TÜRKİYE’DE ÇAYIN ÖZELLEŞEN SERÜVENİ
Anadolu topraklarında çay içme alışkanlığı 1600’lü yıllarda başlar. 1963 yılına kadar Türkiye’de talebin kısmen ithalatla karşılandığı çay, günümüzde dünyanın tek doğal çayı olarak Amerika’dan Japonya’ya, dev çay üreticileri olan Hindistan, Kenya, Seylan ve Endonezya pazarlarına kadar dünyaya ihraç ediliyor. Peki, çay, ülkemizde bugünlere nasıl geldi?
Anadolu topraklarında çay içme alışkanlığı 1600’lü yıllarda başlar. 1963 yılına kadar Türkiye’de talebin kısmen ithalatla karşılandığı çay, günümüzde dünyanın tek doğal çayı olarak Amerika’dan Japonya’ya, dev çay üreticileri olan Hindistan, Kenya, Seylan ve Endonezya pazarlarına kadar dünyaya ihraç ediliyor. Peki, çay, ülkemizde bugünlere nasıl geldi?
Çay tohumları 20. yüzyılın başında ilk kez Bursa ilinde ekilmiş, ancak ekolojik özelliklerin çay yetiştiriciliği için uygun olmaması nedeniyle bu girişim başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ancak dönemin Türkiye’sinde çayı sadece meraklıları tanırdı. Yıldız Sarayı’nın limonluğunda, Boğaziçi’nde Azeryan Efendi’nin yalısında, Büyükdere’deki Orman Mektebi’nde ve İstanbul Tıp Fakültesi’nin botanik bahçelerinde sadece merak yüzünden çay yetiştirildi. Türkiye’de çay yetiştirilmesi konusunda temel oluşturan girişim ise 1917 yılında gerçekleştirilmiştir. Zamanın Halkalı Ziraat Mektebi Alisi müderrislerinden botanikçi ve eski Mardin Mebusu Ali Rıza Erten’in de aralarında bulunduğu bir heyet Batum ve çevresinin
Türkiye’ye geri verilmesini izleyen günlerde inceleme yapmak üzere yöreye gönderilmiştir. Bu inceleme esnasında Ali Rıza Bey; çay, narenciye ve bambunun Batum civarında yetiştirilmekte olduğunu görmüş; bu bitkilerden bilhassa çayı bilimsel olarak incelemiş. İncelemelerini batıya doğru ilerletmesi neticesinde, Rize ve çevresinin toprak ve iklim özellikleriyle Batum ve civarı toprak ve iklim bölgeyle birbirlerine çok benzer olduğunu gören Ali Rıza Erten, çayın Anadolu’nun bu parçasında da yetiştirilebileceği kanaatine varmıştır. Şimali Şarki Anadolu Kafkasya’da Tetkikatı Ziraiye adlı kitapta yayınlamıştır. İlk defa çayın Rize civarında ekim yapılacağına karar verilmiş.
Savaş öncesi para kazanmak üzere Batum ve yöresine giden Doğu Karadenizlilerin savaştan sonra bu olanağı bulamamaları, sorunların daha belirgin şekilde ortaya çıkmasına neden oldu. İşsizlik ve yoksulluk nedeniyle bölge insanlarının yurdun değişik yerlerinde çalışma zorunda olmaları ve ailelerinden uzakta yaşamaları bölgede iş alanlarının yaratılmasını zorunlu kıldı. Sorunun çözüme kavuşturulması ve bölge insanlarına gelir kaynağı yaratılması için o günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde önemli görüşmeler yapılmıştır. Uzun görüşmeler sonunda Büyük Millet Meclisi’nde 6 Şubat 1924 tarihinde ‘Rize Vilayeti ile Borçka Kazasında Fındık, Portakal, Mandalina, Limon ve Çay Yetiştirilmesi’ adında 407 sayılı Kanun kabul edilmiştir. Kanun yürürlüğe girmesinden sonra Rize’de bahçe kültür merkezi kurulmuştur. Bunun için Ziraat Umum Müfettişi Zihni Derin görevlendirilip çay tohumu satın almak üzere Batum’a gönderilmiştir. Rize bölge merkezinde yetiştirilen fidanlar bölgeye dağıtılmış, çay tarımının yerleşip geliştirilmesi için Zihni Derin tam yetki ile görevlendirilmiştir.
GÜRCİSTAN’DAN ÇAY TOHUM
1937-40 yıllarında 70 bin çay tohumu Gürcistan’dan satın alınarak üretimi yaygınlaştırmıştır. 27 Mart 1940 tarihinde çıkarılan 3788 sayılı Çay Kanunu ile çay tarımının ve üreticilerin desteklenmesi güvence altına alınmıştır. Bu kanun ve bu kanuna dayalı olarak çıkarılan kararname ile çay tarım alanları, ekolojik ilkelere göre Araklı deresinden Sovyetler Birliği hududuna ve 15 km içeriye kadar olabilecek şekilde belirleniyor. Altının 9 lira olduğu o dönemden 1938 yılına kadar çayın kilo fiyatı 60 kuruş tespit edilmiş. 1949’da 180 kuruş 1954’de 200, 1957’de 250, 1959’da 300 kuruş olmuştur. Düşünün ki; 1940’da 25 kilo çay ile 1 reşat altını alınırken 2005’te aynı altını alabilmek için 270 kilo çay gerekiyor. Çay üretimi göz önüne alınarak 30 bin dönüm için Ziraat Bankası 5 yıl süre ile 25 lira kredi vermiştir. Bu yıllarda elde edilen yaş çay yaprağı Zihni Derin atölyelerinde işlendi. Giderek yaş çay üretiminin artması nedeniyle çay fabrikası kurma zorunluluğu ortaya çıktı. İlk çay fabrikasının temeli 21 Haziran 1946 tarihinde atılarak, 60 ton/gün kapasiteli olarak 1947 yılında Rize’nin Fener mevkiinde işletmeye açıldı. Bir yandan Türkiye nüfusunun artması, diğer yandan çay içme alışkanlığının yaygınlaşmasıyla yaş çay alanları genişlemiş ve buna paralel olarak fabrika sayısı ve işleme kapasitesi de artmıştır.
1984’TE ÖZEL SEKTÖRE AÇILIYOR
Çaydaki gelişmelerin dünü ve bugünü dikkate alındığında, çayda en büyük değişikliğin 4 Aralık 1984 tarihli ve 3092 sayılı Çay Kanunu ile gerçekleştiği görülür. Bu kanunla çayın tarımı, üretimi, işlenmesi ve satışı serbest bırakılmıştır. Böylece gerçek ve tüzel kişilere üreticilerden yaş çay yaprağı satın alabilmelerine, çay işleme ve çay paketleme fabrikalarını kurup işletmelerine imkan tanınmıştır. Kanun çayda devlet tekelini kaldırmış, devlet sektörü ile özel sektörün yan yana çalışması sağlanmıştır. Ancak çay tarım alanlarının belirlenmesi Bakanlar Kurulunun yetkisine bırakılmıştır. Bakanlar kurulunun belirlediği alanlar dışında çay tarımı yasaklanmış, çay tarım alanlarına giren yörelerde çay bahçesi kuracakların önceden ruhsat almaları zorunlu kılınmıştır.
Şu anda; Doğu Karadeniz Bölgesi’nde 45’i kamuya ve 312’si özel sektöre ait olmak üzere, toplam 357 üretim fabrikası 17.689 ton/gün kapasite ile faaliyet gösterilmektedir.
Yeni Çay Kanun Tasarısı ise 20 Ocak 2011’de TBMM’ye sunuldu. Tasarıyı hazırlayanlar ise; Ulusal Çay Konseyi, Rize Ticaret Borsası, Rize Üniversitesi, Çaykur, Rize Ticaret Sanayi Odası, Trabzon Ticaret Borsası, Maltepe Üniversitesi, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Hindistan Brooker Birliği, Sri Lanka Çay Kurulu Eski Başkanı.
Rize Ticaret Borsası’nın ‘öncülüğü’nde hazırlanan tasarı TBMM’de aynen kabul edilirse Çaykur devre dışı kalacak. Çaykur’un yerini ise yeni kurulacak Çay Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurulu alacak.
Çok büyük yetkilere sahip olması öngörülen Çay Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (Çay Kurulu) yanı sıra tasarı ile Çay Borsası’nın kurulması ve çayda lisanslı depoculuk uygulamasına geçilmesi öngörülüyor.
İTHALATTAN İHRACATA
Makineler imal edilirken; acele olarak bunların monte edileceği yer sorunu da halledilmeliydi. Bu da M.K.E. Ankara Silah Fabrikasından temin edilen Nissen barakaları ile halledilir. Böylece atölye boyutundaki küçük işletmeler meydana gelir. Süreç içersinde fabrikalar yapıldıkça barakalar fabrikalara taşınır. 1947 yılında bir fabrika başlayan üretim 1963 yılına gelindiğinde 18 fabrikada sürer. Günlük kapasite ise 1.340 tona yükselir. Bu yıla kadar iç piyasa ihtiyacı karşılanamaz durumda, talep ancak ithalat yoluyla karşılanır. Ancak Anadolu’da çaycılığın dünya çay pazarındaki konumunu bu yıllardan itibaren değişmeye başlar. Türkiye çay ithalatçısı bir ülke durumundan ihracatçı haline geliyordu. İlk ihracat 1963 yılında 143 ton olarak gerçekleşmişti.
Ekonomik ve sosyal yönden daha etkin bir hale getirilmesi amacıyla çay tarımı ve çay sanayi 1971 yılında yeniden düzenlendi. 6 Aralık 1971 tarihinde çıkarılan 1497 Sayılı Çay Kurumu Kanunu ile Tekel İşletmeleri Genel Müdürlüğü vasıtasıyla sürdürülen çay tekeli el değiştirdi. Tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesi ile sınırlı bir devlet teşekkülü olan Çaykur kurularak çay endüstrisi ve tarımı Çay Kurumu adı ile oluşturulan bu organizasyon aracılığıyla sürdürülmeye başlandı.
YARIN: Üreticiler tepkili, şirketler mutlu