27 OCAK ZONGULDAK MİTİNGİ VE SENDİKALAR
Taşeron cehennemlerinden ölüm haberleri durmak bilmiyor. Sadece Ocak ayında 10 madencimiz iş cinayetlerine kurban gitti. Hükümet ise, bırakalım cinayetleri önlemeyi ve taşeron sistemine son vermeyi, taşeron cehennemini daha da yaymak, sınırlamaları da kaldırarak taşeronun giremeyeceği yer bırakmamak istiyor. Bunun için kanun çıkarmaya hazırlanıyor. Kıdem tazminatını ortadan kaldırma girişimini de raftan indiriyor.
Taşeron cehennemlerinden ölüm haberleri durmak bilmiyor. Sadece Ocak ayında 10 madencimiz iş cinayetlerine kurban gitti. Hükümet ise, bırakalım cinayetleri önlemeyi ve taşeron sistemine son vermeyi, taşeron cehennemini daha da yaymak, sınırlamaları da kaldırarak taşeronun giremeyeceği yer bırakmamak istiyor.
Bunun için kanun çıkarmaya hazırlanıyor. Kıdem tazminatını ortadan kaldırma girişimini de raftan indiriyor. Emperyalistlere sözler verdiler. Onlar da sözlerin karşılığını istiyor. AKP Hükümeti, 25 Temmuz 2003’te, IMF’ye yazdığı taahhüt mektubunda şöyle diyordu; "işgücü piyasalannın esnekliğinin artırılması için çıkanlan yeni İş Kanunu, esnekliğin arbnlması, yan zamanlı ve geçici istihdama yönelik yeni hükümler hayata geçirmek suretiyle iş sözleşmelerinde ayrım yapmaya imkan tanımaktadır" İşte AKP’nin itirafı… Bu kadar açık… 4857 sayılı yasa, işçi sınıfına kuralsız çalışmayı getirmek için çıkarılmış.
Ama yetmiyor emperyalistler ve Hükümet için. 2008’de Avrupa Birliği emperyalizmine yeni bir müjde veriyorlar. " İşgücü maliyetlerini azaltıcı, aktif işgücü programlarını geliştirici, özel istihdam bürolarının açılmasını kolaylaştırıcı, alt işverenlik ilişkisini düzenleyici kanunu çıkardık" diyorlar. Şimdi müjde sırası, kıdem tazminatı fon yasasını çıkarma, taşeron sınırlamasını kaldırma ve kiralık işçi büroları uygulamasında. Onlar için müjde olan ise, işçi sınıfına ölüm demek, kölelik demek. … GMİS, 7 Ocak’ta 8 madencimizin iş cinayetine kurban gitmesinden sonra "yürüyüş mü düzenleyelim, gece fener alaylı protesto mu yapalım" diye tartıştı. Ölümleri protesto etmek yetmeyecekti.
Sisteme karşı mücadele etmeden iş cinayetlerini durdurma olanağı yoktu. Taşeron sistemine karşı mücadele etmek gerekiyordu. Kararlan da bu oldu. 14 Ocak’ta Genişletilmiş Başkanlar Kurulu’nu topladılar, 27 Ocak’ta yapacakları mitinge, sadece Zonguldak işçisi ve halkını değil, bütün konfederasyon ve sendikalan çağırma karan aldılar. Taşeron cehennemine karşı Türkiye’nin ayağa kalkması gerekiyordu.
"Taşeron demek, ölüm demek, ucuz işgücü demek, üretim zorlaması demek, 10-12 saat çalışmak demek, kölelik demek, sigorta primlerinin eksik yatinlması demek, iş güvenliği önlemlerinin ihmal edilmesi demek, maaşını ne zaman alacağını bilememek demek, iş güvencesi olmaması demek, kıdem tazminatının olmaması demek, sendikasız olmak demek…" diyorlar.
İktidarlan deviren Zonguldak işçisi yeniden ayağa kalkıyor. ANAP iktidanna son veren büyük madenci eylemleri, 24 Şubat 1990’da "İnsana Saygı" mitingi ile başlamıştı. Miting, 30 Kasım’daki grevin de hazırlayıcısı olmuş, 3 Ocak Genel Grevinin de önünü açmış, 4 Ocak’ta başlayan büyük madenci yürüyüşüne ulaşmıştı. İşçi hareketi, işçi sınıfının iktidarlan devirebileceğim göstermişti. 27 Ocak 2013 mitinginin adı ise "Emeğe Saygı-" "1990 ve 1994’teki iktidar da Zonguldak’a böyle bakmıştı. Bugün onlar yok, ama biz buradayız" diyorlar. "ingiliz geldi gitti, Alman geldi gitti, Fransız geldi, gitti. Cuntalar geldi, tek parti iktidarlan geldi, koalisyonlar geldi, hepsi gitti. Ama biz buradayız" diyorlar. 27 Ocak mitingi, taşeron sitemine karşı işçi sınıfının başkaldınsıdır.
Ortaçağa karşı ayağa kalkıştır. Kölelik düzenine dur demektir. Bu miting, aynı zamanda Sendikal Güçbirliği Platformunun da mitingidir. Türk-İş’e bağlı diğer sendikalann mitingidir. DİSK’in, KESK’in, Birleşik Kamu-İş’in, Odalanna operasyon yapılmak istenen TMMOB’nin, TTB’nin, topyekün işçi sınıfının mitingidir. Taşeron karanlığı, sadece GMS’in ve Zonguldak’ın sorunu değil, bütün sendikalann, işçi sınıfının tamamının ve Türkiye’nin sorunudur.