TARİHİN SİLGİSİ YOK Kİ!
İşçi sınıfı tarihi bugünleri mutlaka yazacak. Bu tarih içerisinde kimileri kara harflerle yazılacak. İnsan isteyerek, bilerek böylesi bir onursuzluğu kendisine nasıl yakıştırır?
İşçi sınıfı tarihi bugünleri mutlaka yazacak. Bu tarih içerisinde kimileri kara harflerle yazılacak. İnsan isteyerek, bilerek böylesi bir onursuzluğu kendisine nasıl yakıştırır?
Neden mi söz ediyorum? TBMM’de kabul edilen Sendikalar ve toplu iş sözleşmesi yasasından. Bu yasa, işçi sınıfına büyük kayıplara mal olacak. Üstelik bu kayıpların müsebbibi, işçilerin oylarıyla başına getirdiği kişiler. Sendikacılar demiyorum; çünkü değiller. Hiç olmamışlardı. Şimdi sınıfa ihanet eden hain olduklarını ispat ettiler. Tarih onları kapkara yazacak. Yazık ki çocuklarına da asla silinmeyecek bir utanç bıraktılar. İşçinin alınterinden servet yapmaktan utanmayanlar, onları köle yapacak gizli protokollerin altına imza atmaktan da çekinmediler.
Tuzu kokuttular. Genel grev şimdi değilse ne zaman? Kıdem Tazminatı kırmızı çizgi dokunulursa genel grev nedeni sayılacak. Gerisi dokunulabilecek demek ki! İyi tarafından bakalım; barajlar 2 buçuk ay sıfır sonra da yüzde 3’e iniyor. Zaten iki sendikaya da üye olunabilecekti referandum sonrası yapılan değişiklikle. Şimdi ocak ayıyla bir taneyi zor bulacağız.
Sendikaların çoğu, daha doğrusu en mücadeleci olanları, baraj altında kalacak. Kalmaz ise isteyenin kuracağı rakip ve yandaş sendikayla alt edilecekler. İş kollan birleşiyor, ne mutlu! Uzun zamandır iş kolu sendikacılığından yakınıyorduk. Şimdi bu sorun biraz hafifledi. İş kolu sayısı 20’ye indi. İnmesine indi de, bu sayede işkollarındaki işçi sayısı tavan yaptı. Bu da demek oluyor ki, TIS yetkisi hayal oluyor. Hem de çifte vuruşlu hayal. Eğer sendikalar 30 ve altında sayıda işçinin çalıştığı işyerlerinde örgütlenirse ve işveren bu yüzden işçiyi atarsa dava bile açılamayacak.
Yani sendikalara buralara hiç girme deniliyor. Sendikaya üye olmak anayasal bir haksa eğer, AKP hükümeti sadece bu maddeyle bile anayasal suç işliyor. Yasanın aynntıları haberimizde yer alıyor daha pekçok değişiklik. Ama artık neleri kaybettiğimizin listesini yapmak yerine nasıl geri alırız demek gerek. Hükümet örgütlü bir işçi sınıfı istemiyor bu aşikar. Çünkü örgütlü bir tepki neleri değiştirmez ki.
Sadece sendikalar yasasını geri püskürtmekle kalmaz, suriye politikasını bile hükümetin başına geçirir. Ama bunu yapması için örgütlü gücünün ve elindeki araçların farkına varması gerekir. Genel grev bu araçların en etkilisi. Şimdi kullanılmayacak da ne zaman kullanılacak? Sınıfın öncülüre var. Kirlenmemiş, işçi sınıfına inanan, sınıfın da güvenle arkasından yürüyeceği. AKP hükümetinin korktuğunu başına getirme zamanı gelmedi mi?
Sendikalar sadece üyelerinin haklan için mücadele ediyor gibi görünse de aslında tüm sınıf için mücadele ederler, iktidar partisi istediği kadar yandaş sendika yaratmaya çalışsın olmaz, olamaz. Sınıfın ideolojisi belli, bunu değiştirmek imkansız. Artı değer olduğu sürece, insan üretmeyi sürdürdüğü sürece kısacası insan var oldukça, işçi de hep devrimci olacak. AKP kendini boşuna yoruyor. Kaçınılmaz sonunu hızlandırmaktan başka işe yaramayacak çabalan.
Bir genel grev geliyor. Üstelik yakın da. Genel grev birçok şeyi değiştirir ama öncesinde utanç protokolünün altında imzası olan Türk-İş Başkanı değiştirilmeli. Sadece başkan değil, iktidarın taşeronu olan kim varsa gitmeli. Türk-Iş bu yapısına rağmen Türkiye’nin hala en büyük işçi örgütü. O olmadan bir genel grevden söz edilemez. İşte bu yüzden yenilenmiş, devrimci, kararlı, ilkeli, iktidara uzak bir yönetim yeniden oluşturulmalı. Sanırım önümüzdeki süreçte, bu değişimi birlikte izleyeceğiz.