SEKTÖREL DÖNÜŞÜM VE GÜVENCESİZLEŞTİRME
4-6 Aralık tarihlerinde 13. Türkiye Sosyal Bilimler Kongresi´nde düzenlediğimiz DİSK-AR oturumlarının birincisinde Türkiye´de küresel değer zincirlerinin oluşumu, sektörel dönüşüm ve istihdam başlıklı bir sunuş yaptım.
4-6 Aralık tarihlerinde 13. Türkiye Sosyal Bilimler Kongresi’nde düzenlediğimiz DİSK-AR oturumlarının birincisinde "Türkiye’de küresel değer zincirlerinin oluşumu, sektörel dönüşüm ve istihdam" başlıklı bir sunuş yaptım.
Söz konusu sunuş için SSK ve SGK verileri’ üzerinden elde ettiğim kimi verileri sizinle de paylaşmak isterim. Bilindiği gibi Türkiye ekonomisi 2000’li yıllarda ciddi bir istihdam yaratamama sorunu yaşadı. Ancak bu yıllar aynı zamanda istihdamın kendi iç yapısında önemli dönüşümlerin yaşandığı yıllar oldu.
Tarım sektöründeki çözülme ve yaşanan hızlı işçileşme süreci bu dönemin temel karakterini oluşturdu. Aynı zamanda kadrolu ve "güvenceli" çalışmanın altı oyulurken, geçici çalışma hızla yaygınlaştı. 2008 krizi sonrasındaki dönemde ise özellikle kayıtlı sektörlerde ciddi istihdam artışları bu zemin üzerinden kendini var etti.
SGK verilerine göre 2008-2012 yıllarında işçi statüsünde kayıtlı olarak istihdam edilenlerin sayısı % 35 artarak 12 milyona ulaştı. İstihdamdaki artışta en büyük payı imalat, inşaat, ticaret sektörleri aldı. Yiyecek, içecek ve konaklama hizmetleri de 479 bin ilave istihdam ile bu sektörleri takip etti. EĞİTİM, sağlık ve sosyal hizmetler gibi kamu hizmetlerinde istihdam artışı ise 354 bin kişi oldu. Bu dönemde kamu hizmetlerinde hâkim istihdam biçiminin taşeron işçilik olduğunu ayrıca ifade etmek gerekiyor.
GEÇİCİ ÇALIŞMA YAYGINLAŞIYOR
Geçici/mevsimlik çalışanların sayısı ve oranı bu dönemde kadrolu çalışanlara nazaran daha fazla artış gösterdi. Kadrolu işler için istihdam artışı % 33 iken geçici ve mevsimlik çalışanlar için bu oran % 50 oldu. Geçici çalışanların sayısı 2012 yılında 2,5 milyonu buldu. 2003 yılında bu sayı 781 bin seviyesindeydi.
Dolayısıyla 10 yıllık dönemde kayıtlı sektörlerde geçici çalışanların sayısında 3 katlık bir artış gerçekleşti. Geçici çalışmanın toplamdaki payı % 14’ten % 20’ye yükseldi. Bekleneceği gibi inşaat sektörü geçici işlerde çalışanlar arasında yine başı çekti. Ancak enerji, güvenlik, posta ve bilgi hizmetleri, yatılı bakım hizmetleri gibi sektörlerde de geçici işçi çalıştırmak, yeni istihdam edilenler açısından, neredeyse kural haline geldi.
OTOMOTİV VE MOBİLYA
İmalat sanayinde ise istihdam artışının dikkate değer biçimde yaşandığı sektörler Mobilya ve Otomotiv sektörleri oldu. 2008 yılından bu yana Otomotiv sektöründe istihdam 2,37 kat, mobilya sektörü 5,78 kat arttı. Otomotivde istihdam 37 binden 127 bine, Mobilya sektöründe ise 21 binden 141 bine yükseldi.
Söz konusu dönem için imalat sanayindeki istihdam artışının % 63’ü düşük, % 21’i orta-düşük, % 27’si orta-ileri teknolojik sektörlerde gerçekleşti. İleri teknolojili sektörler de ise istihdamda % 12’lik bir daralma yaşandı. Böylelikle Türkiye küresel değer zincirlerinin üst halkalarına eklemlenme gayretinde geriye düşmüş oldu. Ancak düşük ve orta-ileri sektörlerde gelişimini sürdürebildi.
EMEĞİN DENETİM ALTINA ALINMASI
Sanayi politikaları uzun bir süreden beri "küresel değer zincirlerine eklemlenme" ekseninde yapılandırılmaya çalışılıyor. Bu yapının en önemli bileşeni "küresel rekabet" başlığı altında emeğin güvencesiz-esnek çalışma biçimlerinin ve işsizliğin baskısıyla denetim altına alınması.
Yönlendirici/lider firmalarca şekillendirilen ve uluslararası bir boyuta sahip olan değer zincirlerinde "Türkiyeli firmalara" rekabet avantajı kazandırmak adına gündeme gelen politikalar aynı zamanda sömürüyü derinleştirme amacı taşıyor. Bunun yanında zincirlerin yapısı gelişmekte olan ve değer zincirlerine tedarikçi ilişkileri üzerinden eklemlenen yerel aktörlere, ileri teknolojili sektörlerde yeterli derecede genişleme imkanı vermiyor.
Aynı zamanda bölüşüm ilişkilerinin işçiler aleyhine daha da bozulmasına neden oluyor. Değer zincirlerinin merkeze doğru uzanan artı değer aktarım mekanizması, emeğin ücretinin ödenmemiş kısmı olan artı değere, dünya geneline yayılmış geniş bir faaliyet alanında, el koymanın bir biçimi. Lider şirket-tedarikçi ilişkilerinin çeşitlenen yapısı aradaki ilişkinin doğasını ört bas edemiyor.