BURASI ADANANIN AFRİKASI
Adana´nın Afrika´sını gizliyorlar.
Adana’nın Afrika’sı…
Yöre halkı böyle diyor, mevsimlik tarım işçilerinin yaşadığı bölgeye.
Haftasonu Adana’dan tıp öğrencileri, halka sağlık taraması yapmak amacıyla Tuzla beldesinde, mevsimlik işçilerin yaşadığı bölgeye gitti. Ancak jandarma, geçerli bir sebep göstermeksizin tıp öğrencilerini sokmadı. Gönüllüler, geceyi arazide geçirdi. Ertesi öğleden sonra jandarma inadından vazgeçince işçi ailelerinin yanına giderek sağlık taraması yaptılar.
Tıp öğrencilerinin takdir edilesi çalışması ve jandarmanın sebepsiz engellemesi medyada haber olarak çıksa da sağlık taramasının yapıldığı mevsimlik işçilerin durumuna dikkat çeken olmadı.
GEÇİCİ DEĞİLLER, BURADA YAŞIYORLAR
SoL, tıp öğrencileriyle birlikte Tuzla’daki mevsimlik işçi ailelerini gezdi, onlarla sohbet etti. Ailelerin yaşadığı bölgeye uzaktan yaklaşırken ille karşınıza çıkan manzara, buraya neden "Adana’nın Afrikası" denildiğini açıkça anlamanızı sağlıyor. Nehir kenarında, derme çatma barakaların görüntüsü iç acıtıcı. Mevsimlik işçiler genelde trafik kazalarındaki toplu ölümleriyle haber oldukları için, genel olarak hepsinin mevsimi geldiğinde çalışacakları yere gittikleri sanılıyor. Oysa mevsimlik işçi tanımı, bir mevsim belli bir yerde yaşayan değil, yalnızca bir mevsim çalışan emekçiler için kullanılıyor. Tuzla’daki işçiler de yaz kış bu derme çatma yapılarda kalıyorlar.
Adana Tabip Odası Başkanı Ali ihsan Ökten, Oda’nın yönetim kurulu üyesi Ahmet Hilal ve tıp öğrencileri işçilere sağlık taraması yaparken, biz de sohbet ediyoruz.
Engin Tilki, 14 yaşında Şırnak Cizre’den gelmiş. 6 senedir burada yaşıyor. Tandarmanın halka sağlık hizmeti götürmek isteyen tıpçıları engellemesinin manüksızlığını konuşurken, yılın kalan günlerinde yaşadıkları koşullan anlatıyor: "Biri hasta olduğunda ne yapıyoruz? 5 kilometre ileriye, Tuzla’daki sağlık ocağına gidiyoruz. Sağlık ocağı yetmediğinde, acil durumlarda Adana merkeze gitmek gerek." Tuzla-Adana arası yaklaşık bir buçuk saat.
"Ama asıl sıkıntı bu yaşadığımız yerler. Çok sağlıksız. Bu koşullarda hasta olmamak zor."
Bölgedekilerin çoğunluğu Kürt. Bir kısmı Arap. Tek sıkıntıları sağlık değil. 23 yıldır burada yaşayan 47 yaşındaki Zeliha Teyze, çocukları ve torunları için uzun süre okul istediklerini anlaüyor. "Sonunda yapülar üç sene önce. Ama bütün parayı burda çalışan işçilerden topladılar."
DEVLET HİÇBİR HİZMET GÖTÜRMÜYOR
Devlet Adana’nın Afrika’sında ne sağlık ne de eğitim hizmeti sunuyor. Bir de başlarında ağa belası var.
6 yaşındayken Urfa Siverek’ten gelmiş Zahide. 18 yıldır orada çalışıyor, "işe gitmediğimiz, gidemediğimiz günlerde toprak ağası elektriğimizi kesiyor. İkametgahı bile olmayan bir yerde elektrik faturası ödüyoruz ama ağa istediğinde kesiyor elektriği" diyor.
Elektriği kesilenlerden biri de Mustafa. Mustafa 20 yaşında. Burada doğmuş. "Ben Ramazan’da işe gitmemiştim. Kestiler elektriğimi" diyor. Gülbahar da burada doğmuş. Henüz 14 yaşında. Ama Tuzla’daki mevsimlik işçilerin gerçekleri kafasına kazınmış. "Ben ev işlerinde, bahçede anneme yardım ediyorum. Okula gidemedim. Evde sadece buzdolabı, televizyon ve ampul var ama 50 lira fatura geliyor. Köylüler itaat etmedi mi muhtar elektriği kesiyor."
KİMSE GÖRMESİN…
Bölgede geçen senelerde direnişler oldu. Tarım işçileri ücreti artırmak için topluca greve gitti ve sonuç aldı. Yine de elde ettikleri kazanım, hakları olanı karşılamanın fersah fersah uzağında.
Tuzla’dan ayrılırken, jandarmanın tıpçıları niye engellediği sorusu tekrar düşüyor aklımıza. Belki de mesele, devletin "verdiği" sağlık hizmetini birilerinin vermeye kalkması değildi. Belki de amaç, buranın görünmesini engellemekti sadece.
‘Buradakiler tarım işçisi değil, adeta köle’
Mevsimlik işçilerin barınma, temiz su ve sağlık gibi hizmetlere erişimi neredeyse hiç yok. Geçtiğimiz hafta Adana’nın Tuzla beldesindeki pamuk tarlalarında çalışan işçilere sağlık taraması yapmak isteyen tıp öğrencileriyse, valilik ve jandarmanın engellemesiyle karşı karşıya kaldılar.
Yaşadıklarını anlatan tıp öğrencilerinden Hamit Ekinci, "amacımız bu kadar kötü koşullarda yaşayan bu insanların koşullarını duyurmak ve toplumcu sağlık için bir pratik yaratabilmekti" diyor.
Hamit, 4’üncü sınıf öğrencisi. Sağlıkçı adaylarının sahaya inmesini amaçladıklarını söyleyen doktor adayı, "Ne yazık ki bu ülkede iyi bir şeyler yapmak istediğinizde keyfi engellemeler koyuluyor" diye sürdürdü sözlerini.
‘KÖYLÜLERİ BİZE KARŞI KIŞKIRTTILAR’
Hamit ve arkadaşları Tuzla’nın Karagöçer köyüne 14 kilometre kala jandarmalar tarafından durdurulmuş. Jandarma, Valilik’ten izin gerektiğini söylemiş. Tıp öğrencileri de TTB’nin kararı doğrultusunda geldiklerini, daha önce benzer taramaları Ankara ve Eskişehir’de de yaptıklarını söylemişler. Ancak jandarma dinlememiş.
Hamit, "Komutan köydeki işçilerin sorumlusu olan biriyle görüştü ve ondan sonra öğrencilere saldırı girişimi oldu" diyor. Bunun üzerine başka bir alana geçip, beklemişler. Ancak orada da trafiği engelledikleri gerekçesiyle ceza kesileceğini söylemiş jandarma.
Sağlıkçılar yılmamış ve geceyi boş arazide geçirmişler. Sonunda sağlık taraması yapmalarına izin verilmedi ama köye girebilmişler. Hamit bundan sonra gördükleriyle ilgili şunları anlattı: "Gözlemlediğimiz, temel sağlık hizmetinin sağlanmıyor. Temiz su imkanları yok. Doğal ihtiyaçları karşılamada ve sağlıklarıyla ilgili çok ciddi sıkıntıları var. Çocukların sürekli ishal olduğunu söylediler, çocuklarda gözle görülen bir gelişim geriliği var. Çalışma koşulları da çok zorlu. Ücretlerle ilgili sıkıntıları var. 10-11 saat karşılığında, yevmiye olarak 34 lira alıyorlar."
Çalışmaya katılan bir diğer öğrenci, Rojdi Özer de Hamit’le aynı gözlemleri paylaşıyor. Rojdi de Hamit gibi Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okuyor. Köydeki durumla ilgili tespiti çarpıcı: "Burası bildiğiniz Adana’nın Afrika’sı. Tarım işçisi değil tarım kölesi buradakiler. Mülteci kampında bile koşullar bu kadar kötü değildir."
Rojdi köyün küçük olmadığının, 20 bine yakın insan yaşadığının altını çiziyor, "bazıları 30 yıldır buradalar" diyor. İnsanların büyük bir bölümünün Kürt illerindeki savaş nedeniyle buraya göçtüklerini söyleyen Rojdi, "Birçoğunun ya köyü yakılmış ya da koruculuk dayatılmış. Bu nedenle buraya gelmişler. Devletin Kürdistan’da uyguladığı tarım politikaları, topraklarını sulama imkanı getirilmemesi gibi etkenler de dahil" diyor.
İKAMETGAH YOKSA SU DA YOK
30 yıldır burada yaşayanlar olmasına karşın ikametgahları yok. Bu nedenle elektrik, su bile yıllarca gitmemiş.
Hamit’e göre bölgede sermaye ile devlet işbirliği var. "Her ne kadar dillerde biz kardeşiz dense de burada insanlar ikinci sınıf vatandaş muamelesine tabi tutuluyor. Sağlıkta dönüşüm gibi sağlık politikaları, çıkarılan yasalar da bunun uygulaması. Yasalardan da öte kuralsızlık, hukuksuzluk hakim" diyor Hamit. Rojdi de aynı görüşte. O da bölgedeki toprakların ithalata yönelik üretim yapan firmalara ait olduğunu belirtiyor ve "ucuz işgücü sayesinde maliyeti sıfıra indiriyorlar" diyor.
Her iki tıp öğrencisi de Karagöçer’deki koşulların, sağlık politikalarının bir sonucu olduğunu söylüyor ve "sağlık öğrencileri olarak halk sağlığı uygulamalarına devam edeceğiz" diye tamamlıyorlar sözlerini.
TÜİK’e göre durumları iyiye gidiyor
Türkiye istatistik Kurumu (TÜİK) dün Tarımsal işletmelerde Ücret Yapısı anketinin 2012 yılı sonuçlarını yayımladı. Mevsimlik tarım işçilerine ilişkin verilerin de açıklandığı anket sonuçlarına göre, mevsimlik işçilerin ortalama günlük ücreti 2011 yılına göre yüzde 14,9 artışla 37 lira 82 kuruş oldu.
En yüksek ortalama günlük ücret kadın işçiler için 40 lira 79 kuruşla Ordu’da, erkek işçiler için 57 lira 72 kuruşla Ardahan’da kaydedildi. En düşük ücretlerse kadın işçiler için 23 lira 99 kuruşla Balıkesir’de, erkek işçiler için 32 lira 67 kuruşla Hatay’da gözlemlendi. Adana genelindeyse kadın mevsimlik tarım işçilerinin 33 lira 51 kuruş, erkek işçilerinin 40 lira 37 kuruş günlük ücret aldığı belirtildi.
Önemli bir bölümü Çukurova’da çalışan pamuk işçilerinin ücreti ortalamanın gerisinde. Çapalama işi yapan kadın işçi günlük 29 lira 90 kuruş. Hasatta çalışan kadın işçinin ücretiyse 25 liraya kadar düşüyor.
2011’de kayda geçen mevsimlik işçi sayısı 64 bindi. Aynı yıl, bu işçilerden yalnızca yüzde 2,56’sı barınma olanağından yararlanmaktaydı. Bu oran 2004 yılında yüzde 13,81 ‘di. SSK sigortası olan mevsimlik işçi yok. Tarım sigortası olanların oranıysa yalnızca on binde 2.
Vızzzz gelir
Ölen kimi ünlülerin eşleri, politik gelişmelerle ilgili ikide bir medyada eşi hakkında "Yaşasaydı şu an şöyle yapardı!" türünden konuşmuyor mu, gel de "Yok ya!" diye hoplama. Hele ki, devrimci kimliğiyle simgeleşmiş sanatçı eşlerinin bugünkü liberal gevezeliğe çeşni olarak "Yaşasaydı süreci desteklerdi!" türü "sisteme şenlik" demeçleri! Münneccimliğin bir türü de bu! Nerden biliyorsun? Ben de, "Yaşasaydı senden çoktan boşanmıştı!" desem, elinde aksini ispat eden belgen mi var? "Yaşasaydı süreci desteklerdi"ymiş! "0 da evet derdi"ymiş! Mış da mış, miş de miş! Sana nasıl katlanmış! Nihat Behram