KİR
Memleketin her yanından kir akıyor. Kir aktıkça ve her yeni gün ortaya yeni pislikler döküldükçe, şaşırmamamız gerektiğini bir kez daha anlıyoruz. Çünkü yaşadığımız düzenin adı kapitalizm
Memleketin her yanından kir akıyor. Kir aktıkça ve her yeni gün ortaya yeni pislikler döküldükçe, şaşırmamamız gerektiğini bir kez daha anlıyoruz. Çünkü yaşadığımız düzenin adı kapitalizm.
Çarkların dönmesi için çalışan düzen siyasetinin doğasında bunlar var. Yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma, yandaşlara peşkeş, ihaleye fesat karıştırma, imar planlarında değişiklikler, kamu arazilerinin yandaşa tahsisi, özelleştirmelerde usulsüzlükler, kara para aklama, bazı patronlara adrese teslim teşvik ve düzenlemeler… Bugün Türkiye’de kirli bir hesaplaşma yaşanıyor. İktidar kavgası var. Düzen siyasetinde okyanus ötesinden gelen mesajlar ve emperyalist merkezlerden alınan icazetlerle yeni bir dönem kurulmaya çalışılıyor. Düzen siyasetinin doğasında olan kirler, mekanizmayı bozma riski göze alınarak, ortaya dökülüp hesaplaşmanın konusu haline getiriliyor. Kir koyu koyu akarken, sağda ve solda bazı siyasetçilerin ve yeni lider adaylarının "akça pakça" sahaya çıkmaya hazırlandıkları görülüyor.
Çarkları döndükçe kir üreten bu düzenin, halkın büyük bir bölümünün gözünde meşruiyetinin sıfırlanmasına izin vermeyecekler, ama ortaya saçılan kirin halının altına süpürülmesi de epey zaman alacak. Peki bu kirler, emekçi halkın asıl çöp yığını ile yaşamaya devam etmesi için gözümüze sokuluyor olmasın? Kara para aklama çarkının 87 milyar Avroluk hacme ulaştığı, bir banka müdürünün evinde 4,5 milyon doları ayakkabı kutularında sakladığı ve bir bakan oğlunun evinde tam 8 kasa sakladığı haber bültenlerine yansırken, 2014’te geçerli olacak asgari ücretin yeni seviyesi belirlendi. Ücretlilerin neredeyse yarısının asgari ücrete çalıştığı bu ülkede, yeni asgari ücret 846 TL oldu.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, bir geçim ücreti değil koruma ücreti olduğunu söylediği asgari ücrete yapılan yıllık yüzde 11 ‘lik artışın olumlu olduğunu söyleyebiliyor. Bu kir değilse nedir? Aynı günlerde 2014 yılı bütçesi TBMM’de sözde görüşülerek kabul edildi.
Emekçilerin hem çalışırken kazandığı ücretten hem de hayatını sürdürmek için yaptığı harcamadan alınan vergiler üzerine kurulan bir bütçe. Patronların cebinden çıkacak sınırlı vergi tutarı, teşvik, istisna ve muafiyetlerle kendilerine geri veriliyor. Vergiden kaçan sermaye, diğer tarafta devlete borç vererek tezgahını kurmuş. Yolsuzluk sarsıntısıyla yükselen faizler de onlara işliyor.
Bu kirli tezgahı hangi soruşturma temizleyebilir? 26 Aralık’ta Danıştay 13. Dairesi Bakanlar Kurulu’nun Eti Alüminyum, Kuşadası ve Çeşme Limanları, SEKA ve TÜPRAŞ’ın hisselerinin satışına yönelik mahkeme kararlarını yok sayan "özelleştirme uygulamalarının yargı dışında bırakılması" kararının yürütmesini durdurdu. Hükümet Nisan 2012’de bir yasal düzenleme ile önce kendisine özelleştirmelerde yargı kararlarını uygulayıp uygulamama tasarrufunu veren "süper yetki" tanımış, sonra Haziran ayında yukarıdaki özelleştirmeleri iptal eden yargı kararlarının uygulanmaması yönünde karar almıştı. Şimdi hararetle tartışılan "kuvvetler ayrılığı ilkesi" o zaman niye ağza dahi alınmamıştı? Her biri bir yolsuzluk dosyası olan özelleştirmelerin ve yargıyı by-pass eden bu tür uygulamaların üzerine hangi "kahraman" savcı gidebilir? Devlet krizini çözmek için proaktif bir çaba içine giren hukukçular, AKP döneminde sermayeye kirli hesaplarla sus payı vermek için yapılan özelleştirmelerdeki usulsüzlükleri gündeme taşıyabilirler mi? Bir yıl önce Zonguldak Kozlu’da 8 madencinin öldüğü cinayet için hâlâ ceza davası açılamamış olmasına işçi ailelerinin isyanı basına yeni yansıdı.
2013 yılında İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre 1233 işçi iş cinayetine kurban gitti. Ülkenin fabrikaları, atölyeleri, tersaneleri ve madenleri cehenneme dönerken, patronlar işçinin hayatını maliyet unsuru olarak muhasebeleştiriyor. Devlet kadrolarını ve görev yerlerini bir gecede baştan aşağı değiştirebilen hükümet, işçinin ölümüyle ve yakınlarının acısıyla beslenen bu çarkı bozmak için adım atabilir mi? Devlet kadrolarını bunun için seferber edebilir mi? Her şey ortada… Emekçi halkın ilelebet bu oyunu izlemeye devam edeceğini sananlar yanılıyor.