TÜRK-İŞ GÜRLEMİYOR BİLE
Yol-İş Sendikası´nın eski Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Fahri Yıldırım, Aydınlık´a gönderdiği yazıda, Türk-İş´in içinde bulunduğu suskunluğun nedenlerini anlattı
‘Doğru sendikacılık için Türk-İş yazı dizimiz ses getirmeye devam ediyor. Türk-İş eski Ankara İl Temsilcisi ve Yol-İş Sendikası’nm eski Genel TEŞKİLATlandırma SEKRETERİ ve Denetleme Kurulu Başkanı gibi pek çok görevlerde bulunan Fahri Yıldırım, Aydınlık’a gönderdiği yazıda Türk-İş’in içinde bulunduğu suskunluğun nedenlerini anlatıyor.
İşte Yıldırım’m o yazısı: Gerçekten Türk-İş büyük bir suskunluk içinde. Hükümet, işçi sınıfı aleyhine atacağı adımları açık açık ifade ediyor. Türk-İş ise sessizliğini koruyor. Hükümet, emperyalizmin ve yerli sermayenin çıkarları doğrultusunda düzenlemeler yapıyor ve adımlar atıyor; Türk-İş’ten önemli bir tepki yok. Eskiden Türk-İş için "gürler ama yağmaz" derlerdi. Şimdi Türk-İş gürlemiyor bile. Bazı sendikacılar, işçiden ciddi bir tep ki gelmediğini söyleyerek kendilerini temize çıkarmaya çalışıyor. Sendikacı, işçinin önderi olmak durumundadır. Ön der olamıyorsa, o zetesi geliyor tabii. Ancak anlaşıldığı kadarıyla Türk-İş’in yöneticilerinin çekindikleri bazı konular var. Bazı yöneticilerin ilgi alanları ise sendikacılık dışında.
Tabii bir de cumhuriyet savcılıklarında süren soruşturmalar var. Keşke Türk-İş genel merkezindeki beş yönetici kendileri ve sendikaları hakkında süren veya sürdürülmüş olan savcılık soruşturmaları veya devam eden davalar konusunda kamuoyunu bilgilendirse. Bugünkü sessizliği açıklamak çok kırılır yen içinde kalır, da^ ^olay olur anlayışı terkedilmeli; bazı sendikacıların pislikleri teşhir edilmeli. Sendikacılar içindeki çok küçük bir grubun pislikleri tüm sendikacıları lekeliyor. Sendikacılarımızın büyük bölümü namuslu ve temiz insanlar’ koltuğu işgal etme hakkı yoktur. Önder olan kişi de yaklaşmakta olan tehlikeleri işçiden önce görür, işçiyi bu konularda bilgilendirir, örgütler ve harekete geçirir.
Türk-İş’in yöneticileri bu önderlik görevini yerine getiremiyorlar. İşçiler onlann çok daha ötesine geçti. İşçiler artık yaklaşan tehlikeleri görüyor ve bunlara karşı önlem alınmasını istiyor. Bu tehlikeler konusundaki bilgi kaynaklarının başmda da Aydınlık ga’Cok laf yalansız, cok mal haramsız olmaz’ Bazı sendikacıların malvarlıklarını açıklamakta zorlanıyorum. Yol-İş Denetleme Kurulu başkanı iken, bazı yöneticilerin yılın her günü Ankara dışında görevdeymiş gibi harcırah aldıklarını tespit etmiştim. Bir de bazı faturalarda büyük tahrifatlar yapıldığını, bazı işyerlerinden naylon fatura alındığını belgelemiştim.
Herhalde büyük malvarlıklarının arkasında bu tür yöntemler yatıyor. Bizde bir laf vardır. Çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz, diye. Herhalde epey haram karışmıştır bu malvarlıklarına. Türkiye Yol-İş Sendikası denetleme kurulu başkanlığım sırasında Yol-İş’te bazı önemli yolsuzlukları tespit ettim. Bunları iki kapsamlı rapor olarak yönetime sunduk. Yolİş, bu iddialar nedeniyle iki kez olağanüstü genel kurul yaşadı. Denetleme Kurulunun bu iki raporu Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na iletildi. Savcıya ifade verdim. Cumhuriyet Savcüığrnrn görevlendirdiği bir bilirkişi kurulu, Denetleme Kurulunun iddialarını doğruladı.
Bizde yargı çok yavaş işliyor. 2008 Fahri yılında başlayan savcılık soruşturması, ancak 2012 yılında iddianameye dönüştü. Çok önemli bazı yolsuzluk belgeleri de iddianamede yer almadı; başka bir soruşturmaya dahil edildi. Hükümete karsı tavır almak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 30 Mayıs 2013 tarihli tebliğnamesinde başta Yol-İş Genel Başkanı Ramazan Ağar ve Genel SEKRETERİ Tevfik Özçelik olmak üzere Yol-İş’in bazı eski ve yeni yöneticilerinin cezalandırılmasını talep ediyor. Ramazan Ağar hakkında istenen cezanın üst sınırı 56 yıl hapisti.
Bu durumda olan bir sendikacının hükümete karşı tavır alabilmesi mümkün mü? İstihbarat teknolojisi çok gelişti. Ne yazık ki bazı sendikacılarımızın para, kadın, kumar, içki konularında önemli zaafları var. İstihbarat örgütleri bu zaafları tespit ediyor, belgeliyor ve gerektiğinde sendikacının önüne bir dosya atıyor. Türkiye’de sendikacıların bu konulardaki zaaflardan arınması, hükümetin sendikacılar üzerindeki hâkimiyetinin kırılmasının ilk şartıdır. Türk-is nasıl doğru çizgiye getirilir? Türk-İş’in doğru bir çizgiye sokulmasında sendika-içi demokrasi son derece önemli.
Türk-İş genel kurullarına katılan delegelerin sayısı, ödenen aidat miktarına göre belirleniyor. Parayı veren, düdüğü çalıyor. Aydınlık da birçok kez yazdı. Sendikanın parası varsa, üye sayısının çok üstünde bir sayı üzerinden aidat yatırıyor ve Türk-İş’in politikalarını belirtiyor. Yol-İş ve Tes-İş sendikaları bu yanlış uygulamanın en önemli örnekleri. Öncelikle bu hata düzeltilmeli; bağlı sendikaların gerçek üye sayıları üzerinden aidat yatırmaları ve delege götürmeleri sağlanmalı.
Diğer konu, kol kırılır yen içinde kalır, anlayışının terkedilmesi; bazı sendikacıların pis. tiklerinin teşhir edilmesi. Sendikacılar içindeki çok küçük bir Yıldırım grubun pislikleri tüm sendikacıları lekeliyor. Sendikacılarımızın büyük bölümü namuslu ve temiz insanlar. Ancak nedendir bilinmez, "aman pislikler dışarı sızmasın" diye bir anlayış var. Pislikleri yapanların üzerine de gitmiyorlar. O zaman tüm sendikacılık camiası bundan zarar görüyor. Türk-İş’i düzeltmenin önşartlarmdan biri, sendikacılığa büyük zararlar veren bazı pisliklerin temizlenmesidir. Sinek küçüktür, ama mide bulandırır. Bu sineklerin Türkİş’ten temizlenmesi gerekiyor. Ben yine Aydınlık, Ulusal Kanal ve UDİH’in önemini vurgulamak istiyorum. Sendikacıların önemli bölümü işyerlerine gitmezler; işçiyle doğrudan ilişki kurmazlar. Bu şartlarda ortaya çıkan boşluğu Aydınlık, Ulusal Kanal ve UDİH doldurabilir.