Belediye-İş Sendikası Ordu Şube Başkanı Selim Yöndem ile Türk-İş’i konuştuk, yöndem, Türk-İş’in grev kırıcı tutumunu eleştirerek, ‘Çözüm, Sendikal Güç Birliğini daha da büyüterek, Türk-İş Yönetimine taşımaktan geçiyor’ önerisini yaptı.
Selim Yöndem ile Türk-İş yönetimini ve Türk-İş’in çok eleştirilen ‘sessizliğini’ konuştuk. Türk-İş’in yalnızca sendikal problemlere değil, ülkedeki genel duruma karşı da sesiz kaldığının altını çizen Yöndem, önce Türk-İş’in sahip çıkmadığı grevleri saydı, ardında da çözümün adresi olarak Sendikal Güç Birliği Platformu’nu gösterdi.
Yöndem, ayrıca Türk-İş’in anayasa çalışmalarında ve ‘Âkil Adamlar’ topluluğunda ön saflarda yer almasını da eleştirdi. Yöndem, Türk-İş’e dair somut değerlendirmelerini bizimle paylaştı.
Türk-İş yönetiminde memnun musunuz ya da Türk-İş nereye gidiyor?
Aslında Türk-İş hiçbir yere gitmiyor. Sorun da burada zaten. Türk-İş kendi sorumluluk alanına müdahale etmemesi, Türkiye’nin genel sorunlarına sessiz kalması, olayları çok cılız basın açıklamaları ile geçiştirmeye çalışması hiçbir yere gitmediğini, olduğu yerde oturduğunu gösteriyor. Bizim Türk-İş ile ilgili düşüncemiz başmdan beri belli. Biz Türk-İş’in, Türkiye için gerekli bir kurum olduğuna inanıyoruz. Türkİş’in büyüklüğünü ne tartışırız ne de tartıştırırız. Ancak, burada Türk-İş’in yönetimi ile ilgili bir sorun var. Türk-İş yönetimi kesinlikle yeniden şekillenmeli. Emeği ve emekçiyi temsil eden ve emekçi davasına gerçekten inanan kişilerin yönetime gelmesi gerekiyor. Yani bugünkü yapı ile Türk-İş zaten hiçbir yere gidemiyor.
Türk-İş’in AKP kuyrukçuluğu yaptığı yönündeki iddialara katılıyor musunuz?
Buna kesinlikle katılıyorum. Bakın, 2002 yılından beri çalışma hayatında çok ciddi anlamda olumsuz müdahaleler oldu. Sendikal konularda, iş hayatında, iş hukukunda bir yığın olumsuz değişiklik yapıldı. Bir yığın antidemokratik düzenleme getirildi. İşçilerin haklan ellerinden alındı. Daha doğrusu gasp edildi. Bütün bunlara karşı Türk-İş doğru dürüst bir tavır koymadı. Cılız basın açıklamaları ile olayları geçiştirmeye çalıştı. Türk-İş ülkemizin genel sorunlarında, yaşanan olumsuz gelişmelere karşı da sessiz kaldı. Bir yığın antidemokratik yasak, kanun hükmünde kararname gündeme geldi ama Türk-İş’te ses yok. Bunun aksine, hükümetin istediği her yerde olan bir Türk-İş yönetimi var ortada.
Türk-İş’in kendi içindeki sendikalara ve onların mücadelelerine karşı tutumunu nasıl değerlendiriyorusunuz?
Bakın, bugün bölgemizde 10 bin işçiyi ilgilendiren ÇAYKUR işçilerinin grevi vardı. Peki, Türk-İş yönetimi ne yaptı? TekGıda-İş’i yalnız bırakarak grev kırıcılığına hizmet etti. Hava-İş Grevi’nde keza öyle, Kristal-İş’te öyle, Belediye-İş’te öyle. Tekel eylemlerindeki tutumu ortada. Ama hükümetin "açılım anayasası" çalışmalarında ya da ‘Âkil Adamlar’ topluluğunda Türk-İş Genel Başkanı en önde. Peki halkın istediği, işçinin istediği alanlarda Türk-İş yönetimini neden göremiyoruz
Bugün bile hâlâ devam eden Gezi olaylarında Türk-İş nerede? Bir tanıklığınız var mı?
Siz Gezi olaylarını sadece iki ağaç meselesi olarak mı görüyorsunuz; burada bir hak arayış mücadelesi var. Gençlik alanlarda, işçiler alanlarda, esnaf alanlarda, yani Türkiye ayakta! Peki Türk-İş yönetimi nerede? Bugün Türkiye’de, bir demokratik mücadele varken, Türk-İş yönetimi neden sesini çıkarmıyor? Dediğim gibi, hükümet istediği zaman ses çıkarılıyor.
Peki, bu sorunları Türk-İş bir olağanüstü kongre ile çözebilir mi sizce?
Benim, Türk-İş’in bu sorunlarının çok kısa vadede çözüleceğine inancım yok. Yani Türk-İş ile beraber birçok sorun var, düzeltilmesi gereken. Bu sistem dahilinde kısa vadede bunları çözmek mümkün değil. Türk-İş, bu delege yapısı ile olağanüstü kongrede sorunlarını çözemez. Sorunların nasıl çözüleceği konusuna gelirsek, bakın Türk-İş’in içerisinde Sendikal Güç Birliği var. Çözüm, Sendikal Güç Birliği’ni daha da büyüterek bu yapıyı Türk-İş yönetimine taşımaktan geçiyor. Önümüzdeki dönemde bunu gerçekleştireceğimize inanıyorum ve bunun mücadelesini de sonuna kadar vermemiz gerekiyor.