HAZİRAN DİRENİŞİ’NDE İŞÇİ SINIFININ DAMGASI?
Gezi Parkı eylemleriyle başlayan Haziran Direnişi´nde işçi sınıfı ve sendikaları, ne ölçüde etkili oldu? Böyle bir toplumsal muhalefet hareketinde işçi sınıfının örgütlü kesimi bu isyana ne derecede katıldı, damgasını vurabildi?
Gezi Parkı eylemleriyle başlayan Haziran Direnişi’nde işçi sınıfı ve sendikaları, ne ölçüde etkili oldu? Böyle bir toplumsal muhalefet hareketinde işçi sınıfının örgütlü kesimi bu isyana ne derecede katıldı, damgasını vurabildi?
Bu soruların yanıtını somut olgularla birlikte vermeye çalışalım. KESK, kamu çalışanlarının sorunlarıyla birlikte bu direnişi desteklemek amacıyla 4-5 Haziran tarihlerinde "iş bırakma" kararı aldı, DİSK de bu karara katılacağını açıkladı.
Bir anlamda genel grev sayılabilecek bu iş bırakma kararı, yurt çapında çok fazla etkili olmadı, KESK’in Tünel’den Taksim’e kadar yürüyüşüne katılım önemli düzeydeydi ama DİSK için aynı şeyi söylemek mümkün değildi. Türk-İş’teki muhalefeti temsil eden Sendikal Güç Birliği Platformunun (SGBP) bu eyleme katılımı da son derece sınırlıydı. Polisin 15 Haziran akşamı Gezi Parkına saldırısı sonucunda DİSK ve KESK, 17 Haziran’da "genel grev" çağrısında bulundu, ancak yine etkisiz bir eylem ortaya kondu. 25 Haziran’da SGBP, "duran adam" eylemine destek vermek amacıyla Taksim’de bir etkinlik yaptı, 40-50 kişilik bir grup katıldı. Hak-İş ve Memur-Sen, zaten AKP "yanlısı" olarak bilinen sendikalar.
Türk-İş yönetimi de, 19 Haziran tarihli gazete ilanlarında Hak-İş ve Memur-Sen’in yanı sıra MÜSİAD, TUSKON gibi İslami sermayenin temsilcileri ile birlikte Gezi eylemcilerini eleştiren ve AKP Hükümetine destek sunan açıklamalar yaptı. Daha önce belirttiğimiz gibi, Gezi Direnişinin aktif gücünü eğitimli, beyaz yakalı denilen emekçiler, öğrenciler üstlendi. Bu emekçiler genelde sendikasızdı. İşçi sınıfının geleneksel kesimi diyebileceğimiz sanayi işçileri, bu kesimin gençleri, sınırlı ölçüde bireysel olarak bu eylemlerde yer aldıysa da sınıfın bu harekete aktif ve örgütlü düzeyde katıldığı söylenemez. Gezi Direnişine yol açan yeşil alanın talan edilmesi, ağaçların sökülmesi, kentsel dönüşüm adı altında mahallelerin betonlaştırılması da, bu kentlerde yaşayan işçilerin, sendikacıların sorunları arasında yer almalıdır.
Bir özgürlük, demokrasi, hak arama mücadelesi veren gençlerin eylemine katılmak, destek vermek, daha sonra bu gençlerin, beyaz yakalı emekçilerin sendikalaşması için de önemli bir zemin yaratabilir. En azından sendikalar, bu direniş süresince fabrikalann bulunduğu bölgelerde vardiya çıkışı yürüyüş düzenlemesine, Gezi eylemi ile birlikte işçi sınıfının taleplerinin de dillendirilmesine olanak sağlayabilirlerdi. İşçi sınıfının yoğun olduğu, İstanbul, Kocaeli, Gebze gibi kentlerde "muhafazakâr" işçilerin tepkisini çekmemek, sendika seçimlerinde bir kayba uğramamak adına bu tür eylemlere başvurulmadığı yönünde bilgiler alıyoruz. Keza çeşitli semtlerdeki park forumlannda sendikacılann, işçi temsilcilerinin bu toplantılarda söz alarak işçi sınıfının talepleriyle direnişe katkı sağlamalan, yön vermeleri, örgütlenmenin gereği üzerinde durmalan çok önemli fırsatlardır.
Direnişin başını çeken beyaz yakalı çalışanlann güvencesiz, örgütsüz, esnek bir çalışma düzenine tabi olmalan, işten çıkanlma, işsizlik gibi sorunlan da, işçi sınıfının temel sorunlan arasında yer almaktadır. Eylemlere katılanlann, parklarda bulunanlann çalışma yaşamının yanı sıra eğitim, sağlık, konut gibi konulardaki somut sorunlan da, işçi sınıfının sorunlandır. Önümüzdeki süreçte işçi sınıfının örgütsel düzeyde ortak taleplerle Haziran Direnişine ağırlığını koyması, güçlü bir toplumsal muhalefet hareketinin oluşmasına ve AKP’nin de iktidardan gitmesine yol açabilecektir.