat günü 420 işçi işten çıkarıldı. Çoğunluğu kadın olan işçiler, kıdem ve ihbar tazminatlarıyla birlikte 4 aydır ödenmeyen maaşlarını almak için HEY Tekstil önünde kurdukları direniş çadırında haklarını almak için direniyor.
İstanbul’da bulunan HEY Tekstil işçileri dört aydır maaşlarını alamadıkları için 6 Şubat’ta eylem yapmaya başladı. Yemekhanede oturma eylemleriyle başlayan süreçte 9 Şubat günü 420 işçi işten çıkarıldı. Çoğunluğu kadın olan işçiler, kıdem ve ihbar tazminatlarıyla birlikte 4 aydır ödenmeyen maaşlarını almak için HEY Tekstil önünde kurdukları direniş çadırında haklarını almak için direniyor.
Gazetemiz BirGün’e Hey Tekstil işçileri adına konuşan Melek Sönmez ve Erdinç Özyün direnişlerini anlattı. İLK SÖZ MELEK SÖNMEZ’DE
– Siz neye ve neden direniyorsunuz?
Direnişe başladığımızda 420 işçiyle birlikte 9 Şubat günü atıldık, o zaman 140 kişi direnmeye başlamıştık. Haklarımız için direniyoruz. İçeride kalan 3 aylık maaşlarımız, çıkarılırken verilmeyen tazminatlarımız, ilk taleplerimiz bunlar. Tazminatlarımızın, 3 aylık maaşlarımızın acilen ödenmesini istiyoruz. Bu isteğimiz de olumsuz karşılanarak kabul edilmiyor. Bizler 17. maddeden çıkarıldığımız için haklıyız, haklarımızı alana kadar direnmeye devam edeceğiz.
– Aynur Bektaş’a neden bu kadar tepkilisiniz?
Aynur Bektaş’ı 1992’den bu yana medyadan tanıyoruz. Aynur Bektaş, Hey Tekstil’in sahibi ve patronumuz olarak medyatik bir kadın olduğunu devletin bu kadına üstün hizmet ödülü verdiğini, kadınlara istihdam sağlıyorum diyerek devletten birtakım yardımlar aldığını araştırarak öğrendik. Bizim maaşlarımız 2008’den bu yana verilmeyerek veya geç verilerek sekteye uğramıştır. AKP de Aynur Bektaş’ı çok yakından tanıyor, kendisine Batman’da bin dönümlük arazi verildi, bunun yanı sıra vergilerden de muaf tutuldu. Biz Aynur Hanım’la görüşmek için araya elçiler koyuyoruz ve bu sayede görüşebiliyoruz. Aynur Hanım, bize çok kırgın olduğunu, hiç parası olmadığını, maaşlarımızı ödeyemeyeceğini söylüyor. AKP de bu haksızlığın arkasında durmaktan sakınmıyor.
– Eşinizin sosyal çevreniz direnişinize nasıl bakıyor?
Eşim ilk zamanlar destek oluyordu; ama zamanla belirli bir evreden sonra desteğini azaltmaya başladı. Bizler açıkçası meydanlara alışkın insanlar değiliz. Her gün meydanlarda elimizde megafon bağırıyoruz. Doğal olarak çocuklarımız da bu durumdan rahatsız oluyor. Hatta işçinin bu durumunu anlamayan insanlar bizlere militan gözüyle bakar oldular. Çevremdeki bazı insanlar ise "anarşist olmuş sokağa düşmüş" söylemini kullanmaktan çekinmiyor; ama bizim hakkımızı aradığımızı bilen biliyor, bilmeyenlere ise maalesef bu durumu anlatamıyoruz.
– Direnen arkadaşlarınızın ailevi ve sosyal durumları nasıl?
Benim aile durumum bir yana direnen diğer arkadaşlarımız o kadar zor durumda kaldı ki evine ekmek götürmek için çalışmak, direnişten ayrılmak zorunda kaldı. Burada direnişte olanların ev düzenleri bozulmuş durumda. İsmail Çetin isimli arkadaşımız burada defalarca bayıldı, eşiyle arasmm bozulduğunu, çalışmadığı için eşinin evi terk etmeye kadar gittiğini söyledi. Burada bu tür sorunlar yaşayan onlarca kişi var. Benim belki evim olduğundan daha az sıkıntı çekiyorumdur; ancak dayanamayan çok sıkıntılar çeken, aile düzenleri bozulan çok insan oldu. Ramazan geldi, durumumuz ortada, 5 aydan bu yana direnen insanlar çok zor durumda, herkesin durumu kötü moraller bozuk, aile düzeni bozuk. Biz bu işin bir an önce bitmesini istiyoruz ama taleplerimiz yerine getirilmeden da asla pes etmeyeceğiz. Şartlar çok zor, eş dost yardım ediyor krediler çekiliyor. Şenlik düzenledik. Şenlikten gelen gelirle idare ediyoruz. Arkadaşlarımızın maddi durumu kötü, ekonomik nedenlerle aile durumu bozulan birçok arkadaşımız oldu.
– Yanıbaşınızda Star gazetesi, biraz ileride Hürriyet, medya sizi görüyor mu?
Biz basına kızgınız; ama bizi görmeyen basına. Biz bizi görmeyen basına, biz satılmış basın diyoruz. Star hemen yanımızda defalarca önüne gittik "Dedik ki; biz çok kötü durumdayız Aynur Bektaş bizi sokağa attı, fabrikalarımızın kapılarını yüzümüze kapattı, gelin en azmdan bir kamuoyu oluşturup hakkımızı beraber arayalım." Star hiç oralı olmadı, aynı şekilde Hürriyet de yanı başımızda, defalarca kapısına gittik. Açıklamalarda bulunduk; ama maalesef Hürriyet de aynı tavırda bulunarak bizi görmedi; ama BirGün, Evrensel, Hayat TV, IMC TV gibi emekçinin yanında olan basın sesimizi her zaman duyurdu. Boyalı basın dediğimiz gerçekleri saptıranlar, hiç bir zaman yanımızda olmadılar. O satılmış basın bir kuş birinin omzuna konuğu zaman dakikalarca gösterir; ama hakkını arayan Hey Tekstil işçileri ya da öbür işçiler aç susuz kapılarında bağırırken kameralarını kapatırlar.
– AKP’nin ’emek düşmanı’ politikalarım nasıl değerlendiriyorsunuz?
AKP ileri demokrasi vaatlerinde bulunmuştu; ancak bizler ileriyi geçtik, artık normal bir demokrasinin olduğuna bile inanmıyoruz. Adalet, ileri demokrasi bu ise zenginin tavana vurduğu dönemde fakirin bu kadar dibe vurduğuna anlam veremiyorum, adalet kavramı olamaz. Aynur Bektaş yatlarla Avrupalan dolaşıyorsa, çocuğunu Amerikalarda okutuyorsa, bunun karşılığında ben de bu çadırda direniş mücadelemi verip devlete vergimi veriyorsam, bu adalet değildir. Arada uçurumlar kadar fark var. AKP’ye çevremde oy verenler oldu ve bu oy verenler gerçekten AKP’nin adalet getireceğine inanarak oy verdiler. AKP "Din" dedi, "Allah korkusu" dedi. Biz de söylediklerini düşündük, söylemlerine inandık. AKP de bunu çok güzel kullandı. Peki o zaman biz AKP’ye soruyoruz; "Din imansa biz açken siz nasıl tok yatabiliyorsunuz." Bunların yanında Aynur Bektaş 3 tane villada oturuyorken bize 700 lira maaşı çok görüp vermiyor. Biz bu çadırda taşın üstünde otururken Meclistekiler deri koltuklarda oturuyorlar, adalet bu mu? Soruyorum AKP’ye!
– İlerleyen süreçlerde tavrınız ne olacak?
Bizler direnmeye devam edeceğiz. Her gün direnişe devam edemeyeceğiz belki; ama ilerleyen günlerde toplanıp AKP binasının önüne gideceğiz. Aynur Bektaş nereye iş açarsa orada olacağız, gidip eylem yapacağız. Bu eylem haklarımızı alana kadar devam edecek. Aynur Bektaş "Çalıştırdım, para vermiyorum" gibisinden kafa tutup diş biliyorsa bizler de sonuna kadar karşısında direnmeye, mücadele vermeye devam edeceğiz. Hey Tekstil işçilerinin direnişi, ilk olarak Aynur Bektaş’a ikinci olarak AKP’ye, düzene, patronlara karşı. Bunu herkese göstermek için buradayız.
SÖZ ERDİNÇ ÖZYÜN’DE
– Direnişiniz nasıl başladı?
Sorgusuz sualsiz işten çıkarıldık. 2007’deki kriz bahanesiyle maaşlarımız gecikti, verilmemeye başlandı. Biz Başbakanlığa, Meclis’e sorunlarımızı şikâyetlerimizi ilettik; ancak cevap gelmedi. Bize kimse sahip çıkmıyor, tek başımıza mücadele veriyoruz. Artık bu mücadele bizim için onur mücadelesi oldu. 1992’den bu yana Hey Tekstil’de çalıştım, bütün geleceğim buraya bağlı durumda. Sonuç olarak bizim olan hakkımızı istiyoruz. Bu nedenlerle direnişimize 9 Şubat günü başladık.
– Aileniz direnişinizi nasıl karşılıyor?
İki tane çocuk okutuyorum. Eşim ben işten çıkana kadar çalışmıyordu. Benim işten çıkmamla beraber çalışmaya başladı. Kıt kanaat geçiniyoruz. Bankadan krediler çektik. Şu anda bankalara toplam 60 bin lira borcum var. Benim burada, bu şirkette birikmiş param varken ben neden bankadan kredi çekeyim ki. Ben ailemin, çocuklarımın hakkını istiyorum. Direnişime çocuklarım destek veriyor. "Hakkını bırakma gerekirse ekmek yeriz, su içeriz; ama sen mücadelenden, hak kavgandan vazgeçme!" diyorlar. Ailemden destek aldım onların sayesinde bu direnme gücünü buldum; ancak maddi olarak da ihtiyaçlarınız karşılanmalı ama maalesef bu açıdan da durumumuz kötü.
– Direniş çadırınızda günleriniz nasıl geçiyor?
Şubat ayının 9’unda başladı direnişimiz. Felaket bir soğuk vardı; ama biz buna rağmen direniş çadırımızı kurarak soğuğun ortasında direnişe başladık. Sıfırın altında soğukları gördük, bu soğuklar nedeniyle bronşit olan arkadaşlarımız var. Sabah buraya geliyoruz, müzik sistemimizi kuruyoruz, sloganlar atıyoruz, programımızı belirliyoruz. Gece değişmeli olarak çadırımızda nöbet tutuyoruz.
– Talepleriniz ve beklentileriniz neler?
Sonuna kadar direneceğiz. Direnmekten bir gün olsun yılmayacağız. Tek bir kişi kalana kadar mücadele vereceğiz. Medyanın da direnişimize duyarlı olmasını istiyoruz. Medya da bu duruma eğilirse, kısa sürede sonuç alacağımızı düşünüyorum.